"Büyük Reset" öncesi dünya günah çıkarıyor!
Fransa’nın Ruanda’dan af dilemesi, Almanya’nın Namibya Soykırımı’nı kabul etmesi, ABD’nin Tulsa Katliamı’nı anması ve son olarak da Kanada’da yatılı okullarda yerli çocukların toplu mezarlarının ortaya çıkartılması, adeta dünyanın günah çıkardığını gösteriyor. Peki, bu günah çıkarma zincirinin altında yatan nedenler neler?
Son zamanlarda liderler, ülke tarihlerinde yer alan katliam ve soykırım olaylarını kabul ederek af diliyor. Fransa Ruanda’dan ve Almanya Namibya’dan af dilerken, ABD Başkanı Biden Tulsa Katliamı’nı anan ilk ABD Başkanı oldu. Öte yandan Kanada’nın geçmişte yatılı okullarda asimile etmeye çalıştığı yerli çocukların mezarlarını ortaya çıkarması da bu zincirin bir halkası.
Peki, dünya liderleri neden birer birer günah çıkarıyor?
Abdullah Çiftçi, liderlerin arka arkaya gelen bu açıklamalarını Büyük Reset’in bir parçası olarak yorumluyor. Ulus-devlet yapılarının bugünkü halini artık dünyaya uygun bulmayan küreselciler, dünya düzeninde değişiklikler yapmak istiyor. Küresel kapitalizm ve artan ekonomik uçurum, toplumsal krizler ve ırkçılık olayları nedeniyle geçmişle hesaplaşılması gerekiyor.
SOYKIRIMDA FRANSA’NIN AĞIR SORUMLULUĞU VAR
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 27 Mayıs’ta Doğu Afrika ülkesi Ruanda'ya giderek, 1994 yılındaki Ruanda Soykırımı ile ilgili af diledi. Fransa’nın soykırımdaki rolünü kabul eden Macron, ülkesinin o yıllarda fiilen soykırımcı bir rejimin yanında durduğunu söyledi. Ancak Fransa’nın soykırımda suç ortağı olmadığını da sözlerine ekledi.
Ruanda’daki Hutular, 1994 yılında dönemin Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana'nın uçağının düşmesinden Tutsileri sorumlu tuttu. Ardından Tutsilere yönelik 100 gün süren soykırımda, en az 800 Tutsi ve ılımlı Hutu’nun öldürüldüğü kaydedildi. Radikal Hutular tarafından yapılan soykırımda, Fransa’nın da ağır sorumluluğu olduğu raporlandı.
NAMİBYA’DA ON BİNLERCE KİŞİ KATLEDİLDİ
Almanya, 1904-1908 yılları arasında sömürgeci güçlerin Namibya’da yaptığı katliamları “soykırım” olarak tanıdığını duyurdu. Tarihçiler tarafından 20. Yüzyılın ilk soykırımı olarak değerlendirilen olayda, Namibya’daki Herero ve Nama halklarından on binlerce kişi katledilmişti.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, 28 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, söz konusu olay hakkında resmi olarak soykırım ifadesinin kullanılacağını belirtti. Namibya’dan ve mağdurlardan af dileyeceklerini söyleyen Maas, ülkenin gelişimi için 1.1 milyar euro’luk mali destek sağlayacaklarını açıkladı.
Berlin’in sömürgesi olan Namibya, 1884-1915 yılları arasında Alman Güney Batı Afrika olarak adlandırılıyordu. Ardından 75 yıl boyunca Güney Afrika idaresinde kalan ülke, 1990 yılında bağımsızlığını kazandı.
BIDEN TULSA KATLİAMI’NI ANAN İLK ABD BAŞKANI
ABD Başkanı Joe Biden, 31 Mayıs- 1 Haziran 1921 tarihleri arasında yaşanan Tulsa Katliamı’nda hayatını kaybedenleri andı ve bölgeyi ziyaret etti. Katliamın üzerinden 100 sene geçmesinin ardından olayın yaşandığı Oklahoma Eyaleti’ni ziyaret ederek öldürülen 300 siyahiyi anan ilk ABD Başkanı Biden oldu.
Biden, Tulsa’da yaşananlardan doğan korku ve acının hala hissedildiğini belirterek, hükümetinin ırk eşitliği konusunda adımlar atmaya hazır olduğunu ifade etti.
Bundan tam 100 yıl önce, Tulsa’nın Greenwood kasabasında ABD tarihinin en kötü ırkçılık olayı yaşandı. Yaklaşık 10 bin siyahinin yaşadığı şehirde meydana gelen olaylar, 19 yaşındaki siyahi Dick Rowland’ın 17 yaşındaki beyaz Sarah Page’i taciz ettiği yönündeki suçlamalarla başladı. Genç kızın olayın yanlış anlaşılmadan ibaret olduğunu söylemesine rağmen Rowland tutuklandı. Ardından şehirde siyahilere yönelik saldırılarda 300 kişi öldürüldü.
KANADA’DA YERLİ ÇOCUKLARA AİT TOPLU MEZARLAR BULUNDU
Kanada’da yerli çocukların zorla toplandığı yatılı okullarda yüzlerce çocuğun gömüldüğü toplu mezarlar olduğu tespit edildi. 1869-1978 yılları arasında faaliyet gösteren Kamloops Kızılderili Yatılı Okulu bahçesinde 215 çocuğun kalıntılarına rastlandı. Ardından Alberta eyaletindeki yatılı kilise okullarında da 821 çocuk ölümü olduğu ortaya çıktı.
19’uncu ve 20’nci yüzyıllarda Kanada’daki yatılı okullar, hükümet ve dini yetkililer tarafından yerli çocukları asimile etmek için kullanılıyordu. 1863-1998 tarihleri arasında 150 binden fazla yerli çocuğun bu okullara yerleştirildiği tahmin ediliyor. Fiziksel, psikolojik şiddet ve cinsel istismarın yanı sıra, bazı çocukların üzerinde tıbbi deneyler yapıldığı belirlendi.
Kanada Başbakanı Justin Trudeau, söz konusu olayları ülke tarihi açısından karanlık ve utanç verici bir dönem olarak nitelendirdi.
BÜYÜK RESET İÇİN HAZIRLIK
Dünya liderlerinin birer birer geçmişle yüzleşmesi, bu olayların benzer bir neden doğrultusunda yapıldığını akla getiriyor. Ülke tarihlerinde neredeyse her birinin bir asır önce gerçekleştiği olaylar için af dilenmesi, ülkelerin sırayla günah çıkardığı bir sahneyi gözler önüne seriyor.
Abdullah Çiftçi, Fransa, Almanya, ABD ve Kanada liderlerinin son dönemde yaptıkları açıklamaları geçmişle hesaplaşma olarak değerlendiriliyor. Büyük Reset çerçevesinde değerlendiren Çiftçi, “Büyük Reset’te insanlığın yeni bir başlangıç yapması için günah çıkartması lazım. Yani, Hıristiyanlıkta olduğu gibi bir günah çıkartma var. İnsanlar Papaza gidip neler yaptığını söyler. Günahlarını çıkaran insan tertemiz olup yeniden, sıfırdan başlayabilir hayata. Küresel mekanizma da dünyaya günah çıkarttırıyor. ‘Sen önce suçunu itiraf et. Neler yaptın ulus-devlet olarak?’ diyorlar” ifadelerini kullanıyor.
“Küreselcilerin hedefinde ulus-devletlerin yönetimini değiştirmek var. Büyük Reset ve günah çıkarma da bunu gösteriyor. Ancak günahını itiraf edenler ‘tazminat ödeyelim’ diyor mu? Hayır. Çünkü her şey ayyuka çıktı. Sosyal medyada herkes dedelerine yapılanları paylaşıyor, öğreniyor.”
Küresel güçlerin Büyük Reset ile dünyanın yönetimini değiştirmek istediğini belirten Çiftçi, sıranın insana geldiğini ve insana olan bakışın da değiştirileceğini sözlerine ekliyor. Genetik çalışmalara değinen Çiftçi, “Yeryüzünde keşfedilmeyen bir şey kalmadı. Yeraltı hammaddeleri keşfettik, coğrafyayı keşfettik… Sıra insanda. Nedir insan? İnsandaki şifre nerede? Genetikte. Genlerimizdeki şifreleri çözmek için birtakım projeler var. mRNA aşsı da bu konseptte değerlendirilebilir. Bu yüzyıl, insana hücum yüzyılı. Yani, altına, köleliğe, sömürgeciliğe, Afrika’ya, soyguna hücum olduğu gibi” insanlık üzerinde yapılmak istenen değişikliklerden bahsediyor.
Çiftçi, küreselcilerin de kendi arasında bir hesaplaşma yaşayacağına vurgu yaptı. Koronavirüs üzerinden yaşanacak olan hesaplaşma, virüsün gerçekte nasıl yayıldığı ve laboratuvarda üretilip üretilmediğinin ortaya çıkmasıyla olacak.
LATİN AMERİKA'DAN COVID İTİRAFI
Son günlerde Çiftçi’nin de vurgu yaptığı bu hesaplaşmanın ilk ayağı Latin Amerika’da başladı. Önce Peru, ardından da Meksika koronavirüse bağlı ölüm sayılarını revize etti. Ülkelerin gerçek vaka ve ölüm sayılarını bildirmesi de günah çıkarma ve hesaplaşma zincirinin bir halkası olarak görülebilir.