Ursula von der Leyen’in Pfizer ile yaptığı anlaşma büyük tepki topladı
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, ilaç şirketi Pfizer ile 1.8 milyar doz koronavirüs aşısı için yaptığı pazarlık nedeniyle mercek altına alındı. Yaklaşık 35 milyar avro değerindeki anlaşmanın mesajlaşma yoluyla yapılmış olması ve mesajların ortada olmaması, AB fonlarının harcanmasına ilişkin bir dizi soruyu beraberinde getirdi.
AB-Pfizer arasındaki anlaşmanın detayları, ilk olarak 2021 yılında ABD’li New York Times gazetesi tarafından raporlandı.
NYT’nin haberi, Komisyon Başkanı ile Pfizer CEO’su Alberto Bourla’nın cep telefonlarındaki mesajlaşma uygulaması üzerinden 1.8 milyar doz aşının satın alımı için anlaştığını yazmıştı.
35 milyar avroluk anlaşma, AB’nin o güne kadarki en pahalı aşı satın alımı olarak kayıtlara geçmişti.
Bu ikili arasındaki anlaşmalar, kapalı kapılar ardında hiçbir şeffaflık olmadan gerçekleşti. People’s Vaccine Alliance’ın bulgularına göre; aşılara ödenen ücret, üretim maliyeti üzerinden hesaplandığında olması gerekenden 31 milyar avro fazlaydı.
mRNA aşılarına ödenen bu fazla ücret, AB’nin 2021 bütçesinin yüzde 19’una denk geliyordu. PVA’nın araştırması, koronavirüs pandemisinin başlamasından 2021’in Temmuz ayına kadar geçen sürede en az 9 yeni aşı milyarderi oluştuğunu ortaya koydu.
Olayın üzerinden yaklaşık iki yıl geçmesine rağmen mesajların hâlâ talep eden gazetecilere, kişilere ve kurumlara sağlanmamış olması, anlaşmanın şaibeli doğasına katkıda bulundu.
Unherd’den Tomas Fazi’nin haberine göre, Alman haber sitesi netzpolitik.org’da görevli Alexander Fanta adlı gazeteci, Avrupa Komisyonu’ndan von der Leyen ve Bourla arasında geçen mesajlara ve olayla ilgili diğer dokümanlara erişim izni istemişti.
Olumsuz bir yanıt alan Fanta, AB Ombudsmanı Emily O’Reilly’e resmî bir şikayette bulundu. O’Reilly’nin araştırması sonucunda Komisyon’un; von der Leyen’in ofisine, mesajlara ilişkin bir sorguda bulunmadığı öğrenildi.
Ombudsman, bunun üzerine, Komisyon’a ilgili mesajlarla ilgili bir araştırma yapması önerisinde bulundu ancak Komisyon bu talebe uymadı. O’Reilly, olayı “kötü yönetim” olarak niteledi.
AB'nin Değerler ve Şeffaflık Sorumlusu Věra Jourová’nın, mesajların "kısa ömürlü ve geçici olmaları" nedeniyle silinmiş olabileceğini öne sürmesi ve Komisyon’un bilgi paylaşmamasını savunması, anlaşma sürecinin şeffaflığına ilişkin soru işaretlerinin artmasına neden oldu.
Söylentilerin ortaya çıkmasından bu yana AB Ombudsmanı, NYT gazetesi, Belçikalı iş insanı ve lobici Frédéric Baldan, AB Sayıştayı ve AB Kamu Savcılığı gibi kurumlar ve kişiler tarafından olaya ilişkin yasal adımlar atıldı.
NYT gazetesi Avrupa Komisyonu’na, Frédéric Baldan ise Ursula von der Leyen’in şahsına dava açtı.
ABD merkezli gazete, Komisyon’un mesajları yasal olarak paylaşma zorunluluğu olduğunu ileri sürdü. Bu yılın Ocak ayında açılan davayla ilgili herhangi bir ek bilgi ortaya çıkmadı.
Belçikalı iş insanı Baldan ise von der Leyen’in iddia edilen eylemlerinin, ülkesinin kamu maliyesine ve devlete olan kamusal güvene zarar verdiğini öne sürdü ve “görev ve yetkilerini kötüye kullandığı” gerekçesiyle Komisyon Başkanı’na dava açtı.
Avrupa Parlamentosu’nun COVID-19 Komitesi de von der Leyen’i 2021’de gerçekleşen anlaşmayla ilgili sorgulamak amacıyla Komite’ye çağırdı.
Komite Başkanı Belçikalı vekil Kathleen Van Brempt, aşı alımlarına giden "ön görüşmeler" konusunda tam şeffaflık istediğini belirtti.
Komite tarafından sorgulanmak için iki kez çağırılan Pfizer İcra Kurulu Başkanı Alberto Bourla ise Komite’ye gitmedi.
AB Sayıştayı da yürüttüğü bir inceleme sonucunda von der Leyen’in Pfizer ile bir anlaşma bağlamak için ön görüşmelerde bulunduğunu ortaya çıkardı.
Politico’nun aktardığına göre; Sayıştay, konu ile ilgili olarak Komisyon’dan bilgi talebinde bulundu ancak herhangi bir yanıt alamadı.
Konu üzerine yoğunlaşan kamusal ilgiden dolayı aşıların alımına iişkin bir soruşturma başlatıldığını duyuran Kamu Savcılığı Ofisi ise soruşturmanın herhangi bir detayını paylaşmaktan kaçındı.
URSULA VON DER LEYEN’İN GELECEĞİ
Avrupa Komisyonu Başkanı olarak 2019’dan beri görev yapan von der Leyen’in aynı pozisyonda ikinci bir dönem arayışı içinde olup olmadığı henüz belli değil. Alman siyasetçinin adı yakın zamanda NATO Genel Sekreterliği ile anılmaya başlandı.
Ancak Leyen’in peşindeki Pfizer skandalı, bu tarz bir göreve gelmesinin önünde büyük bir engel oluşturabilir.
Pfizer skandalında suçlu addedilmesi hâlinde, Ursula von der Leyen, kendini fonları kötüye kullanma, AB’nin itibarını zedeleme, kanıt yok etme gibi bir dizi yolsuzluk temalı suç ile boğuşurken bulacak.
İngiliz The Sun gazetesinin diplomatik bir kaynaktan aktardığı bilgiye göre, Birleşik Krallık yönetimi von der Leyen’in adaylığını veto ederek kendi adayları olan İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace’ı desteklemeyi planlıyor.
Diğer ülkelerden üst düzey politikacıların da bu pozisyona aday olması beklenirken, von der Leyen’in peşindeki güncel aşı skandalının, sıradaki Genel Sekreter seçilirken gündeme getirileceği öngörülebilir.
Katar ile Avrupa Parlamentosu üyeleri arasında geçen bir skandal, Başkan Yardımcısı Eva Kaili’nin tutuklanmasına yol açmıştı.
Ursula von der Leyen’in suçunun kesinleşmesi durumunda benzer bir şekilde dokunulmazlığını kaybederek yargılanması, bu sürecin mümkün çıktılarından biri.
Avrupa Komisyonu tarafından titizlikle saklanan bu skandal, von der Leyen’in kariyerinin yanı sıra Brüksel’e olan güvenin de azalmasına sebebiyet veriyor.
Geçtiğimiz günlerde Euronews’a bir demeç veren AB Ombudsmanı Emily O’Reilly, hâlihazırda birçok insan için karmaşık ve sorunlu bir durum teşkil eden “Brüksel’e güven” duygusunun, bu tarz skandallar tarafından zedelendiğini söyledi.
Le Pen gibi Avrupa şüphecilerinin yerel ölçekte güç kazandığı bir dönemde, bu tarz skandallar Avrupa Birliği’ne yöneltilen sorguların ve şüphelerin yoğunlaşmasına yol açacaktır.