Suudi Arabistan’ın dış politikada stratejik hedefi: Ekonominin çeşitlendirilmesi
Yönünü Batı’dan Doğu’ya çeviren Suudi Arabistan, Asya ülkeleriyle ilişkilerini geliştiriyor. OPEC+'da Rusya ile birlikte hareket eden Riyad yönetimi, Çin ile de birçok alanda iş birliği yapıyor. Suudi Arabistan son dönemde ise Asya ülkeleriyle yaşadığı sorunları bir kenara bırakarak kıta ülkeleriyle normalleşiyor. Çin’in ara buluculuğunda İran ile anlaşan Riyad, şimdi de Suriye ile diplomatik ilişkilerini geliştirme yolunda adımlar atıyor.
ABD ve Çin arasında yaşanan rekabet, küresel enerji kaynaklarının büyük bölümünü barındıran Orta Doğu bölgesini yeni bir etki mücadelesinin sahnesi haline getiriyor.
ABD’nin Çin’i “uzun vadeli en önemli tehdit” olarak nitelediği ve küresel stratejisinde ağırlığını Asya-Pasifik bölgesine kaydırdığı bir dönemde, Pekin yönetimi de ABD’nin uzun yıllar bölgesel gelişmeleri biçimlendiren aktör olduğu Orta Doğu coğrafyasında etkisini artırıyor.
Orta Doğu’dan çekilen ABD, bölgeyi Çin’e bırakıyor. Bölge ülkeleri Pekin yönetimi ile stratejik ortaklıklar kuruyor. Suudi Arabistan da bu ülkelerden biri.
Suudi Arabistan, Orta Doğu'nun en büyük ülkesi ve büyük bir petrol ve doğal gaz kaynağına sahip. Riyad, Rusya ile birlikte dünya petrolünün yaklaşık yarısını üreten OPEC+ grubunun fiili lideri konumunda.
Ekonomik büyümesini devam ettirmek için yeterli petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahip olamayan Çin ise dünyanın en büyük enerji ithalatçısı konumunda.
Bu durum, Çin ile Suudi Arabistan’ı birbirine yaklaştırıyor. Suudi ürünlerinin ithalatı, Çin’in küresel pazarlar için imalatının önemli bir bölümünü oluşturuyor. Riyad’ın Pekin’den yaptığı ithalat ise Suudi Arabistan’ın artan ekonomik ve sosyal kalkınma ihtiyacını karşılamaya yardımcı oluyor.
ABD’nin Suudi Arabistan ile arasındaki gerilimi düşürme girişimleri ise sonuç vermiyor. Suudiler, Washington’un petrol taleplerinden bağımsız bir şekilde hareket etmeye devam ediyor.
ABD geçtiğimiz sene OPEC+ grubunun arz kesintisi kararının petrol fiyatlarını artıracağı nedeniyle Suudi Arabistan’ı Rusya’ya yardım etmekle suçladı. İki müttefik petrol yüzünden karşı karşıya geldi.
Washington ve Riyad arasındaki ilişkiler, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi ve Suudi Arabistan’ın insan hakları sicili nedeniyle sorunlu haldeydi. İki ülke arasındaki ilişkiler, Rusya-Ukrayna savaşının ardından petrol üretiminin azaltılması ile iyice gerildi.
Riyad yönetimi ile Pekin arasındaki ilişkiler ise güçlendi. Suudi Arabistan, Batı medyası tarafından “Batı karşıtlarının buluşma yeri" olarak nitelendirilen Şangay İşbirliği Örgütü’ne diyalog ortağı olarak katıldı.
Suudi Arabistan, Çin’e yaptığı petrol satışlarının bir kısmını yuan cinsinden fiyatlandırmak için de Pekin ile görüşüyor.
SUUDİ ARABİSTAN İLE RUSYA İŞ BİRLİĞİNİ ARTIRIYOR
Çin ile yakınlaşan Suudi Arabistan yönetimi, Pekin’in en büyük müttefiği Rusya ile de ilişkilerini geliştiriyor.
Askeri alanda yıllarca ABD ile anlaşmalar yapan Suudi Arabistan, rotasını Rusya'ya çeviriyor.
Rusya ve Suudi Arabistan, 2021 yılında Rusya’da düzenlenen Army-2021 Savunma Sanayii Fuarı’nda askeri iş birliği anlaşması imzaladı.
O dönem Suudi Arabistan Savunma Bakanı yardımcısı olan Prens Halid Bin Selman el-Suud, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Krallık ile Rusya Federasyonu arasındaki savunma ve askeri iş birliğimizi geliştirmek amacı ile bir anlaşma imzaladım. Ayrıca bölgedeki istikrar ve güvenliğin tesis edilmesi konusunda karşı karşıya olduğumuz zorlukları gözden geçirdik” ifadelerini kullandı.
Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ise karşılıklı çıkarlara vurgu yaparak, “Askeri-teknik konularda karşılıklı çıkarları ilgilendiren konuları geliştirmeyi hedefliyoruz” dedi.
Anlaşmanın detayları paylaşılmasa da Suudi Arabistan’ın S-400 Hava Savunma Sistemi ve Su-35 savaş uçaklarıyla yakından ilgilendiği daha önce pek çok kez dile getirilmişti
SUUDİ ARABİSTAN BÖLGESEL RAKİBİ İLE NORMALLEŞİYOR
Yönünü Avrupa’dan Asya’ya çeviren Riyad yönetimi, kıta ülkeleriyle de normalleşme adımları atıyor.
Geçtiğimiz ay Suudi Arabistan ve İran yetkilileri, yedi senelik aranın ardından yeniden diplomatik ilişkiler tesis etmek ve büyükelçiliklerini açma konusunda anlaştı.
İki ülkenin diplomatik ilişkileri, 2016 yılında Suudi Arabistan’ın Şii din adamı Ayetullah Şeyh Nimr Bakır Nimr’in de içinde bulunduğu yaklaşık 50 kişiyi idam etmesi sonucu yaşanan olaylar nedeniyle kesilmişti.
Tahran'daki protestocular Suudi elçiliğine saldırmıştı. İran'ın en üst düzey lideri Ayetullah Ali Hamaney ise Nimr'in idamı için ilahi intikam sözü vermişti.
O dönemki Tahran yönetimi her ne kadar saldırıyı kınasa ve faillerin cezalandırılacağını söylese de; Riyad tek taraflı olarak diplomatik ilişkileri kesmişti. Bu diplomatik soğukluk da zamanla bölgesel hakimiyet için mücadeleye dönüşmüştü.
Suudi Arabistan ve İran, başta Bahreyn, Yemen ve Suriye olmak üzere bazı ülkelerde destekledikleri gruplar üzerinden birbirlerine karşı vekalet savaşları yürütmüştü.
Geçtiğimiz ay ise Pekin yönetimi, iki ülke arasında ara bulucu oldu. Tahran-Riyad ilişkilerini normalleştirmek için 6 Mart'ta Çin'in başkenti Pekin'de Çinli yetkililerin aracılığıyla müzakerelere başlayan İran ve Suudi Arabistanlı üst düzey güvenlik yetkilileri anlaşmaya vardı. Anlaşma; İran, Suudi Arabistan ve Çin tarafından yapılan ortak açıklamayla duyuruldu.
Açıklamada, İran ve Suudi Arabistan’ın iki ay içerisinde diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması ve büyükelçiliklerin ve temsilciliklerin karşılıklı olarak yeniden açılması konusunda el sıkıştığı bildirildi.
Çin'in ara buluculuğundaki anlaşma uyarınca, 6 Nisan’da İran ile Suudi Arabistan Dışişleri Bakanları Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Suudi Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan Pekin’de bir araya geldi.
Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang moderatörlüğündeki görüşmenin ardından bir açıklama metni yayınlandı.
İki Bakan, Suudi Arabistan ve İran arasındaki uçuşların tekrar başlaması, başta Umre vizesi olmak üzere vize süreçlerinin kolaylaştırılması ve karşılıklı büyükelçiliklerin açılmasının yanı sıra, Cidde ve Meşhed kentlerinde bulunan konsoloslukların da açılması konusunda mutabakata vardı.
Riyad ve Tahran ayrıca, 2001 yılında imzaladıkları güvenlik anlaşmasını ve 1998 yılında imzalanan ticaret, ekonomi ve yatırım anlaşmasını da tekrar aktive etme kararı aldı.
ŞAM-RİYAD HATTINDA OLUMLU GELİŞMELER YAŞANIYOR
İran ile diplomatik ilişkilerini yeniden başlatan Suudi Arabistan, Şam ile de normalleşiyor.
Uzun zamandır ikili ilişkileri kopuk olan ve diplomatik düzeyde görüşmeler gerçekleştirmeyen Suudi Arabistan ile Suriye arasındaki buzlar eriyor.
Geçtiğimiz haftalarda, Suriye ile Suudi Arabistan arasında iki ülke ilişkilerini normalleştirmek üzere yıllar sonra ilk adım atılmış ve Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdat, Cidde’yi ziyaret etmişti.
Suriye ve Suudi Arabistan tarafından yapılan ortak açıklamada, görüşmelerde Suriye'nin Arap dünyasındaki diplomatik izolasyonunu sona erdirmek üzere çalışıldığı belirtilmişti.
Açıklamada, iki ülke arasındaki konsolosluk hizmetleri ile uçuşların yeniden başlatılması için adımlar atılacağı kaydedilmişti.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan’ın 18 Şubat’ta Münih Güvenlik Konferansı’nda Suriye’yi tecrit etmenin sonuç getirmediğini söylemesi, Riyad'ın yaklaşımındaki önemli bir kırılma olarak yorumlanmıştı.
6 Şubat’ta yaşanan depremler de iki ülke arasındaki normalleşme sürecine hız kazandırmıştı. İki ülke, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele etmek ve Suriye'nin Arap Birliği’ne dönüşünü kolaylaştırmak için iş birliği yapma konusunda anlaşmıştı.
18 Nisan’da da Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, Suriye’nin başkenti Şam’ı ziyaret ederek, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile bir araya geldi.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada; görüşmede, "Suriye'nin toprak bütünlüğü, Arap kimliği, güven ve istikrarını korumak üzere ülkedeki krize siyasi çözüm bulmaya ilişkin çabaların" masaya yatırıldığı belirtildi.
Bakan Faysal Bin Ferhan ile Beşar Esad görüşmesinde, Suriye krizinin tüm yansımalarını sona erdirecek kapsamlı bir siyasi çözümün adımlarının konuşulduğu aktarıldı.
Açıklamada, söz konusu kapsamlı siyasi çözümle "ülkenin ulusal çıkarlarını sağlamayı, Suriye'yi Arap eksenine geri getirmeyi ve Arap bölgesinde doğal rolünü yeniden almayı" hedeflediğine işaret edildi.
Suudi Arabistan petrole “bağımlı” ekonomisini yeniden yapılandırmayı ve gelirleri çeşitlendirmeyi hedefliyor.
Riyad yönetimi; petrole bağımlı ekonomiyi turizm ve yabancı yatırımı çekerek çeşitlendirmeyi, ülkeyi küresel iş ve kültür merkezi haline getirmeyi amaçlıyor.
Bölgesel çatışmaların yatıştırılması bu hedefin merkezinde yer alırken, aynı zamanda Riyad’ı ABD'ye daha az bağımlı hale getirme arzusundan da kaynaklanıyor.
Bu nedenle Suudi Arabistan, Asya ülkeleriyle yaşadığı sorunları bir kenera bırakarak bu ülkelerle normalleşiyor.
ABD’nin Suudi Arabistan üzerinde kurduğu hegemonya yıkılıyor. Çin ile uzun vadeli bir stratejik ortaklık kuran Riyad yönetimi, Şangay İş Birliği Örgütü’ne (ŞİÖ) de tam üyeliğe hazırlanıyor.
Riyad’ın ŞİÖ’ye tam üye olması Suudi Arabistan’ı Asya ile daha çok yakınlaştıracak. Suudi Arabistan ile ŞİÖ arasında ekonomi, savunma ve kültürel alanlar başta olmak üzere çeşitli konularda iş birliği imkanları araştırılacak.
Washington ile Riyad arasındaki kriz ise daha çok büyüyecek. ABD’nin güvenlik endişeleri artacak.