Bosna Hersek parçalanma riskiyle karşı karşıya
Bosna Hersek, tarihte yaşadığı en büyük krizlerden biriyle karşı karşıya. Sırp lider Dodik’in Rusya’dan aldığı destekle ayrılıkçı hamlelere başvurması, ülkenin parçalanabileceği yönündeki tartışmaları gündeme getirdi. Türkiye ise yoğun diplomasi trafiği ile bölgede artan gerilimi düşürmeye çalışıyor.
Bosna Hersek, 1995 yılında binlerce kişinin öldüğü ve Dayton Barış Anlaşması imzalanarak sonlandırılan Bosna Savaşı’ndan bu yana en zor dönemini yaşıyor. Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Sırp Üyesi Milorad Dodik’in son dönemde yaptığı açıklamalar, ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit etmesi nedeniyle siyasi kriz yarattı.
Dodik, Dayton Barış Anlaşması’nın aslına dönülmediği takdirde Sırp tarafının bağımsızlığını ilan edeceğini söyledi. Bazı AB üyesi ülkelerden destek görmesinin ardından Dodik’in Sırpların kendilerine ait ordu, yargı ve vergilendirme makamları oluşturacağını açıklaması ise tansiyonu daha da yükseltti.
Sırp lider, Bosna Hersek İlaç ve Tıbbi Malzeme Kurumu’nun yetkilerinin Sırp Cumhuriyeti bünyesinde kurulacak bir kuruma devredilmesini sağlayarak, Bosna Hersek içerisinde bağımsız bir yetkilendirmenin de ilk adımını attı. Bu noktada Dodik, Bosna’daki devlet düzenine aykırı bir sistem inşa etmeye çalıştığını da somut bir şekilde gösterdi.
KRİZ NASIL BAŞLADI?
Bosna Hersek’teki etnik gruplar arasındaki gerilim, savaşın sona ermesi ve ABD’nin arabuluculuk ettiği Dayton Anlaşması’nın imzalanmasından bu yana sürüyor.
Anlaşma ile üç yıllık savaş sonlandırıldı ve devlet, Sırplar, Boşnaklar ve Hırvatlar tarafından paylaşılan bir federasyon haline getirildi. Böylece Bosna Hersek, iki bölge, üç başkanlık, uluslararası elçiler ve merkezi bir hükümet etrafında şekillendi.
Savaşın olduğu dönemde binlerce Müslüman Bosnalının Sırp güçleri tarafından öldürüldüğü ve işkence gördüğü Srebrenitsa Soykırımı, Sırplar ve Boşnaklar arasındaki gerilimi yaratan konulardan biri. Sırplar soykırımı kabul etmek istemiyor.
Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Zeljko Komsic, geçtiğimiz günlerde Saraybosna’da yaptığı bir röportaj sırasında muhabirin Srebrenitsa Soykırımı’nı “korkunç bir suç” olarak nitelendirmesine tepki göstererek görüşmeyi yarıda kesti. Uluslararası mahkeme kararıyla olayın “soykırım” olarak ifade edildiğini belirten Komsic, muhabirin ısrarı üzerine, “Röportaj yapacak başka birini bulmanız gerekecek” ifadeleriyle tepki gösterdi.
Öte yandan, Bosna Hersek Yüksek Temsilciliği Ofisi’nin (OHR) 22 Temmuz’da yayınladığı bir mesaj ile soykırımı inkar edenlerin cezalandırılmasına ilişkin bir yasanın yürürlüğe gireceği belirtildi. Bu duruma en büyük tepkiyi ise “Sırp Cumhuriyeti’nin ayrılmayı başlatmaktan başka seçeneği yok” diyerek Dodik verdi.
Sırp lider, bu açıklamanın ardından ayrılma yönündeki söylemlerini artırdı ve somut adımlar atmaya başladı.
Uluslararası gözlemciler, Dodik ayrılma yönünde ilerlemese bile eylemlerinin ülkenin istikrarını ciddi şekilde bozabileceği yönünde uyardı. Ayrıca şiddet, zorunlu göç ve ekonomik zorluklara neden olabileceği de belirtildi.
TÜRKİYE ARABULUCULUK ROLÜ ÜSTLENDİ
Bosna Hersek’teki gelişmeleri Türkiye’de yakından izliyor. Giderek büyüyen siyasi krizde arabulucu rol üstlenmesi beklenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilk olarak 2 Kasım’da Bosna Hersek Halklar Meclisi Başkanlık Divanı Üyesi Bakir İzetbegoviç ile Vahdettin Köşkü’nde bir araya geldi. Daha sonra ise 9 Kasım’da Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde Dodik ile görüştü.
Bosna Hersek’teki gerilimin düşürülmesi için temaslarını sürdüren Erdoğan, “Balkanlar’daki her gelişmeyi kendi iç meselemiz gibi görüyoruz. Sorunların çözülmesi için inisiyatif aldık” dedi.
Sırp lider Dodik, daha önceden yaptığı bir açıklamada, anlaşmazlıkların çözülebilmesi için Türkiye, Sırbistan ve Hırvatistan’ın arabulucu olmasını teklif ettiğini belirtmişti. Ayrıca Batılı liderlere değil, Erdoğan’a güvendiğinin altını çizmişti.
Bir hafta içinde iki üst düzey yetkiliyle görüşme yapan Erdoğan, öncesinde de Boşnak sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini Huber Köşkü’nde kabul etmişti.
Erdoğan’ın arabuluculuk trafiğini ve Bosna Hersek’teki durumu Sputnik’e değerlendiren Ak Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş da gelişmeleri yakından takip ettiklerini ve Türkiye’nin Bosna Hersek’in ulusal bütünlüğünden yana olduğunu söyledi.
“SAVAŞ OLMAYACAK”
ABD Batı Balkanlar Özel Temsilcisi Gabriel Escobar, başkent Saraybosna’da Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Zeljko Komsic, Konseyin Boşnak üyesi Şefik Caferovic ve Sırp üyesi Milorad Dodik ile görüştü.
Görüşmenin ardından açıklama yapan Escobar, “bölgesel liderlerin ve muhatapların üzerinde anlaştığı en önemli şeyin bir savaş olmayacağı mesajı” olduğunu belirtti.
Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, Dayton Barış Anlaşması’nın geçersiz hale gelebileceği yönünde uyarıda bulundu. Schmidt ayrıca uluslararası toplumun ülkedeki ayrılıkçı fikirleri önlememesi halinde Bosna’nın parçalanabileceğini söyledi.
Öte yandan, söz konusu krizin bölgede göçlere neden olabileceği tartışılıyor. Bosna’daki krizin etkisi, ülke sınırlarının ötesinde de hissedilecektir.
“Açlık ve Öfke: Balkanlarda Demokrasi Krizi” kitabının yazarı Jasmin Mujanovic, hâlihazırda Ukrayna, Belarus, Suriye ve Afganistan’da var olan güvenlik krizleriyle birlikte Bosna’daki güvenlik ve istikrarın bozulmasının hem AB’nin hem de ABD’nin göze alamayacağı bir şey olduğuna dikkat çekti.
Mujanovic, Sırbistan ve Rusya’nın Bosna’daki krizin “birincil mimarları” olmasına rağmen NATO başta olmak üzere uluslararası toplumun da suçlu olduğunu söyledi.
Bosna Savunuculuk Merkezi Başkanı İsmail Cidic ise “Uluslararası toplumun Bosna’da barışı koruma noktasında net bir yetkisi var. Bosna’daki herhangi bir şiddet tırmanışı, NATO sınırlarında Çin ve Rusya destekli bir çatışmayı kaldıramayacakları için onlara büyük zarar verebilir” diyerek krizin jeopolitik önemine vurgu yaptı.
CNN’e konuşan bir NATO yetkilisi, “Rusya’yı Batı Balkanlar’da yapıcı bir rol oynamaya çağırıyoruz. Rusya’nın düzenli olarak tersini yaptığını görüyoruz. NATO bölgede istikrarı, güvenliği ve iş birliğini teşvik etmek için çalışıyor. İç demokratik süreçlere herhangi bir dış müdahale kabul edilemez” ifadelerini kullandı.
Dodik’in ekim ayında Belgrad’da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile görüşmesi ve planlarına destek bulması, attığı adımlarda Rusya’nın arkasında olduğunun açık göstergesi.
AB’den Dodik ve destekçilerine yönelik tek taraflı yaptırımlar uygulanması çözüm olarak görülse de önceki deneyimler, diplomasinin işe yaramayacağını kanıtlıyor.
Bosna Hersek’teki krizin yakın gelecekte daha kötüye gideceği tahmin ediliyor. Sırp tarafı kısa süre içerisinde bağımsızlığını ilan ederek özerklik talep edecek. Dodik, kurmayı planladığı ordu ile bu hamleyi bir darbe şeklinde gerçekleştirebilir. Öte yandan, siyasi irade ve güçlü aktörlerin varlık göstermesiyle en azından şiddet olayları engellenebilir.
Dodik’in bu hamlelerinin arkasında yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri de gösteriliyor. 2022 yılında yapılacak seçimler için Dodik’in güç kaybettiği ve halkın desteğini alabilmek için radikal söylemlere başvurması da nedenler arasında yer alıyor.