Seçimlerin ardından Türkiye'nin dış politika stratejisi nasıl şekillenecek?

Türkiye’de seçim sonrası özellikle dış politikada nasıl bir yol izleneceği merak konusu olmaya devam ediyor. Ülkenin daha çok bölgesel ve uluslararası ortamda çıkarlarını korumaya devam etmesi, sürdürülebilir barış ve kalkınmaya uygun bir zeminin hazırlanması hedefleniyor. Yakın çevrede ise barış, refah ve istikrar sağlanması, en büyük hedef olarak görülüyor. Peki, Türkiye'nin yeni dönemde dış politika stratejisi nasıl şekillenecek?

Rusya, 24 Şubat'ta Ukrayna'yı işgal etmeye başladı. 28 Şubat'ta iki ülkenin yetkilileri ilk defa Belarus sınırında bir araya geldi. Uzun süren toplantılar sonucunda iki taraf açısından da kayda değer bir ilerleme kaydedilemedi.

Bu görüşmeler sonrasında Zelenski, Ankara'dan görüşmelerin Antalya veya İstanbul'da yapılmasını ve talebinin Rusya'ya iletilmesini rica etti. Ukrayna tarafı, elzem olarak görülebilecek durumlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Putin ile olan yakınlığının devreye sokulabilmesinin önemli olduğunu düşünüyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da görüşme sonrası Zelenski'nin bu isteğini Putin'e iletti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rus lidere, Türkiye'de yapılması planlanan görüşmelerde Ukrayna tarafının daha rahat hareket edebileceğini söyledi.

Daha sonra Kremlin, Ankara'ya, "Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etme hedefinin olmadığını; asıl hedefinin Ukrayna'nın nükleer silah üretme kapasitesini sıfıra indirmek olduğunu; bunu da hedefe kilitli bombardımanlarla sağladıklarını" ileterek artık daha yapıcı görüşmelere hazır olduklarını ifade etti.

Planlanan görüşmelerin; İstanbul'da, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ev sahipliğinde Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde olacağı konusunda uzlaşma sağlanmıştı. İki taraf açısından da olumlu geçen görüşmelerin ardından Ukrayna, birkaç ülke ile beraber Türkiye’nin de garantör ülke olmasını talep etti.

Geçtiğimiz ay Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, düzenlenen bir akşam yemeğinde bir araya geldi. Görüşmenin en önemli konusu, Türkiye ve Birleşmiş Milletler (BM) arasında geçtiğimiz sene geliştirilmesi planlanan tahıl koridoru anlaşması olarak açıklandı.

Tahıl ve gübre gibi tarım için kullanılan ürünlerin yaptırım dahilinde olmadığını fakat bu ürünlerin taşınması, sigortalanması ve ödemelerinin yapılması gibi sorunlarda ilerleme kaydedilemediğini belirten Lavrov, “Swift ödeme sistemine giremiyoruz. Biz yüklerimizi sigortalayamıyoruz, gemilerimiz Akdeniz limanlarına giremiyor. Yabancı gemiler de bizim limanlarımıza giremiyor” şeklinde konuştu.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise küresel gıda güvenliği dolayısıyla Rus ürünlerinin ihracatı önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini, bu anlaşmanın devamlılığının hem gıda güvenliği açısından hem de Ukrayna-Rusya arasında diplomasinin devam etmesi açısından önemli olduğunu açıkladı.

Türkiye'nin yeni dönemde Ukrayna-Rusya savaşındaki ara buluculuk rolünü sürdürmesi, her iki tarafla da diplomatik temaslarına devam etmesi bekleniyor. Ankara hükümetinin, ilerleyen dönemde başta doğal gaz ve nükleer enerji olmak üzere birçok alanda Moskova ile iş birliğini güçlendireceği öngörülüyor. 

Türkiye'nin, NATO müttefiklerinin Rusya'ya yönelik yaptırımlarına rağmen Moskova'ya ambargo uygulamama politikasını sürdürmesi bekleniyor. Önümüzdeki dönemde Ankara ile Moskova arasında yeni bir S-400 anlaşması gündeme gelebilir. Suriye konusunda uzun yıllardır diplomasi sürecini yürüten Ankara ve Moskova'nın, ilerleyen zamanlarda Karabağ konusunda da birlikte hareket etmesi söz konusu olabilir. 

YUNANİSTAN İLE NORMALLEŞME DÖNEMİ

Yunanistan ile Türkiye, diplomatik ilişkileri yeni dönemde daha da ileri taşımayı hedefliyor. İki tarafın liderlerinin yaptığı açıklamalar, yeni dönemde buzların erimesi yönünde adımların atılacağını gösteriyor.

Yunanistan Başbakanı Miçotakis, geçtiğimiz haftalarda yaptığı açıklamada, Ege’deki diyalog ortamının sürdürülmesi gerektiğini ifade etti. Miçotakis, "Türkiye’nin izlediği politika kendisini yalnızlığa sürekledi. Umarım yeni dönemde daha farklı olur ve sorunlarımızı aşabiliriz” dedi.

Fakat kendi çıkarlarını da düşünmek zorunda olduğunu söyleyen Miçotakis, “Güçlü ittifaklar kurmaya, tabii ki Yunan ekonomisini güçlendirmeye ve Avrupalı ortaklarımızı Güneydoğu Akdeniz'le ilgili konularda daha bilinçli hale getirmeye dayanan Yunan dış politika stratejisinde ısrar ediyorum. Silahlı Kuvvetlerin güçlendirilmesi, Yunanistan'ın yeri Güneydoğu Akdeniz'de çok önemli ve bence yeri doldurulamaz bir istikrar kutbu olarak öne çıkıyor” şeklinde konuştu.

Geçtiğimiz günlerde Yunanistan’ın önde gelen gazetelerinden Kathimerini’ye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Husumetleri bir kenara bırakabiliriz. Türkiye ve Yunanistan arasında yeni bir dönem başlıyor” ifadelerini kullandı.

İSRAİL İLE DİYALOG DENEMELERİ ARTACAK

Diplomatik ilişkiler açısından çalkantılı bir 10 yıl geçiren Türkiye ve İsrail arasında yeni bir dönemin başlayacağı konuşuluyor. İsrail Cumhurbaşkanı Herzog, Türkiye’ye ziyaret gerçekleştirmişti.

Ziyaretin temelinde; "İsrail-Türkiye ilişkileri, iki devlet ve halkları arasında çeşitli alanlarda iş birliğini genişletme potansiyeli de dahil olmak üzere çeşitli ikili konular" yer almıştı.

İki ülke açısından enerji iş birliğinin önemine vurgu yapan gazeteci Karel Valansi, "Doğu Akdeniz'de bir doğal gaz boru hattı yapılacaksa bunun Türkiye'nin oluru olmadan olması pek mümkün değil. Zaten Amerika da desteğini kesti. Burada boru hatları var, Türkiye'de... Oralara bağlanıp oradan Avrupa'ya satmak hala ve her şekilde en uygun, en ekonomik çözüm. İki ülkenin birbirine ihtiyacı var. İsrail hiçbir zaman Türkiye'den gelecek olumlu bir adıma kapısını kapatmaz. Bu sefer de kapatmadı zaten" dedi.

Valansi, "İlişkiler sadece liderlerin konuşmasıyla normalleşmez, halkların da ilişkisinin normalleşerek bu sürece destek vermesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.

ERDOĞAN İLE ESAD YÜZ YÜZE GÖRÜŞEBİLİR

Geçtiğimiz haftalarda Rusya, İran, Suriye ve Türkiye Dışişleri Bakanları, Moskova’da düzenlenen toplantıda bir araya geldi. Bu toplantı ile birlikte Türkiye ile Suriye savunma bakanları ve istihbarat başkanlarının yürüttüğü normalleşme süreci siyasi bir zemine taşınmış oldu.

Geçtiğimiz günlerde düzenlenen toplantıyla ilgili olarak Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Söz konusu toplantıda, Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi hakkında görüş alışverişinde bulunulması, terörle mücadele, siyasi süreç, sığınmacıların gönüllü, güvenli ve onurlu dönüşleri de dahil olmak üzere insani konuların ele alınması planlanmaktadır” denildi.

Ankara’nın gündeminde 3 ana madde bulunuyor. Terörle mücadele konusu bu maddelerin en önemlisi olarak gözüküyor. Türkiye, YPG’nin ABD ve AB tarafından terör örgütü ilan edilen PKK’nın Suriye kolu olduğunu ve terörist olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Ankara, bu konuda Şam ile iş birliği yapma arayışında olduğunu açıkça dile getiriyor.

Suriye ise bu konuda herhangi bir karara varılmadan önce, kendi topraklarında yer alan Türk askerinin geri çekilmesinin gerekliliğini vurguluyor. Türkiye ise bu fikre sıcak bakmıyor. Ankara, Türk askerinin çekilmesi durumunda oluşan boşluğun, Suriye ordusu tarafından değil de terör örgütleri tarafından doldurulabileceğine dikkat çekiyor.

Önümüzdeki dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in bir araya gelmesi ve Suriye'deki son gelişmeleri ele alması bekleniyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Suriye lideri Esad'ın yüz yüze görüşmesi durumunda, Suriye'nin kuzeyindeki PKK/PYD sorunu ve mültecilerin geri dönüşü konusunda önemli adımlar atılabilir.

DOĞU AKDENİZ’DE DENGELER DEĞİŞİYOR

Türkiye’nin Libya ile yapmış olduğu deniz yetki alanları anlaşması, tarihin en büyük diplomatik anlaşmalarından biri olarak kayıtlara geçmişti. Türkiye bu anlaşma ile Doğu Akdeniz’deki sınırlarını da resmen belirlemiş oldu.

Libya'da kalıcı barış, istikrar ve güvenliğin sağlanmasına katkıda bulunmak ve iki tarafa da yarar sağlayacak ilişkiler geliştirmek amacıyla Türkiye, Libya ile 27 Kasım 2019'da dönemin Libya Başbakanı Fayiz es-Serrac ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşmeleri sonrasında "Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması" ile “Güvenlik ve Askeri İş birliği” mutabakat anlaşması imzalamıştı.

Türkiye'nin deniz yetki alanları sınırlandırması konusunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden (KKTC) sonra bir diğer anlaşmasını Libya ile imzalaması, Doğu Akdeniz'de izlenen politikalar açısından önemli bir zafer ve Türk diplomasisinin büyük bir kazanımı olarak görülüyor.

Türkiye ile Libya arasında geçtiğimiz senenin ekim ayında imzalanan hidrokarbon ve askeri iş birliği anlaşmaları, Türkiye'nin Libya'yla stratejik ilişkilerinin ilerlemesine ve derinleşmesine katkı sağladı.

Bu anlaşma sonucunda, iki ülkenin egemenlik alanları içerisinde faaliyetler yürütebilecek zemini oluşturduğu ifade ediliyor.

Türkiye'nin Mısır, İsrail ve Suriye ile attığı normalleşme adımlarının ardından Doğu Akdeniz'de dengelerin değiştiğini söylemek mümkün. Bölgede Türkiye'yi yalnızlaştırmak isteyen Yunanistan; Mısır ve Körfez ülkeleriyle bölgedeki faaliyetlerini yoğunlaştırmak istiyor. Ancak önümüzdeki dönemde bölge ülkelerinin, Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi görmezlikten gelecek adımlar atması, düşük bir ihtimal olarak görülüyor.

KÖRFEZ İLE ÇALKANTILI NORMALLEŞME SÜRECİ

Batılı küresel güçler tarafından ötekileştirilen Türkiye, Körfez devletleri ile ilişkilerini yeniden canlandırmak istiyor. Türkiye ile Körfez arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi için bölge devletlerinin sorunlarını kendi içinde çözmesi ve dış politikalarını yeniden çeşitlendirmesinin gerekli olduğu ifade ediliyor.

Türkiye'yi taraf olma zorunluluğuna iten blok içindeki kavganın gerilemesi, yeni başlangıçlar için olumlu bir hava yarattı. Katar'la komşuları arasında yaşanan gerilim, El Ula'daki Körfez İş Birliği Konseyi Zirvesi'nde çözüme kavuşunca Doha'nın Türkiye için ara bulucu konumuna gelmesi gündeme geldi.

Mısır ile diyaloglar kurulmaya başlamışken BAE ile beklenmeyen bir şekilde yakınlaşma oldu. BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid'in 24 Kasım tarihinde Ankara'da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından "başkan" protokolüyle ağırlanması yeni bir başlangıç olarak kayıtlara geçti.

Birbirlerine karşı olumlu bir tutum sergileyen iki devlet arasındaki buzların erimesi, bu devletlerin diğer bölge devletleriyle ilişkilerine de olumlu yönde yansıyor.

AZERBAYCAN-ERMENİSTAN ARASINDA KRİTİK BÖLGE: ZENGEZUR PROJESİ ÖNEMİNİ KORUYOR

Türkiye son yıllarda Azerbaycan ile olan ilişkilerini daha da güçlendirecek adımlar atmaya devam ediyor. Ankara, Azerbaycan’ın talep ettiği Zengezur Koridoru projesini destekliyor ve bölge açısından çok önemli buluyor.

Zengezur Koridoru projesi Azerbaycan’ı, açılacak kara ve demiryolu ulaşımıyla doğrudan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne bağlamayı hedefleyen proje olarak öne çıkıyor. Başka bir anlamda bakıldığında ise bu proje, Azerbaycan’ı doğrudan Türkiye’ye bağlamayı amaçlıyor.

Proje aynı zamanda, Türkiye’nin doğrudan Azerbaycan’a ve Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerine açılmasına olanak sağlıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz yıl Azerbaycan ziyareti esnasında yaptığı açıklamada, “Bu coğrafyadan geçecek kara ve demir yolu hatları sadece Azerbaycan ve Türkiye için değil tüm bölge ülkeleri için ekonomik ve ticari fırsatlar doğuracaktır. Gün gelecek Zengezur'dan çıkıp İstanbul'a kadar gidebileceğiz, Iğdır, Kars’a gidebileceğiz ve bölgenin transit lojistik merkez olma konumu perçinlenecektir. Bu gelişmeden İran, Gürcistan, Ermenistan dahil Azerbaycan'ın tüm komşuları yararlanacaktır” şeklinde konuşmuştu.

Zengezur projesi, Türkiye ile Azerbaycan’ın 15 Temmuz’da imzaladıkları Şuşa Beyannamesi ile resmiyet kazanmıştı.

TÜRKİYE’NİN ŞANGHAY İŞ BİRLİĞİ ÖRGÜTÜ’NE GÖZ KIRPMASI BATI’DA YANKI BULDU

Şanghay Beşlisi olarak da bilinen Şanghay İş Birliği Örgütü (ŞİÖ) ilk olarak Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ın katılımıyla 26 Nisan 1996’da kuruldu. Türkiye ise 2012 yılında örgütün diyalog partneri oldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Özbekistan ziyaretinde dile getirdiği Şanghay İş Birliği Örgütü'ne 'üye olmayı hedefledikleri' yönündeki sözleri Batı'da da ses getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanghay İş Birliği Örgütü (ŞİÖ) 22'nci Devlet Başkanları Zirvesi için Özbekistan'a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda, hedeflerinin ŞİÖ üyeliği olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bundan sonraki süreç bu işin en ileri kademesine doğru atılacak bir adımdır" dedi.

RIA Novosti'ye açıklamalarda bulunan Rus Dışişleri Bakan kaynakları ise, Türkiye'nin ŞİO'ya üye olabilmesi için NATO üyesi olmaması gerektiğini ifade etti.

Türkiye hem NATO üyesi olup hem de ŞİO’da diyalog ortağı olan tek ülke konumunda bulunuyor.