Doğu Avrupa’daki rekabette Belarus'un rolü ne?

SSCB’nin dağılmasının ardından Rusya ile Batı arasında Doğu Avrupa’da sıkı bir rekabet yaşanmaya başladı. Batı bu bölgedeki ülkeleri Rusya’ya kaptırmak istemezken, Rusya ise bölgedeki hakimiyetini korumanın peşinde. Son yıllarda yaşanan Batı-Rusya rekabetinde özellikle Belarus ön plana çıkıyor. Peki, Rusya ve Avrupa için Belarus neden bu kadar önemli? İki taraf Belarus üzerinden neyi planlıyor? Belarus’u gelecekte neler bekliyor?

Günümüzde nüfusu 10 milyona yaklaşan Belarus, SSCB’nin dağılması ile birlikte bağımsızlığını ilan eden 14 ülkeden biri oldu. Doğusunda Rusya, kuzeyinde Letonya, kuzeybatısında Litvanya, batısında Polonya ve güneyinde Ukrayna bulunan Belarus, Rusya’nın bölgedeki etkinliği ve faaliyetleri için oldukça stratejik bir öneme sahip bulunuyor. Jeopolitik konumu ile Rusya’nın bölgedeki faaliyetlerinde önemli rol oynayan Belarus, Rusya’nın karayolu ile Avrupa’ya açılan kapısı durumunda.

Son yıllarda Ukrayna ile yaşadığı gerilimler, Kırım ve Sivastopol gibi krizler ve son birkaç aydır Donbass’ta yaşanan gelişmeler nedeniyle Rusya’nın Belarus’a verdiği önem artmış durumda. Rusya’nın Ukrayna ile yaşadığı askeri çatışmalar, Belarus’u Rusya için vazgeçilemez bir ülke haline getirdi.

Belarus, Avrupa ile Asya arasında köprü görevi üstlenmesi ile ön plana çıkıyor. Aynı zamanda Doğu’dan Batıya uzanan enerji, doğalgaz ve petrol boru hatları Belarus’tan geçiyor. Tüm bu etkenler, Rusya için Belarus’u Batıya kaybedilemeyecek bir ülke haline getiriyor.

SSCB döneminden kalma önemli miraslara sahip olan Belarus, ağır sanayi alanında önemli bir gelişim kaydetti. Sovyetlerden kalan fabrikalarını koruyan ve çalıştırmaya devam eden Belarus; Rusya, İngiltere, Ukrayna, Çin, Almanya ve Hollanda gibi ülkeler ile ticaret yapıyor. Özellikle madencilik araçları, kimyasal ürünler, makine ve ekipmanları, metaller, yağlar ve mineral yakıt gibi önemli ürünler Belarus tarafından bu ülkelere satılıyor.

Belarus’ta geçtiğimiz sene yapılan seçimler ile birlikte birtakım sorunlar meydana gelmeye başladı. Rusya açısından stratejik öneme sahip olan ülkede, Rus yanlısı Aleksandr Lukaşenko üst üste altıncı defa Cumhurbaşkanı seçildi. Ülkenin altı bölgesi ve 118 rayonunda yapılan seçimlerde, oyların yüzde 80’ini aldığını söyleyen Lukaşenko, zafer kazandığını ilan etti.

Halkın büyük bir bölümü, muhalefet partileri ve birçok ülke tarafından seçim sonuçları kabullenilmedi. Lukaşenko’nun seçim zaferini ilan etmesinin ardından sokaklara dökülen muhalifler, uzun müddet boyunca Lukaşenko hükümetini protesto etti. Özellikle başkent Minsk’te yoğunlaşan gösterilerde, 16 bine yakın eylemci tutuklandı. Lukaşenko’nun elinde kalaşnikof ile kameraların karşısına geçmesi ve göstericilere yönelik sert mesajları ciddi şekilde tepki gördü.

Belarus seçimlerinin ardından ülkede yaşanan olaylar, Rus yanlısı Lukaşenko yönetiminin geleceği ile ilgili soru işaretleri meydana getirdi. Rusya tarafından desteklenen Lukaşenko, ülkede yaşanan gösteriler ile ilgili muhalefeti ve dış güçleri sorumlu tuttu. Lukaşenko, bazı Batı ülkelerinin Belarus'un işlerine karıştığını ve hükümet karşıtı gösterilere destek verdiğini savundu. Lukaşenko’nun söylemleri, davranışları, politikaları ve protestoculara yönelik sert müdahalesi ülkede kaos yaşanmasına neden oldu.

Belarus’taki seçimlerin ardından Rusya, ülkedeki yönetim sorunlarını net bir şekilde görmeye başladı. Halkların birtakım talepleri yöneticiler tarafından göz ardı edildiğinde, bu ülkelerde insanların sokaklara döküldükleri ve yöneticilerin değiştirildiği görüldü. Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan gibi ülkelerde iktidar değişikliklerinin yaşanması, Kazakistan’da geçtiğimiz yıllarda gösteriler düzenlenmesi ve Moldova’daki yönetimin değişmesi, Rusya’nın çevresindeki ülkelerde istikrarsızlığın arttığını ortaya çıkardı.

SSCB dağıldığından bu yana bölgede yapılan tüm seçimler, Rusya ile Batı arasında bir mücadele sahasına dönüştü. Çevre ülkelerde yaşanan gelişmeler ve Belarus’taki olaylar, Rusya’nın bölgedeki etki alanının azalmaya başladığını gözler önüne serdi. Lukaşenko ülkede yaşanan olaylardan Batılı devletleri sorumlu tutarken, Batılı ülkeler ise seçimleri tanımadıklarını duyurdu. Avrupa Birliği de Lukaşenko yönetimin karşısında yer alarak, Belarus’a yeni yaptırımlar başlatacağını açıkladı. Avrupa Birliği yaşanan olaylara açık bir şekilde dahil olmazken, Polonya gibi ülkeler üzerinden Belarus ile diyaloğa geçmeye çalıştı.

Batı ile Rusya arasında mücadele yıllardır devam ederken, özellikle son yıllarda bölgedeki Rus etkisinin azalmaya başladığı görüldü. Bunda 1990 sonrası doğan ve şu an toplam nüfusta önemli bir oran teşkil eden yeni neslin de etkili olduğu gözlemlendi. Son 15 sene içerisinde çok sayıda uluslararası örgüt, kurum, kuruluş ve STK’nın kurulduğu ve gençlere yönelik faaliyetlerde bulunduğu ortaya çıktı.

Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi sonucu Avrupa Birliği tarafından uygulanan yaptırımlar, Rusya ekonomisine ekonomik anlamda ciddi zararlar verdi. Bu durum, Batı ile mücadelesinde Rusya’nın bölgede bir adım geri kalmasına yol açtı. Petrol fiyatlarında yaşanan düşüş, Rus ekonominde önemli sorunların yaşanmasına neden oldu. Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika, Orta Doğu, Kafkaslar ve Balkanlar gibi bölgelerde etkili olmaya çalışan Rusya’nın, uygulanan yaptırımlar sonrası siyasi etki alanı daraldı.

LUKAŞENKO’NUN GELECEĞİ

Belarus’ta son seçimlerin ardından yaşanan olaylar, Rusya’nın Lukaşenko’ya verdiği desteğin azalmasına neden oldu. Halkın Lukaşenko’ya yönelik tepkisini gören ve Belarus’u Batıya kaptırmak istemeyen Rusya, kendisine bağlı yeni bir lider arayışları içine girdi. Nitekim Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un geçtiğimiz Aralık ayında Belarus’a ziyareti sırasında yaptığı konuşma, bunu gözler önüne serdi.

Rusya tarafından eskisi kadar desteklenmediğini gören Lukaşenko, Lavrov’un ziyaretinin ardından önemli açıklamalarda bulundu. Lukaşenko, yeni anayasanın yapılması sonrasında görevini bırakacağını, yerine herhangi bir kişi tayin etmeyeceğini, halk tarafından seçilen bir kişinin başkan olması gerektiğini söyledi.

Ancak Lukaşenko’nun kendi geleceği hakkında yaptığı açıklamalar muhalefet tarafından inandırıcı bulunmadı. Muhalefet, Lukaşenko’nun resmi bir statü alarak görevinden tamamen ayrılmayacağını gündeme getirmeye başladı. Bu sebeple muhalefet, yeni anayasanın Lukaşenko tarafından hazırlanmadan görevinden istifa etmesi gerektiğini dile getirdi. Ayrıca muhalefet tarafından, Lukaşenko kontrolünde yapılacak bir anayasa reformu halinde, görevden ayrılsa bile Lukaşenko’nun siyaset içindeki etkinliğinin devam edeceği iddia edildi.

Muhalefetin bu söylemleri ve iddiaları karşısında Lukaşenko ise mevcut anayasanın başkana çok fazla yetkiler verdiğini ve bu durumda kendisinden sonraki başkanın bu yetkileri kötüye kullanabileceğini savundu. Ayrıca Lukaşenko, yeni anayasa yapılması ve seçimlere bu anayasa ile gidilmesi gerektiğini ileri sürdü.

RUSYA BELARUS’U KAYBETMEK İSTEMİYOR

Rusya, SSCB’nin dağılmasının ardından bağımsızlığını ilan eden ülkeler arasında en güvenilir müttefiki olan Belarus’u kaybetmek istemiyor. Ayrıca Rusya, Lukaşenko aleyhindeki protestoların devam etmesinden, ülkede siyasi istikrarsızlık ve belirsizlik durumu yaşanmasından hoşnut değil.

Lukaşenko'nun ülkedeki gerekli reformları geciktirdiğini ve anayasal düzenlemeleri yapmaması sebebiyle Belarus’ta bu olayların yaşandığını düşünen Rusya, gösterdiği tepkiler ile bu durumu ortaya koydu. Kendi istikrarı için Belarus’taki istikrarın önemini bilen Rusya, ülkede yapılacak yeni seçimleri bekliyor. Ancak ülkede Lukaşenko sonrası en güçlü adayın Batı yanlısı Svetlana Tikhanovskaya olması, Rusya’nın Belarus hakkındaki endişelerinin artmasına yol açıyor.

Ülkede yapılacak yeni seçimler öncesinde Rusya ve Lukaşenko’nun, güvenilir bir ismin yönetimin başına geçmesi için çalışması bekleniyor. Rusya’nın bu süreç içerisinde ülkedeki farklı gruplar ile de ilişki kuracağı ve iletişime geçeceği tahmin ediliyor. Bölgede son yıllarda artan Batı etkisi karşısında, Rusya’nın Belarus’u kaybetmemek için her şeyi yapacağı öngörülüyor.