Rusya, Suriye üzerinden Orta Doğu’da nüfuzunu nasıl güçlendirdi?

Suriye’de 2011 yılında iç savaş çıkmış, Orta Doğu’daki tüm dengeler tersine çevrilmişti. ABD, Körfez ve Avrupa Beşar Esad’ın koltuğundan devrilmesini isterken, Putin liderliğindeki Rusya ise Esad’a destek verdi. Peki, Suriye’deki vekalet savaşını kazanan hangi ülke oldu? Esad’ın koltuğunu korumasında Rusya’nın rolü ne? Rusya’nın yakın dönemde Suriye’deki öncelikleri neler?

Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş, İdlib başta olmak üzere ülkenin bazı kesimlerinde devam ediyor. Beşar Esad’ın Suriye’nin kuzeyindeki Kürtlere uzun yıllardır kimlik vermemesi, söz verdiği halde bazı reformları gerçekleştirememesi ve bazı azınlıklara ayrıcalık tanıması, 2011 yılında halkın bazı kesimleri tarafından protesto edilmişti.

Arap Baharı ile birlikte Tunus’ta, Mısır’da ve Libya’da yaşanan gelişmelerin de Suriye’ye birtakım yansımaları olmuştu. Esad’a karşı gösterilerde bulunanların kısa süre içerisinde silahlanması, Suriye’deki dengelerin değişmesine yol açtı.

Esad yönetimi, elinde silah bulunan tüm göstericileri ‘terörist’ olarak nitelendirdi. Gösterilerin bastırılması amacıyla Esad’ın da güç kullanması ile birlikte Suriye’de iç savaş çıktı. Suriye ordusu ile muhalifler arasında ilk olarak Dera’da başlayan çatışmalar, kısa süre içerisinde tüm ülkeye yayıldı.

İç savaşın başlaması ile birlikte dünya kamuoyu Suriye’ye odaklandı. ABD ve Batı ülkeleri, Suriye’de Esad yönetiminin verdiği sözleri yerine getirmediğini, reformları gerçekleştirmediğini ve yönetimi bırakması gerektiğini dile getirdi. Suudi Arabistan ve Katar başta olmak üzere tüm Körfez ülkeleri, Suriye’deki muhalif grupları siyasi, askeri ve ekonomik olarak destekledi. Türkiye de muhalif grupların yanında yer alırken, İran ise siyasi olarak Esad’a desteğini açıkladı.

2011 yılından 2015 yılına dek Suriye’de çok kanlı çatışmalar yaşanırken, milyonlarca insan bulundukları yerleri terk ederek göç etmek zorunda kaldı. İki taraf arasındaki çatışmalarda yüz binlerce insan hayatını kaybetti.

2015 yılına gelindiğinde; Körfez ve Avrupa’dan yoğun askeri ve destek alan muhalifler, Suriye’deki birçok şehri kontrolü altına almıştı. Halep, Humus, Hama, Deyrezor ve Dera gibi şehirleri ele geçiren muhalifler, ülkenin neredeyse yüzde 80’inde hakimiyeti sağlamıştı. Bu süre içerisinde Rakka’da IŞİD ve İdlib’de El Nusra gibi terör örgütleri de varlık gösterdi.

RUSYA’NIN SURİYE’YE GİRMESİ İLE DEĞİŞEN DENGELER

Esad’ın ülkenin yalnızca yüzde 20’sinde kontrolü sağladığını gören, ABD ve Batı ülkelerinin bölgedeki amaçlarına ulaşmak üzere olduğunu düşünen, Suriye’de oyun kurucu olmak isteyen, sıcak denizlere inerek Doğu Akdeniz’de ve Orta Doğu’da nüfuzunu güçlendirmeyi hedefleyen Rusya; 30 Eylül 2015 tarihinde aktif bir şekilde savaşa dahil oldu.

Rusya’nın Suriye’ye askeri olarak girmesi ile birlikte savaşın tüm seyri Esad lehine değişti. Özellikle muhaliflerin kontrol ettiği bölgelere yoğun hava saldırıları gerçekleştiren Rusya, Esad’ın kısa sürede yeniden ülke genelinde hakimiyeti sağlamasında önemli rol oynadı. ABD, Batı ve Körfez’in tüm desteğine rağmen, muhalif gruplar Rusya saldırılarına karşı direnemedi.

Bu süre içerisinde Lübnan Hizbullah’ı ve İran destekli gruplar da Esad’ın yanında yer aldı. Özellikle ülkenin İsrail sınırına yakın Kuneytra ve Dera gibi bölgelerinde İran destekli gruplar nüfuzunu güçlendirdi.

Putin’in Suriye’ye aktif bir şekilde girme kararı sonrası Hama, Dera, Kuneytra, Humus, Halep, Yermük, Doğu Guta ve Palmira gibi şehirler yeniden Esad güçlerinin kontrolüne geçti. Muhalif gruplar ise Suriye’nin kuzeybatısında yer alan İdlib, Cerablus, Azez ve Tel Rıfat gibi bölgelerde toplandı. Ülkenin kuzeyinin büyük bir bölümünde ise PKK/PYD terör örgütü hakimiyeti ele geçirdi.

Rusya’nın savaşa dahil olmasının ardından diğer tüm ülkelerin Suriye politikası değişti. Suudi Arabistan, Katar, BAE ve ABD; muhalif gruplara olan askeri ve ekonomik desteğini geri çekti. Türkiye ise kendi güvenliği için büyük bir tehdit olarak gördüğü PKK/PYD terör örgütünün Suriye’deki varlığı konusuna yoğunlaştı. ABD ise PKK/PYD’nin özerk bir statüye ulaşması için çalışmalarına öncelik verdi.

Rusya, Suriye’nin tamamında çatışmaların sonlanması ve kalıcı barışın sağlanması için İran ve Türkiye ile birlikte Soçi ve Astana süreçlerini yürüttü. Üç ülke arasındaki toplantıların ardından Suriye’nin kuzeybatısındaki çatışmaların sonlandığı görüldü.

Moskova hükümeti, Lazkiye ve Tartus’ta askeri deniz üsleri inşa ederek, Doğu Akdeniz’deki nüfuzunu yoğunlaştırmış oldu. Rusya, Esad’ın koltuğunda kalmasında önemli bir rol oynayarak, Orta Doğu’daki askeri ve siyasi varlığını güçlendirdi.

Bugün gelinen noktada Rusya; ülkenin tamamında Esad yönetiminin kontrolü sağlaması gerektiğini savunuyor. Ankara-Şam ilişkilerinin normalleşmesi gerektiğini dile getiren Moskova, iki ülkenin yeniden diplomatik ilişki kurmasını ve bölgedeki terör örgütlerine karşı birlikte mücadele etmesini istiyor. Rusya, Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için 1998 yılında Türkiye ile Suriye arasında imzalanan Adana Mutabakatı’na vurgu yapıyor.

Terör örgütü PKK/PYD ile temaslarını sürdüren Moskova, ABD’nin bölgedeki nüfuzunun güçlenmesini istemiyor. Rusya, Esad ile PKK/PYD arasında bir anlaşma sağlanmasını ve bölgede tamamen Suriye Ordusu’nun kontrolü ele geçirmesini istiyor.

İran, Rusya ve Çin ile ilişkilerini daha da geliştiren Esad; BAE, Sudan ve Ürdün gibi ülkelerle normalleşme adımları atıyor. Önümüzdeki dönemde Ankara ile Şam arasında yeni normalleşme adımları atılması bekleniyor. Rusya’nın ilerleyen günlerde iki taraf arasında ara buluculuk rolünü üstlenmesi ve çalışmalarını yoğunlaştırması bekleniyor.