Dünyada yeniden aşırı sağcı liderler iktidara geliyor!
2022 yılında dünyadaki aşırı sağcı liderlerin seçimlerde başarısız olacağı ve koltuklarını kaybedecekleri konuşuluyordu. Ancak Macaristan’da Viktor Orban’ın yeniden başbakan seçilmesiyle birlikte dengeler değişti. Peki, dünyada aşırı sağcı liderlerin yükselişi devam edecek mi? Aşırı sağcı liderler seçimleri kazanabilmek için hangi yöntemleri izliyor?
Hüseyin Can Topkaya
Macaristan’da 2010 yılından bu yana başbakanlık görevinde bulunan aşırı sağcı Viktor Orban, 4 Nisan’da yapılan seçimlerde kendisine karşı birleşen altı partili koalisyon karşısında zafere ulaştı. Orban’ın zaferiyle birlikte Macaristan’da büyük tartışmalar yaşanmaya başladı. Bazı kesimler Orban’a karşı gösterilen adayın yetersiz ve uygun olmayan biri olduğunu öne sürerken, bazı kesimler ise Orban’ın karşısındaki aday kim olursa olsun, zafere ulaşacağını savundu.
Aşırı sağcılığıyla ön plana çıkan Orban, demokratik hak ve özgürlüklere karşı gösterdiği yaklaşım nedeniyle Avrupa Birliği’nin eleştirilerine maruz kalıyor. Orban’ın seçim yasalarında değişiklikler yapması ise birtakım şüpheleri beraberinde getiriyor.
Macaristan’ı yakından takip eden siyasi uzmanlara göre, Orban, devlet medyasının neredeyse tamamını kontrol altına almış durumda. Muhalif basını da kontrol altında tutmaya çalışan Orban, devlet medyasında muhalefete söz hakkı tanımıyor. Orban ayrıca, LGBTİ+ ile birlikte mülteci karşıtı politikalarıyla dikkat çekiyor.
Viktor Orban yönetimindeki Macaristan, AB ve NATO ile ilişkilerinde birçok sorun yaşarken; Rusya ile oldukça yakın ilişkilere sahip. Orban’ın Rusya ile geliştirdiği siyasi ve ekonomik ilişkiler, AB ülkelerinin tepkisini çekiyor. Aşırı sağcı lider, Macaristan’ın bağımsızlığını ve AB’ye bağımlı olmadığını dile getiriyor.
Viktor Orban’ın 4 Nisan’daki seçimlerde zafere ulaşmasının arka planında; ekonomi alanındaki başarılı politikaları yatıyor. Macaristan’ın son yıllarda sürekli göç vermesi; Orban’ın, nüfusu artırma politikası izlemesine yol açıyor. Bu nedenle Orban, üç çocuk yapan ailelere 30 bin avro ve vergi muafiyeti vadediyor.
Son yıllarda yaşanan koronavirüs salgını ve Ukrayna krizine rağmen, Macaristan’da enflasyondaki artışın AB ülkeleriyle uyumlu olduğu görülüyor. Ülkedeki enflasyon yüzde 8.3 seviyelerinde. Orban, 2010’da göreve geldiğinde kişi başına düşen milli gelir 13 bin 179 iken 2019 yılında bu rakam 16 bin 734 oldu.
2021 yılında Macaristan’da asgari ücret 1517 dolar olurken, işsizlik yüzde 4.5 ve iş gücüne katılım ise yüzde 63 oldu. Orban, elektrik üretme konusunda attığı adımlarla Macaristan’ı Orta ve Doğu Avrupa’nın en büyüğü yapmayı başardı.
Küçük şehirlerdeki halkın yoğun desteğini alan Orban, ekonomi alanındaki adımlarıyla birlikte yeniden seçimleri kazanmayı başardı. Yeniden başbakan seçilen aşırı sağcı liderin, önümüzdeki dönemde Rusya ve Çin ile ekonomik ilişkilerini daha da geliştirmesi bekleniyor.
FRANSA’DA MARİNE LE PEN CUMHURBAŞKANI OLABİLİR
Dünyada aşırı sağcı lider denildiğinde akla ilk gelen isimlerden biri de Fransa’da Ulusal Cephe’nin lideri Marine Le Pen. Macron ile birlikte cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura kalan Le Pen, 2017 yılındaki seçimlere kıyasla oylarını artırmış görünüyor. Ülkedeki birçok siyasi uzmana göre, Le Pen, ikinci tur seçimlerinde Macron’u geçerek bir sürpriz yapabilir.
Le Pen, özellikle AB ve NATO karşıtı politikalarıyla dikkat çekiyor. Seçilmesi durumunda ülkesini NATO’nun askeri kanadından çıkartacağını söyleyen Le Pen, Fransa'nın AB’ye olan ekonomik desteğini ise 5 milyar euro ile sınırlayacağını belirtiyor. Le Pen, her ne kadar AB’den ayrılmak gibi bir niyetinin olmadığını söylese de; milliyetçi çizgideki duruşunu koruyor.
Viktor Orban ile sık sık iletişim kuran Le Pen, NATO ile Rusya’nın da yakınlaşması gerektiğini savunuyor. Aşırı sağcı lider, “Varşova Paktı’nın sona ermesinin ardından ittifakın rolünün ne olması gerektiğini kendimize sormamız lazım” ifadeleriyle NATO’ya yönelik eleştirilerde bulunmuştu.
Le Pen’e göre, Rusya ile iyi ilişkilere sahip olmak, Moskova’nın Çin’den uzaklaşması anlamına geliyor. Aşırı sağcı lider, Rusya’nın Çin’den uzaklaşmasının, ABD’nin menfaatleri açısından da önemli olduğunu söylüyor.
Ulusal Cephe’nin lideri; göçmen, mülteci ve İslam karşıtı politikalarıyla birçok kesimin tepkisini çekiyor. Seçilmesi durumunda devlet kurumlarında başörtüsünü yasaklayacağını açıklayan Le Pen, Avrupa’daki mültecilerin evlerine dönmesi gerektiğini ifade ediyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise Le Pen’in seçilmesi durumunda milliyetçiliğin yükseleceğini ve Avrupa’da yeniden savaşların yaşanabileceğini ileri sürüyor. Sadece Fransa için değil, Avrupa’nın güvenliği için de mücadele ettiğini belirten Macron; Le Pen’in seçilmesi halinde Fransa’yı Avrupa Birliği’nden çıkartacağını savunuyor.
ABD, İNGİLTERE ve BREZİLYA’DA FARKLI SENARYOLAR
Dünyada aşırı sağcı liderlerin başında gelen ve 2017-2021 yılları arasında görevde bulunan eski ABD Başkanı Donald Trump, 2024’teki seçimler için çalışmalarını sürdürüyor. Görevde bulunduğu süre boyunca izlediği politikalar, söylediği sert sözler ve birtakım davranışları nedeniyle sürekli tartışma yaratan Trump, 6 Ocak 2021’de yaşanan Kongre Baskını’ndan sorumlu tutulmuştu.
ABD’deki bazı anketler, 2024 seçimleri öncesi Trump’ın oylarını artırdığını ve Biden karşısında önemli bir üstünlük sağladığını ortaya koyuyor. Biden’ın konuşmalarında sürekli gaflarda bulunması, birtakım hal ve hareketlerinde yaşlılığının ortaya çıkması ve dış politikada başarılı bir politika izleyememesi, Trump’a yönelik desteğin artmasına yol açıyor.
İngiltere’de aşırı sağcı Başbakan Boris Johnson hakkında sürekli tartışmalar yaşanıyor. Johnson’ın koranavirüs önlemlerinin geçerli olduğu dönemde parti yapması, uzun süredir ülke gündeminden düşmüyor. Johnson’ın, görevde bulunduğu sürede izlediği politikalar nedeniyle oylarının düştüğü ve gelecek seçimlerde seçilme şansının zorlaştığı tahmin ediliyor.
Brezilya’da ise aşırı sağcı lider Jair Bolsonaro’yu zorlu bir seçim süreci bekliyor. Göreve geldiği ilk günden bu yana izlediği politikalar nedeniyle tepki çeken Bolsonaro, bir süredir sağlık sorunlarıyla boğuşuyor. Amazon Ormanları yangınları ve koronavirüs önlemleri konusunda yetersiz kalan Bolsonaro’nun; 18 Haziran’daki seçimlerde, Lula Da Silva’nın karşısında yenilgiye uğraması bekleniyor. Bolsonaro, yaptığı açıklamalarla koltuğu kolay kolay bırakmayacağını gözler önüne seriyor.