Son yıllarda krizlerle boğuşan Avrupa Birliği, genişleme ve askeri olarak güçlenme çabasında!

Son yıllarda İngiltere, Polonya ve göçmen krizleriyle karşı karşıya kalan Avrupa Birliği, Doğu Avrupa’da genişlemeyi sürdürmek istiyor. Peki, Avrupa Birliği (AB), son dönemde hangi sorunlarla karşı karşıya kaldı? Avrupa Birliği, Ukrayna ve Batı Balkanlar’da hangi politikaları izliyor?

Avrupa Birliği, son yıllarda sık sık ABD’ye bağımlı olmak istemediğini dile getirdi. Ekonomik olarak gösterdiği gelişimi askeri alanda gerçekleştiremeyen AB, kendi içinde çeşitli sorunlarla karşı karşıya kaldı. İngiltere’nin 1 Şubat 2020 tarihinde resmen AB’den ayrılması, birliğin içinde yaşadığı sorunları gözler önüne serdi.

Brexit sürecinde İngiltere ile birlikte diğer ülkelerin de AB’den ayrılması gündeme gelirken, dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel’in üstlendiği kritik rol başka krizlerin yaşanmasının önüne geçti. AB içerisinde liderliği devralan Merkel, tüm ülkelerle diplomatik temasları sürdürerek, bu sürecin en az hasarla atlatılmasında önemli bir rol oynadı.

İngiltere’nin ayrılışının ardından AB’nin önde gelen ülkeleri olan Almanya ve Fransa, Rusya ve Çin ile olumlu ilişkiler geliştirdi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, AB’nin kendi güvenliğini sağlayacak bir ordusu olması gerektiğine dikkat çekti. Macron ayrıca, Avrupa Birliği’nin, ABD’nin etkisinden arınması gerektiğine sık sık vurgu yaptı. İngiltere’nin ayrılışının ardından AB, geçtiğimiz sene Polonya ile bazı konularda sorunlar yaşadı.

BREXIT’İN ARDINDAN 'POLEXIT' KAVRAMI GÜNDEME GELDİ

Ekim 2021’de Polonya Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bir karar, Brüksel ile Varşova arasında gerilimi tırmandırdı. Mahkeme, AB hukukunun Polonya yasalarından üstün olamayacağına hükmetti. Uzun bir zamandır Polonya hükümetinin insan hakları sicili ve yargı bağımsızlığına bakışını eleştiren AB, mahkemenin bu kararına sert tepki gösterdi.

Polonya’nın kürtaj ve LGBTİ+ konusundaki yaklaşımları, Brüksel tarafından sert bir şekilde eleştiriliyordu. Mahkemenin aldığı karar ise iki taraf arasında büyük bir kriz çıkmasına yol açtı. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in, Strasbourg oturumunda yaptığı açıklamalar, Varşova hükümeti tarafından tepki ile karşılandı.

Polonya hükümetinin AB’nin ortak değerlerini ihlal etmesine izin vermeyeceklerini söyleyen Leyen, Varşova’ya geri adım attırmak için yasal, maddi ve siyasi seçeneklerin masada olduğuna dikkat çekti. Leyen, AB bütçesi ve pandemi fonundan aktarılan kaynakların dondurulmasını gündeme getirirken, ayrıca Varşova’nın AB kararlarındaki oy hakkını dondurulabileceğini belirtti.

Leyen’in açıklamalarına yanıt veren Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, “Yaptırımlardan bahsedilmesi kabul edilemez. AB siyasetçilerinin Polonya’ya şantaj yapmasına izin vermeyeceğim” ifadelerini kullandı.

Morawiecki’nin, “AB yetkilerinin net sınırları vardır ve bu sınırlar aşıldığında sessiz kalmamız söz konusu değil. Avrupa evrenselciliğine ‘Evet’ derken, Avrupa merkeziyetçiliğine ‘Hayır’ diyoruz” ifadeleri dikkat çekti.

İki taraf arasında yaşananlar, Polonya’nın Avrupa Birliği’nden çıkmasını ifade eden ‘Polexit’ kavramını gündeme getirdi. Ancak Polonya’da sokaklara dökülen on binlerce kişi, Avrupa Birliği’nden ayrılmak istemedikleri yönünde sloganlarda bulundu.

Polonya-Belarus sınırında yaşanan göçmen krizi ve 24 Şubat’ta başlayan Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldıları, iki taraf arasındaki gerilimin düşmesinde önemli bir rol oynadı. Ancak Brüksel ile Varşova arasında bazı konulardaki fikir ayrılıkları devam ediyor.

UKRAYNA AB’YE ÜYE OLACAK MI?

24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri saldırılarının başlaması üzerine AB ülkeleri, Kiev’in üyeliği konusunu gündemine aldı. Ukrayna krizi sonrası savunma alanında yatırımlarını artıran AB ülkeleri, Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımları yürürlüğe koydu.

Kiev hükümeti, Rusya’nın saldırılarından hemen sonra birliğe katılma talebini Brüksel’e iletti. Geçtiğimiz ay konu hakkında açıklamalarda bulunan AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Ukrayna’nın üyeliği konusunda kendi görüşlerini haziran ayında sunacağını belirtti.

Bir ülkenin AB üyelik sürecinde ilk adım olarak anket adı verilen belgeyi tamamlaması gerekiyor. Daha sonrasında söz konusu belge AB Komisyonu’na teslim ediliyor. Komisyon bu belge ile ilgili görüşte bulunarak, tavsiyelerini AB üyesi ülkelerle paylaşıyor. Von der Leyen, anketi 8 Nisan’da Ukrayna ziyareti esnasında Devlet Başkanı Zelenski’ye iletmiş, Ukraynalı yetkililer de 18 Nisan’da belgeyi hazırladıklarını duyurmuştu.

AB üyesi ülkeler, kendi üyelik süreçlerinde binlerce sayfalık bu belgeyi tamamlamanın aylar sürdüğünü belirtmiş, Ukrayna’nın bu kadar kısa sürede tamamlamasının ise olağanüstü olduğunu dile getirmişti.

Geçtiğimiz günlerde konu hakkında açıklamalarda bulunan Fransa Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Clement Beaune, “Dürüst olmak zorundayız. Ukrayna’nın altı ay veya 1-2 yıl içinde AB’ye katılacağını söylüyorsanız, yalan söylüyorsunuz. Muhtemelen 15 veya 20 yıl sürecek” ifadelerini kullanmıştı.

ALMANYA, BATI BALKAN ÜLKELERİNİN AB’YE ÜYE OLMASINI İSTİYOR

Son dönemde Polonya ve Ukrayna krizleriyle karşı karşıya kalan Avrupa Birliği, aynı zamanda Doğu Avrupa’da genişlemeyi istiyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarının ardından, sık sık Batı Balkan ülkelerinin AB’ye dahil olması gerektiğini söylüyor.

Almanya Başbakanı, mart ayında yaptığı açıklamada, bölgesel barışı sağlama stratejisi kapsamında Avrupa Birliği’nin Batı Balkan ülkelerinin üyelik süreçlerini hızlandırmak için destek vermesi gerektiğini söylemişti.

Geçtiğimiz günlerde konu hakkında yeni açıklamalarda bulunan Scholz, “Batı Balkan ülkeleriyle mümkün olan en kısa sürede AB’ye katılım müzakerelerinin başlatılması ve burada ilerleme sağlanmasını kişisel olarak önemli görüyorum” ifadelerini kullandı.

Bu katılımın herkesin çıkarına olduğunu belirten Almanya Başbakanı, “Çünkü bu, Birliği güçlendirir ve Balkanlarda istikrarı sağlar” dedi. Almanya Başbakanı; Sırbistan, Bosna-Hersek, Kuzey Makedonya, Kosova ve Arnavutluk’u Avrupa Birliği’ne dahil etmeyi istiyor.

Bir taraftan Ukrayna ve Polonya krizleriyle karşı karşıya kalan AB, bir taraftan da Doğu Avrupa’daki ülkeleri birlik içerisine dahil etmeye çalışıyor. Avrupa Birliği’nin önde gelen ülkelerinden Almanya ve Fransa ise kendi aralarında liderlik mücadelesi içerisinde. Doğal gaz ve enerji alanlarında Rusya’ya bağımlı olan AB ülkeleri, bu durumun önüne geçmek için yeni alternatifler üzerinde duruyor.

Öte yandan Ukrayna krizi sonrası AB ülkeleri savunma alanında yatırımlarını artırıyor. Almanya’nın 100 milyar dolar değerinde silah almaya karar vermesi, Polonya’nın ABD ile yaptığı askeri anlaşmalar ve İsviçre’nin 36 adet F-35 alacağını duyurması; önümüzdeki dönemde de AB ülkelerinin silahlanmaya devam edeceğini gösteriyor.