Rishi Sunak, Çin ile ilişkilerin bozulma yoluna girdiğini açıkladı

Soğuk savaştan sonra “altın çağ” olarak tanımlanan İngiltere-Çin ilişkileri geçtiğimiz günlerde Rishi Sunak’ın artık ilişkilerin “altın çağ” seviyesinde olmayacağını, Çin’in politikalarının İngiltere’nin değerleriyle uyuşmadığını belirtmesiyle bozulmaya başlamış durumda. Peki, son dönemde Çin-İngiltere ilişkileri nasıl seyrediyordu? İngiltere’de Sunak, neden böyle âni bir karar verdi?

1898 yılında Çin tarafından 99 yıllığına Britanya İmparatorluğu’na kiralanan Hong Kong’un 1997 yılında barışçıl bir şekilde Çin’e geri devredilmesiyle Britanya-Çin ilişkilerinin “altın çağ”ı başlamış oldu.

Bu süreçte uzunca bir süre Pekin ve Londra arasında göze batacak ve ilişkileri baltalayacak bir sorun yaşanmadı.

Lâkin 2019 yılından itibaren, ilişkilerin farklı düzeylerinde yer yer çatlaklar görülmeye başlandı.

Bu çatlakların tepe noktası geçtiğimiz günlerde bir BBC muhabirinin tutuklanması ve tutukluluğu süresince polis şiddeti görmesiyle gerçekleşti.

İngiltere’de Muhafazakâr Parti üyelerinden bu olaya geniş tepkiler geldi. Bu tepkilere istinaden açıklama yapan Sunak, Çin’e olan tepkiyi ortaya koydu ve dış politikada Çin’i “sistemik bir zorluk” olarak değerlendirdi.

SON ÜÇ YILDA GERİLEYEN İLİŞKİLER

İngiltere’nin Soğuk Savaş sonrası Çin ile ilişkilerinde gerçekleşen gözle görülür fay hattı kırılmaları 2019 yılında bir Birleşmiş Milletler oturumunda başladı.

Bu kırılmanın sebebi Çin’in Uygurlara uyguladığı sistemli soykırımdı. 22 BM vekili, BM İnsan Hakları Konseyi’ne Çin’in “eğitim kampı” dediği uygulamayı sonlandırması için bir ortak imzalı mektup verdi. 

Bunun ardından 2020 yılında çıkarılan Hong Kong Ulusal Güvenlik Yasası iki ülke arasında yeni bir gerginlik oluşumuna sebebiyet verdi. Bu yasa Londra tarafından Britanya-İngiltere Antlaşmasına halel getireceği gerekçesiyle açıkça protesto edildi.

Hong Kong’un son İngiliz valisi Lord Patton, bu yasanın Hong Kong’un özerkliğine zarar verebileceğini belirtti. 

Bu gelişmeden bir ay sonra, temmuz ayında, dönemin Çin’in İngiltere’deki elçisi Liu Xiaoming, İngiltere’nin 5G altyapı çalışmalarında Çin’e düşmancıl bir ülke muamelesi yapması hâlinde sonuçlarına katlanacağını açıkladı. 

İngiltere Parlamentosunun Savunma Komitesi, ekim ayında 5G ekipmanlarının tedarikçisi Huawei ile Çin devleti arasında bir muvazaa olduğuna dair bir rapor yayınladı. Komite, hükûmete Huawei’nin ekipmanlarının hızla sistemlerden ayrıştırılmasını önerdi.

Aynı yıl içerisinde Çinli öğrencilere İngiltere vizesi verilmemesi ve tehlikeli görülenlerin vizelerinin ilga edilmesi, İngiltere–Çin suçluların iadesi anlaşmasının Uygurlara yapılan muameleden ötürü İngiltere tarafından yürürlükten kaldırılması, İngiltere’nin Hong Kong polisiyle ortak tatbikatlarını durdurması, Çin’e Hong Kong olayı üzerine yaptırım uygulanmasının değerlendirilmesi, BM’de Çin’in Uygurlara davranışının (İngiltere’yi de içeren) 39 ülkelik bir grup tarafından kınanması gibi olaylar gerçekleşti.

2021 yılına gelindiğinde İngiltere 1989 yılından beri ilk defa Çin’e yaptırım uyguladı. Bu yaptırımların sebebi yine Pekin yönetiminin Uygur Türklerine olan tutumuydu. Bunun üç gün sonrasında karşılık olarak ÇKP hükûmeti de üst düzey İngiliz yöneticilere yaptırım kararı aldı.

Çin tarafından yaptırım uygulanan milletvekillerinden olan Sir Ian Duncan Smith liderliğindeki bir grup milletvekili, Çin’in Sincan Özerk Bölgesi’ndeki politikalarını “soykırım” olarak değerlendiren bir önergeyi meclisten geçirdi. Bu durum Çin yönetimini harekete geçirdi.

Çin’in Londra’daki temsilciliği, yaptığı açıklamada bu değerlendirmeye “Yüzyılın en büyük yalanı, rezil bir hakaret” sıfatlarını yakıştırırken, Britanya’nın Çin’in içişlerine karışmasına şiddetle karşı olduklarını belirtti.

2020 Yaz Olimpiyatları’nın İngiliz medyası tarafından haber edilme şekli de olay oldu. Koronavirüs sebebiyle 2021 yılında düzenlenen olimpiyatlarda yarışan Tayvan’ın adının BBC tarafından işleniş şekli Pekin tarafında gerginliğe yol açtı.

Çin tarafından “Çin Taipeisi” olarak adlandırılan Tayvan adaları yönetiminin BBC’nin haberinde “Tayvan” olarak adlandırılması üzerine Londra Elçiliğinden BBC’ye ve kaynak olarak gösterdiği siteye kınama geldi.

Elçiliğin yaptığı yazılı açıklamada, Çin tarafının bu profesyonellikten uzak eylemden yüksek kaygı duyduğu ve buna karşı çıktığı belirtilirken medyanın spora siyaset karıştırmaktan uzak durması gerektiği ve üzerine uluslararası oydaşma olan ismi kullanması gerektiği vurgulandı.

2022 yılında yaşanan olaylar ise öncekilerin aksine şiddet içerikli olaylar. İlk önce bir Hong Kong vatandaşının Manchester’daki barışçıl protestolar sırasında Çin konsolosluğu çalışanları tarafından konsolosluğa sürüklenip dövüldüğü iddiaları, sonra da Çin’de bir BBC muhabirinin polis tarafından dövülerek gözaltına alınması olayları bu seneki İngiltere-Çin ilişkilerine damga vurdu.

İkinci olayın üzerine Rishi Sunak, yaptığı açıklamada, “Çin’in bizim değerlerimize ve çıkarlarımıza sistemik bir zorluk, otoriterleştikçe daha da akutlaşan bir zorluk oluşturduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı.

Sunak, Çin’in Batı ile ticari ilişkiler geliştirdikçe siyasi reformlar yoluna gideceği yönündeki “safça” fikrin, “ilişkilerin altın çağı” ile beraber sona erdiğini de sözlerine ekledi. 


İLİŞKİLERİN GELECEĞİ “DEMİR PERDE” GİBİ DEĞİL

Çin ile ilişkilerin eskisi kadar iyi olmayacağı belirtilse de; Sunak, Çin’in görmezden gelinmemesi gereken bir aktör olduğunu da vurguladı.

Ticaret başta olmak üzere ekoloji, üretim, siyaset gibi konularda Çin’in hem Güneydoğu Asya özelinde hem de dünyada üst düzey etkiye sahip bir aktör olması sebepleriyle bir çırpıda silinemeyeceği aşikâr.

Ekonomilerin bu kadar iç içe geçmiş olduğu bir dönemde Çin’de ucuza üretilebilen ürünlerin kolayca başka ülkelere kaydırılamayacağı, Rusya-Ukrayna savaşı gibi çatışmalarda ara buluculuk rolü oynama potansiyeli, Afrika’da geliştirdiği açılımlar, dünyanın en büyük iki ekonomisinden ve iki nüfusundan birine sahip olması, dünyanın en büyük karbon emisyonu rakamlarına sahip ülkelerinden biri olması gibi sebepler nezdinde bakıldığında İngiltere’nin Çin’den vazgeçmesi mümkün görünmüyor.

İlişkiler, Çin’in iç-dış politikaları sebebiyle limonî bir hâl alsa da; iki ülkenin iş birliğinin en azından ekonomik alanlarda devam edeceği öngörülüyor.