Çin'in silahlanma bahanesi
Güney Çin Denizi’ndeki askeri faaliyetler arttıkça, bölgedeki ülkelerin silahlanma yarışı da hız kazanıyor. Çin tarafından gelen barışçıl ve ılımlı açıklamalara rağmen askeri ve ekonomik baskının sürmesi, ittifakların daha da keskinleşmesine neden oluyor. Diğer yandan bölgedeki güvenliğin garantörü olarak görülen ABD’ye olan güvenin azalması da ülkeleri güvenlik ikilemine sürüklüyor.
Şeyda Kübra Ayaz
[email protected]
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, pazartesi günü Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’ndeki (ASEAN) ülkelerin liderleriyle bir araya geldi. 30. yıldönümü münasebetiyle düzenlenen çevrim içi konferansta konuşan Xi, “Çin, hegemonyaya ve güç politikalarına karar bir şekilde karşı çıkıyor. Komşularıyla dostça ilişkiler kurmak ve bölgede kalıcı barışı birlikte desteklemek istiyor” ifadelerini kullandı.
Çinli lider ayrıca, Güneydoğu Asya üzerinde hakimiyet kurmayacaklarını ve “daha küçük komşularına zorbalık etmeyeceklerini” sözlerine ekledi.
ASEAN üyelerinden Malezya, Vietnam, Brunei ve Filipinler, Çin’in güney Çin Denizi’nde hakimiyet kurmak istediğini iddia ediyor. Xi’nin bu sözleri de yakın bir zamanda Çin sahil güvenlik gemilerinin Güney Çin Denizi’nde malzeme taşıyan iki Filipin teknesini püskürtmesinden sonra geldi.
Xi, bölgedeki ülkelerin Çin hakimiyeti konusundaki endişelerini gidermeye çalışsa da son yıllardaki faaliyetleri bu durumun aksini destekliyor. Özellikle Çin ve Tayvan arasındaki gerginlik, uluslararası kamuoyunun da gündeminde.
Bölge genelinde ülkelerin silahlanma yarışına girdiği dikkat çekiyor. Doğu Asya’da Japonya ve Güney Kore, Çin ve Kuzey Kore’den gelen tehditlere yanıt olarak ordularını hıza modernize ediyor.
Hindistan’ın Himalaya sınırında Çin ile çatışmalarının ardından artan askeri yatırımı da uzun zamandır rakibi olan Pakistan ile gerilimi artırma riski taşıyor.
Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü Analisti Malcolm Davis, bölgenin bir “güvenlik ikilemi” içinde olduğunu belirtti. Davis, bölgedeki durumu, “Ülkeler, komşularının güçlerini artırmasına yanıt olarak tekrar tekrar kendi ordularını güçlendirerek jeopolitik bir sarmal içinde sıkışıp kalıyor” şeklinde yorumladı.
ÇİN ORDUSU ABD'Yİ YAKALIYOR
Güney Çin Denizi’ndeki güç savaşı kendini gösterirken, bölgedeki ülkeler de kendilerini olası bir krize karşı hazırlıyor.
Bu durumun en büyük nedeni ise Çin’in askeri yatırımları ve faaliyetleri. Xi döneminde Çin ordusu hızla gelişti. Çin Halk Kurtuluş Ordusu (PLA), dünyanın en büyük donanmasına, teknolojik olarak gelişmiş hayalet uçaklarına ve giderek büyüyen nükleer silah cephanesine sahip.
Çin’in askeri bütçesi de her yıl büyüyor. 200 milyar doların üzerindeki askeri bütçesi, ABD’nin 740 milyar dolarlık savunma bütçesinin çok altında olsa da teknolojik olarak Amerikan ordusu ile olan açığını kapatıyor.
Diğer yandan, bölgeyi rahatsız eden sadece Çin’in askeri yatırımı değil aynı zamanda ülkelere karşı tutumu. Xi, pazartesi günü yaptığı açıklamada ılımlı mesajlar verse de Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) 100. yıldönümünde yaptığı konuşma ve Biden ile gerçekleştirdiği çevrim içi görüşmede söyledikleri oldukça sertti.
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana ABD, bölgedeki Japonya, Güney Kore ve Filipinler ile yakın ilişkiler kurdu. Güvenlik kaygısı yaşayan bu ülkelere olan ABD desteği, eski Başkan Trump döneminde ülke politikasının daha çok içe dönmesiyle sarsıldı. Joe Biden yönetiminin gelmesiyle birlikte özgür ve güvenli bir Hint-Pasifik söylemi yinelendi. Ancak Afganistan’daki kaos, Biden’ın oy kaybetmesi ve 2024’te Trump’ın yeniden seçilebilme ihtimali, Asya ülkelerinin herhangi bir olasılığa karşı kendi ordularını güçlendirmesine yol açtı.
JAPONYA VE GÜNEY KORE GÜÇLERİNİ KORUYOR
Coğrafi olarak Çin’e en yakın ülkeler olan Japonya ve Güney Kore aynı zamanda en hızlı militarizasyona da sahip.
Ekim ayında iktidara gelen Japonya Başbakanı Fumio Kishida, yeniden seçilirse ülkenin askeri bütçesini ikiye katlayacağını ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez GSYİH’nın yüzde 2’sine yükselteceğini vaat etti.
Kısa süre önce Japonya, 2022’de Çin’den sadece birkaç yüz kilometre uzakta bulunan Okinawa’ya daha fazla füze yerleştirmeyi planladığını duyurdu. Japonya’nın bu hamlesi, Pekin’in Tayvan’a karşı olası bir müdahalesinde caydırıcı olacak.
Diğer yandan Japonya, son yıllarda ABD’den satın aldığı F-35 savaş uçakları ve bunları taşımak için tasarlanmış uçak gemileriyle ordusunu genişletti. İlerleyen dönemde yüksek teknolojili denizaltı ve benzeri araçlarla da ordusunu güçlendirmek istiyor.
Güney Kore de güvenlik ortağı olan ABD’ye daha az bağımlı hale gelmek için askeri gücünü güçlendirmeye çalışıyor. Seul, eylül ayında denizaltından fırlattığı önemli bir balistik füze testi gerçekleştirdi.
Çin’in yanı sıra Kuzey Kore’nin de sık sık füze denemeleri nedeniyle silahlanma yarışına dahil olan Güney Kore, 2033 yılında kendi ürettiği uçak gemisini orduya dahil etmeyi planlıyor.
Ortak müttefikleri ve düşmanları olsa da Güney Kore ve Japonya arasında da bazı çatışma noktaları bulunuyor. Dolayısıyla her iki ülke de birbirinin askeri anlamda çok fazla gelişmesini desteklemiyor.
BÖLGE ÜLKELERİNDE GÜVENLİK KRİZİ
ABD’nin bölgedeki bir diğer müttefiki Avustralya ise diğerlerinden farklı olarak Hint-Pasifik’te kendisini ABD ve İngiltere’ye yakınlaştıracak bir hamle yaptı. Avustralya, Çin tehdidine karşı ABD ve diğer ittifaklara daha mesafeli duruyordu. Ancak eylül ayında imzalanan AUKUS, Avustralya’nın Çin yerine ABD’yi seçtiğini gösterdi. Ayrıca Asya-Pasifik’teki güç dengesini de değiştirdi.
Pekin ile yakın bir ilişki sürmeye çalışan Güneydoğu Asya’daki diğer ülkeler de AUKUS anlaşmasından rahatsız oldu. Hem Malezya hem de Endonezya rahatsızlıklarını dile getirirken, Jakarta bunun bölgesel bir silahlanma yarışına yol açabileceğinden endişe ettiğini söyledi.
Endonezya da askeri anlamda büyük bir modernizasyon çalışması yürütüyor. Başkan Joko Widodo, haziran ayında 125 milyar dolarlık bir yatırım çağrısında bulundu ve Güney Çin Denizi’ndeki askeri devriyelerini artırdı.
Uzmanlar, Tayvan dışında Asya’daki en tehlikeli bölgenin Çin ile Hindistan arasındaki sınır olduğunu belirtiyor. Haziran 2020’de, Çin tarafından Sincan’ın bir parçası olduğu iddia edilen, ancak Hindistan’ın Ladakh’a ait olduğunu söylediği Galwan Vadisi’nde çıkan çatışmalarda onlarca Çinli ve Hintli asker hayatını kaybetti. O tarihten bu yana hem Pekin hem de Delhi tarafından bölgeye askeri birlik gönderildiği öne sürülüyor.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'ne göre Hindistan, yaklaşık 72 milyar dolar ile dünyanın en büyük üçüncü askeri bütçesine sahip. 3 milyondan fazla kişiden oluşan orduda ayrıca, 83 adet yerel üretim savaş uçağı ve 56 adet Airbus C295 nakliye uçağı bulunuyor.
Hindistan, balistik cephaneliğini geliştirmek için de füze testleri yapıyor. Ancak Hindistan’ın bu hamleleri, komşu Pakistan tarafından olumsuz karşılanıyor.
SİLAHLANMA YARIŞI SON BULACAK MI?
Çin, askeri büyümesini durdurmaya niyetli değil. Bunu da büyük ölçüde ABD’ye bağlıyor. Son yıllarda ABD’nin Güney Çin Denizi’ndeki artan faaliyetleri ve Tayvan üzerinden Asya Pasifik’teki varlığını artırması, Çin tarafından gerekçe olarak gösteriliyor.
Çin Dışişleri Bakanlığı da sık sık Washington’u bölgedeki silahlanma yarışından sorumlu tutan açıklamalar yapıyor. Bu duruma karşılık askeri gücünü artıran Çin’e kıyasla diğer ülkeler de benzer girişimlerde bulunuyor.
Mevcut politikalar ışığında bölgedeki silahlanma yarışının son bulması mümkün gözükmüyor. Griffith Üniversitesi Asya Enstitüsü’nde araştırmacı olan Peter Layton, önümüzdeki 10 yıl içinde Asya bölgesindeki büyük güçler arasında bir savaş olasılığının arttığını, ancak Çin ile Asya’daki rakipleri arasında ekonomik ve ticari karşılıklı bağımlılığın askeri eylemleri caydırmaya yardımcı olmasını umduğunu söyledi.
Ekonomik sistemin askeri çatışmayı önleyecek kadar güçlü olup olmadığı ise soru işareti. Layton, karşılıklı bağımlılığın Asya’daki savaşı engelleyebileceğini belirtirken, Çin’in geçen yıl Avustralya’ya uyguladığı ticaret kısıtlamalarına benzer uygulamaların ekonomik baskıyı tetikleyebileceğini ifade etti.
Öte yandan Çin, bölgedeki ülkelerin tepkilerine bakmaksızın silahlanmaya ve agresif tutumuna devam edecektir. Başkan Xi’nin ılımlı açıklamaları ilerleyen dönemde daha uzlaşmacı bir Çin olacağını resmetse de uygulamada aksi görülüyor. Askeri faaliyetleri için bölgedeki ABD desteğini ve silahlanma yarışını bahane olarak gösteren Çin, bölgede baskı uygulamayı sürdürecektir.