Nesli tükenen hayvanların diriltilmesi insanlığın sorunlarına çözüm olarak sunuluyor
Yaşam alanlarının yok olması, besin kıtlığı, hastalık, doğal afetler, iklim değişikliği… Canlı türlerinin yok olmasına yol açan çeşitli ve çok fazla sebep bulunuyor. Biyoloji biliminin alt dallarından biri olan “diriltme biyolojisi”nin nesilleri tükenmiş canlıları geri getirebileceği söyleniyor. Peki, bu çalışma alanı gerçekten yitik türlerin diriltilmesini sağlıyor mu?
Mansur Ali BİLGİÇ
Diriltme biyolojisi, türlerin yok oluşunu tersine çevirerek biyolojik çeşitlilik kaybının önüne geçilmesini ve ekolojinin korunmasını amaçlayan bir tür genetik mühendislik disiplinidir.
Günümüzde yaşayan örnekleri bulunmayan canlıları yeniden dünyaya getirmek için gen düzenlemesi, geri çaprazlama, klonlama gibi yöntemleri kullanan bilim dalı, 21. yüzyılda biyoloji biliminde yaşanan gelişmelerle gündeme geldi.
Yünlü mamut, Pirene dağ keçisi, yaban öküzü, Tazmanya kaplanı, posta güvercini, dodo kuşu gibi nesilleri tükenmiş hayvanların diriltilmesine öncelik veren bu çalışmalarda hayvanların yeniden üretimleri için fosillerden ya da yaşayan son örneklerinden elde edilen DNA örneklerinin kullanılması planlanıyor.
Ancak nesli tükenen hayvanların diriltilmesi tam olarak mümkün olmayabilir. Genetik bilimci Dr. Beth Shapiro, The Guardian’a 2015 yılında yazdığı bir makalede ve aynı yıl yayımlanan “Bir Mamut Nasıl Klonlanır?” adlı kitabında, nesli tükenen canlıların yüzde 100 benzerlikle klonlanamayacağını belirtmişti.
CANLILAR HANGİ AMAÇLA DİRİLTİLİYOR?
Nesli tükenmiş canlıları diriltme çalışmaları hayvanat bahçelerini ya da doğa parklarını doldurmayı amaçlamıyor. Uzmanlara göre diriltme biyolojisi genetik, patolojik, farmakolojik, ekolojik alanlarda keşiflerin önünü açarak insanlığa fayda sağlayabilir.
Colossal Biyoteknoloji Laboratuvarları’nda tür restorasyonu direktörü olarak görev yapan Sara Ord, nesli tükenmiş hayvanların doğal habitatlarına benzer alanlara yerleştirilmesinin ekolojik çeşitliliği ve iklim direncini arttıracağını ifade ediyor.
“Bugün mamutlar. Yarın körlüğe ve tümörlere çare bulabilir, hastalıkların kökünü tamamen kurutabiliriz” sözleriyle Ord, diriltme biyolojisi çalışmalarının temel amacını ortaya koyuyor.
Diriltme biyolojisinin tıbbi ve farmakolojik çalışmalara etkilerinin lokomotifi, antik bakteri ve mikroorganizmaların diriltilerek incelenmesinde yatıyor. CNN’e yazan Katie Hunt, eski insanların ve hayvanların DNA’larına bakarak günümüzdeki hastalıklarla ilgili bilgiler elde edilebileceğini belirtiyor.
Hunt’a konuşan Doç. Dr. César de la Fuente, “[Antik DNA’nın incelenmesi] Daha önce canlı organizmalarda bulamadığımız yeni dizileri, yeni molekül türlerini ortaya çıkarmamızı sağlayarak moleküler çeşitlilik hakkındaki bilgilerimizi genişletti. Günümüz bakterileri bu moleküllerle hiç karşılaşmadılar, bu nedenle bugün sorunlu olan patojenleri hedeflemede bize daha iyi bir fırsat verebilirler” açıklamasında bulundu.
CANLILAR NASIL DİRİLTİLİYOR?
Türlerin diriltilmesi teorik olarak mümkün gözükse de şimdiye kadar bir yeniden üretilmiş memeli başarılı olarak dünyaya getirildi.
Başarılı olarak yeniden üretilen ve bu özelliğiyle biricik olan memeli türü, son örneği “Celia” adındaki dişinin 2000 yılında ölmesiyle nesli tükenen Pirene dağ keçisiydi. İspanyol araştırmacılar Celia’yı 1999 yılında bulmuş ve kulağından DNA örneği almışlardı. Doğal nedenlerle ölmesinden 3 yıl sonra Celia’dan alınan DNA örneği, çiftlik keçisi yumurta hücrelerine aktarıldı.
Modifiye edilen hücreler 57 keçiye aktarıldı ancak sadece 7 dişi keçinin gebeliği sağlandı ve sadece bir yavru doğum aşamasını atlatabildi. Akciğerlerinde bir kusurla dünyaya gelen bu yavru 7 dakika yaşasa da dünyaya gelmiş olması bir zafer olarak nitelendirildi. Nature dergisinde yayımlanan bir makaleye göre yavru keçi eğer yaşamış olsaydı türün devamlılığı erkek bir bireyin olmamasından ötürü sağlanamayacaktı.
Pirene keçisinin diriltilmesi nesli tükenmiş bir hayvanın diriltilmesinin ilk gerçek örneğini teşkil ediyor ancak İspanyol araştırmacılardan önce de farklı türler için aynı amacı taşıyan eforlar mevcuttu.
Yirminci yüzyılda Avrupa’da yaban öküzlerini (Bos primigenius) geri döndürmeyi hedefleyen Heinz ve Lutz Heck isimli iki Alman biyolog yapay seçilim metoduyla çalışmalarını sürdürüyordu. Fakat ikilinin çalışmaları yaban öküzlerinin değil, ismini biyologlardan alan Heck öküzlerinin doğumuna yol açtı. Heck öküzleri, diriltilmeye çalışılan yaban öküzlerinden farklı karakteristik özelliklere sahip olduklarından bu çalışmalar başarısız olarak nitelendi.
Günümüzde yakın akrabaları yaşayan ve diriltilebilme imkanı olduğu düşünülen bir diğer hayvan türü ise Colossal’ın da odak noktasında bulunan yünlü mamutlar.
Bu konudaki çalışmaların öncüsü konumunda olan Colossal’da nesli binlerce yıl önce tükenen bu hayvanların geri getirilmesi için çok aşamalı bir stratejinin izlenmesi planlanıyor. Bu plana göre ilk olarak Asya fillerinden ve uygun yünlü mamut dokularından DNA örneği alınacak. Üretilecek numunenin yünlü mamutlarla benzeşmesi için bu örneklerdeki DNA’lar dizilenecek ve Asya fillerinin DNA’larında düzenlenmesi gereken özellikler belirlenecek.
Değiştirileceği saptanan genlere ilişkin CRISPR gen kümeleri oluşturularak bu kümeler Asya fillerinin DNA’larına eklenecek. Bu ekleme ile oluşturulan hibrit genlerin karakteristik özelliklerinin canlıda sergilendiği teyit edilecek. Mamut nitelikleri göstereceği kesinleştirilen embriyonun transferi gerçekleştirilecek ve embriyo taşıyıcı anneye nakledilecek. Bu aşamadan sonra, embriyonun taşıyıcı annenin vücudunda büyümesi ve doğurulması beklenecek.
Aşamalar her ne kadar belirlenmiş olsa da mamutların diriltilebilirliği şu an için teoride kalıyor. Bulunan DNA örneklerinin çoğunun saklanma koşullarından dolayı yeniden üretim için elverişsiz kalması Pirene keçisindeki gibi bir yeniden üretim çabasını zorlaştırıyor.
Pensilvanya Eyalet Üniversitesi’ne göre mamutlarla filler arasında yüzde 99 oranında genetik benzerlik bulunuyor. Bir teoriye göre, fillerin DNA diziliminde oynamalar yapılması ve mutasyona uğramış filler arasında gerçekleştirilecek yapay seçilim yoluyla mamutlara benzer filler ortaya çıkarılabilir.
İnsanlığın karşılaştığı problemlere mücadele etmenin yollarından biri olan diriltme biyolojisi henüz göreceli olarak genç bir alan. Biyolojide yaşanacak gelişmeler ve muhtemel arkeolojik keşifler, günümüzde diriltilmesi imkansız olduğu düşünülen hayvan türlerinin tekrardan dünyayı dolaşmasına olanak tanıyabilir.