Belarus’ta Lukaşenko’nun tek çaresi Rusya…
Politikaları, söylemleri, muhalefete yönelik baskıcı tavırları ve aldığı siyasi kararlarla gündemden düşmeyen Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, ülkede iktidarını korumanın hesaplarını yapıyor. Peki, Lukaşenko’nun iktidarını koruması için tek formül Rusya’ya daha çok yakınlaşmak mı? Lukaşenko, AB ve ABD’den gelen yaptırımlara nasıl karşılık verecek?
Geçtiğimiz yıl ağustos ayında yapılan devlet başkanlığı seçimini, 1994’ten bu yana ülkeyi yöneten Aleksandr Lukaşenko’nun kazandığı duyurulmuştu. Söz konusu seçimlerde, Lukaşenko’nun oyların yüzde 80’ini aldığı belirtilmişti. Ancak ülkedeki seçim sonuçları muhalefet tarafından meşru olarak tanınmadı.
Lukaşenko, seçim sürecinde muhalif adaylara yönelik baskıcı tavrı ve aldığı siyasi kararlar nedeniyle tepkileri üzerinde topladı. 2019 yılında Lukaşenko’ya karşı aday olmayı planlayan muhalif lider Sergei Tikhanovskiy, katıldığı bir gösteri esnasında tutuklanmıştı. Muhalif lider, geçtiğimiz günlerde 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 2020 yılındaki seçimlerde Sergei’nin yerine eşi Svetlena Tikhanovskaya başkanlığa adaylığını koymuştu.
Ağustos 2020’deki seçimlerin ardından halk, uzun süre sokaklarda Lukaşenko karşıtı gösteriler düzenledi. Özellikle “Özgürlük Yürüyüşü” adı verilen gösteri, ülke tarihinin en büyük protestolarından biri olarak gösterildi. Lukaşenko’nun iktidarını kabullenmeyen halk, seçimlerin yenilenmesi yönünde çağrıda bulunurken, hükümeti ise istifa etmeye davet etti.
Muhalif lider Svetlena Tikhanovskaya, ülkedeki gösterilerin devam etmesinde ve büyümesinde önemli bir rol üstlendi. Seçimin hemen ardından güvenlik endişeleri nedeniyle Litvanya’ya giden muhalif lider, gösterilerin devam etmesi yönünde çağrıda bulundu.
2020’deki seçimlerin meşruluğu konusu, Lukaşenko iktidarını uzun süre boyunca zor durumda bıraktı. Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke, Belarus’taki seçimlerin sonuçlarını kabul etmedi. Lukaşenko’nun meşruluğunu tanımayan Batı, muhalif lider Tikhanovskaya’nın yanında yer aldı. Lukaşenko ise iktidarını korumak için Rusya’ya daha çok yakınlaştı.
Doğu Avrupa’da kritik bir konumda bulunan Belarus; Rusya ile Batı arasında bir rekabet alanı haline gelmiş durumda. Rusya, Doğu Avrupa’daki nüfuzunu güçlendirmek, ABD ve Batı’nın bölgedeki etkisini kırabilmek, NATO tarafından gelen tehditlerin önüne geçmek ve Karadeniz’de daha rahat hareket edebilmek için Belarus’a ayrı bir önem veriyor. Uzun yıllardır Lukaşenko iktidarıyla yakın ilişkiler kuran Rusya, ülkede ABD ve Batı destekli bir yönetimin başa gelmesini istemiyor.
Avrupa Birliği ve NATO karşıtı bir pozisyonda bulunan Lukaşenko ise ülkedeki hakimiyetini ve iktidarını koruyabilmek için Moskova ile siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerini daha da güçlendirmek istiyor. Lukaşenko, NATO tarafından gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı, Rusya ile askeri anlaşmalar imzalayarak ve bölgede askeri tatbikatlar gerçekleştirerek önlem almaya çalışıyor.
AB ve ABD’NİN BELARUS’A YÖNELİK BASKILARI ARTIYOR
Aleksandr Lukaşenko’nun iktidarını meşru görmeyen Batı, Belarus-Rusya ilişkilerinin her geçen gün gelişmesine endişeyle yaklaşıyor. Rusya’nın Doğu Avrupa’da yeniden güçlenmesini istemeyen AB, Belarus’a yönelik siyasi ve ekonomik yaptırım uyguluyor. Aynı zamanda ABD de Lukaşenko iktidarının Rusya ile geliştirdiği siyasi ve askeri ilişkilere tepki gösteriyor. ABD; Ukrayna, Bulgaristan ve Yunanistan gibi ülkeler üzerinden Doğu Avrupa’da askeri nüfuzunu artırırken, Belarus’ta muhalefeti destekleyerek Rusya’nın etki alanını sınırlandırmak istiyor.
ABD ve AB; en kısa sürede Lukaşenko iktidarının devrilmesini, destekledikleri muhalif lider Svetlena Tikhanovskaya’nın yönetime geçmesini ve Rusya’nın bölgedeki nüfuzunun sonlanmasını amaçlıyor. Bu doğrultuda Lukaşenko iktidarına son verebilmek için Belarus’a yönelik siyasi ve ekonomik yaptırımlara ağırlık veriyor.
Lukaşenko’nun muhalefete yönelik baskıcı tavrını, ekonomi yönetimindeki kararlarını, Rusya ile özellikle askeri alanda yakınlaşmasını ve komşularına yönelik politikalarını şiddetli bir şekilde eleştiren Batı; özellikle Ryanair uçağı olayı ve Belarus-Polonya sınırındaki göçmen krizi sonrası adımlarını hızlandırmış durumda.
Lukaşenko yönetimi, AB ve ABD’den gelen yaptırımlar karşısında çareyi Rusya ile daha da yakınlaşmakta buluyor. Lukaşenko, geçtiğimiz haftalarda yaptığı bir açıklamada, NATO tehdidi karşısında Rus nükleer silahı alabileceklerini söylemişti. Lukaşenko, kendisine yönelik tehditlere, Moskova hükümeti ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini daha da güçlendirerek yanıt veriyor.
RYANAIR OLAYI ve GÖÇMEN KRİZİ GERİLİMİ DAHA DA TIRMANDIRDI
AB ile Belarus arasındaki ilişkiler, Lukaşenko’nun iktidarda olduğu müddet boyunca hep sert ve gergin seyretti. Ancak bazı gelişmeler iki taraf arasındaki gerilimi daha da tırmandırdı.
Geçtiğimiz Mayıs ayında Yunanistan’dan Litvanya’ya giden bir yolcu uçağı, Belarus hükümeti tarafından zorla başkent Minsk’e indirildi. Belaruslu güvenlik güçleri uçakta arama yaptı ve daha sonrasında Lukaşenko muhalifi bir gazeteci gözaltına alındı.
Ryanair’e ait yolcu uçağında bulunan muhalif gazeteci Raman Pratasevich’in gözaltına alınması, kısa süre içerisinde tüm dünyada yankı yarattı. Söz konusu olayın ardından Litvanya ve ABD başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden tepki geldi.
Belarus hükümeti ise yaşanan olay hakkında, söz konusu uçak için bomba ihbarı yapıldığını ve uçakta arama yapıldığını açıkladı. Ancak bu açıklamalar Batı ve ABD’nin tavrını yumuşatmadı ve Belarus’a yönelik yaptırımların önüne geçemedi.
En son ise Belarus-Polonya sınırında yaşanan göçmen krizi iki taraf arasında tartışılmaya devam ediyor. Polonya sınırında bulunan on binlerce göçmen, buradan Batı Avrupa’ya geçmeye çalışıyor. Polonya ve AB ise bir taraftan bu durumun önüne geçmeye çalışırken, bir taraftan da yaşananlardan dolayı Lukaşenko hükümetini suçluyor.
AB’li yetkililerin açıklamalarına göre, Lukaşenko, on binlerce göçmeni sınır bölgelerine taşıyarak Avrupa’da karışıklık çıkarmak istiyor. Lukaşenko ise yaşanan krizde kendisinin bir rolü olmadığını ve asıl suçlunun AB olduğunu savunuyor.
İlerleyen zamanlarda her iki tarafı da gergin bir süreç bekliyor. Lukaşenko, AB ve NATO karşısında Rusya’ya yakınlaşma çabalarını sürdürüyor. AB ise Belarus’a yönelik yeni yaptırımları gündemde tutuyor. İki taraftan da gelen sert açıklamalar; ilerleyen dönemde sıcak çatışma yaşanabileceği riskini beraberinde taşıyor.