Putin, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya’da hangi adımları attı?

Vladimir Putin liderliğindeki Rusya; Orta Doğu’dan Kuzey Afrika’ya, Doğu Akdeniz’den Orta Asya’ya dünyanın birçok noktasında nüfuzunu artırdı. Peki, Vladimir Putin, dünyanın hangi ülkelerinde Rusya’yı oyun kurucu pozisyonuna getirdi? Putin, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya’da hangi adımları attı?

2000 yılında Rusya’da Devlet Başkanlığı görevine gelen Vladimir Putin, özellikle son 10 sene içerisinde attığı adımlarla, ülkesini dünyanın birçok noktasında oyun kurucu pozisyonuna taşıdı. ABD hegemonyasının zayıfladığı, AB’nin kendi içerisinde birçok sorunla karşı karşıya kaldığı ve Çin’in ekonomik olarak her geçen gün güçlendiği bir dönemde Rusya’nın başına gelen Putin; ülkesini kısa sürede küresel bir güç haline getirdi. Putin; Orta Asya, Orta Doğu, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika gibi bölgelerde Rusya’yı yeniden söz sahibi bir ülke konumuna getirmeyi başardı.

Putin liderliğindeki Rusya, Suriye’de attığı adımlar ve izlediği politikalarla bölgenin en önemli aktörü oldu. 2011 yılında başlayan çatışmalarda Rusya, siyasi olarak Beşar Esad’a destek verdi. Ancak Moskova hükümeti, savaşın ilk başlarında Suriye Ordusu’na askeri bir destek vermedi.

Başta ABD olmak üzere Batı ve Körfez ülkelerinin büyük desteğini alan muhalifler, Suriye’de birçok şehri ele geçirdi. 2015 yılına gelindiğinde, ülkenin yalnızca yüzde 20’lik bir kısmı Esad’ın kontrolü altındaydı. Halep, Humus, Kuneytra ve Dera gibi ülkenin önemli şehirleri; IŞİD ve El Nusra gibi terör örgütleri ve muhalif grupların kontrolüne geçmişti.

Ordusu ağır kayıplar veren, ülkenin birçok noktasında kontrolü kaybeden ve koltuğu devrilmek üzere olan Esad; Rusya’yı, kendi ülkesine askeri yardımda bulunmaya çağırdı. 30 Eylül 2015’te Suriye’ye askeri olarak girmeye karar veren Putin; Orta Doğu’daki tüm dengeleri tersine çevirdi. Putin’in askeri olarak Suriye’ye girmesiyle birlikte ABD ve Batı destekli muhalifler, ülkenin birçok noktasında ağır kayıplar vermeye başladı. Suriye Ordusu’nun kara operasyonlarına havadan destek veren Rusya, savaşın seyrinin Esad’ın lehine dönmesinde çok önemli bir rol oynadı.

Rusya’nın askeri desteği ile birlikte Esad; Palmira, Humus, Hama, Halep, Kuneytra, Dera, Doğu Guta ve Yermük gibi önemli bölgelerde yeniden kontrolü ele geçirdi. Rusya’nın siyasi, ekonomik, askeri ve lojistik desteğini arkasına alan Esad; savaşın büyük ölçüde kazananı oldu ve iktidardaki koltuğunu sağlamlaştırdı. Suriye’de Esad’ın devrilmemesi ve koltuğunu güvence altına alması, aynı zamanda Rusya’nın ABD ve NATO karşısında elde ettiği bir zafer anlamına geliyordu.

Rusya, Suriye’nin Tartus ve Lazkiye şehirlerine askeri üsler inşa ederek, sıcak denizlere inme hedefini gerçekleştirdi. Putin liderliğindeki Rusya, Esad’ın koltuğunda kalmasını sağlayarak Orta Doğu’da oyun kurucu bir pozisyon elde ederken; Tartus ve Lazkiye’de inşa ettiği askeri üsler ile birlikte Doğu Akdeniz’in önemli aktörlerinden biri haline geldi.

Suriye’de ABD ve Batı destekli bir ismin iktidara gelmesini istemeyen Putin, Esad’a destek vermeyi sürdürüyor. Rus liderin bölgedeki en önemli önceliklerinden biri de İdlib meselesi. On binlerce radikal ve aşırı militanın bulunduğu İdlib bölgesi; Suriye’nin bölgedeki askeri üslerini yakından tehdit ediyor. Putin, muhaliflerin ve terör örgütlerinin kontrolünde bulunan İdlib’i de geri alarak, Suriye’deki zaferini dünyaya ilan etmek istiyor. Ayrıca bölgedeki birçok Çeçen ve Tatar militanın yeniden Rusya’ya dönmesinden endişe duyan Putin, İdlib meselesini bir güvenlik tehdidi olarak görüyor.

RUSYA, KUZEY AFRİKA’DA OYUN KURUCU POZİSYONUNA ULAŞTI

Putin liderliğindeki Rusya’nın, Kuzey Afrika’da en çok yoğunlaştığı ülkelerden biri de Libya oldu. 2011 yılında Muammer Kaddafi’nin NATO darbesi sonrası devrilmesinin ardından ülkede bir türlü siyasi istikrar ve barış sağlanamadı. Bu süre içerisinde ülke, Ulusal Birlik Hükümeti ve General Hafter yönetimi olmak üzere ikiye bölündü. İki taraf arasında çatışmaların yaşanması üzerine dış ülkeler, bu ülkedeki faaliyetlerini yoğunlaştırmaya başladı.

Fransa, ABD, Almanya, Mısır, Suudi Arabistan, Türkiye, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve İtalya gibi ülkeler; Libya’daki süreçte etkin bir şekilde rol oynadı. Türkiye ve Katar, savaşın başladığı günden bu yana UBH’yi desteklerken; diğer ülkeler ise General Hafter ve UBH ile iletişim içerisinde oldu. Rusya ise savaşın ilk başlarında General Hafter’in yanında yer alırken, ilerleyen dönemde tüm taraflarla temas kurmaya başladı.

Rusya, Libya’da özellikle paralı askerlerle etkili olmaya çalıştı. Rus Wagner grubu, Libya’nın stratejik açıdan önemli olan iki önemli şehri Sirte ve Cufra’da uzun yıllardır faaliyetlerini sürdürüyor. Wagner grubu, Libya’da genel olarak General Hafter’ın yanında yer alıyor.

Rusya’nın Libya’daki paralı askerleri, ABD ve Batı dünyası tarafından şiddetli bir şekilde eleştiriliyor. Batı medyasında Wagner grubunun savaş tutsaklarını öldürdüğü ve Libya’nın birçok noktasında savaş suçu işlediği öne sürülüyor. Ancak Rusya, Libya’daki varlığı ve politikaları açısından Wagner’i önemli bir pozisyonda görüyor.

Rusya; Mısır, Tunus, Cezayir ve Fas gibi Kuzey Afrika ülkeleriyle de iyi ilişkilere sahip. Ancak Rusya, Tunus ve Mısır’da yaşanan sorunlara doğrudan müdahale etmekten kaçınıyor. Putin, zengin petrol sahalarına sahip ve Doğu Akdeniz meselesinde kritik noktada bulunan Libya ile daha yakından ilgileniyor.

SUDAN’DA DENİZ ÜSSÜ İNŞA EDİLİYOR

Rusya’nın Afrika’da askeri ve ekonomik olarak en yoğun faaliyetlerde bulunduğu ülkelerden biri Sudan. ABD tarafından 1993-2020 yılları arasında “teröre destek veren ülke” olarak sınıflandırılan Sudan, bu süreç içerisinde Rusya ve Çin ile yakın ilişkiler kurdu.

Eski Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, Kasım 2017’de Moskova’yı ziyaret etmiş ve iki ülke arasında eğitim, deneyim alışverişi ve savaş gemilerinin iki ülkenin limanlarına girişi ile ilgili iş birliği anlaşmaları imzalanmıştı.

Kızıldeniz kıyısında 700 kilometrenin üzerinde sahil şeridine sahip olan Sudan, Rusya’nın bölgedeki faaliyetleri için kritik önemde. Sudan, Ekim 2020’de iki ülke arasındaki askeri iş birliği kapsamında Rusya’dan askeri bir eğitim gemisi teslim almış, Putin ise 16 Kasım 2020’de Rusya Savunma Bakanlığı’nın Sudan’daki Port Sudan şehrinde Rus donanma üssünün kurulmasına yönelik teklifini kabul etmişti. Rusya, bölgede yeni askeri üsler inşa ederek Afrika’daki nüfuzunu artırmayı hedefliyor.

ORTA ASYA’DA ÇİN ve İRAN ile GELİŞEN İLİŞKİLER

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD-AB sorunlarının arttığı ve Washington’un eski gücünü yitirdiği bu dönemde, özellikle Çin ve İran gibi Orta Asya ülkeleriyle güçlü ilişkiler kurdu.

Çok kutuplu dünyada yerini alan Rusya, Pekin ve Tahran ile geliştirdiği ilişkilerle birlikte ABD ve NATO karşısındaki pozisyonunu güçlendirdi. Ayrıca Putin, Batı ile geliştirdiği ilişkiler, Almanya ile imzaladığı Kuzey Akım 2 anlaşması nedeniyle ABD ile AB arasında birtakım anlaşmazlıklara neden oldu. Doğu bloku ile güçlü bir ittifak kuran Putin, Batı blokunu da kendi içerisinde bazı sorunlarla baş başa bıraktı.

Putin, Afganistan’ın yeniden Taliban tarafından ele geçirilmesi sonrası bu bölgede de adımlarını hızlandırdı. Taliban ile sık sık temas kuran Rusya, özellikle Afganistan’a komşu olan Tacikistan ve Özbekistan gibi ülkelerle ortak askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı. Tacikistan ile askeri iş birliği anlaşması imzalayan Rusya, Afganistan’dan gelebilecek terör tehditlerini önlemeye çalıştı.

Vladimir Putin liderliğindeki Rusya, dünyanın birçok noktasında askeri, ekonomik ve siyasi nüfuzunu her geçen gün daha da artırıyor. Doğu Avrupa’da Ukrayna’ya yönelik askeri operasyon başlatan, Belarus ile ekonomik ve askeri ilişkilerini güçlendiren ve Kafkasya’da yeniden varlık gösteren Rusya; ABD’nin eski gücünü yitirdiği bu dönemde, dünyanın bir numaralı süper gücü olmayı hedefliyor.