Husilerin Kızıldeniz eylemlerinin sonuçları ve ABD'nin alacağı önlemler
İsrail-Filistin çatışmalarının başladığı 7 Ekim tarihinden bu yana birçok ülke Filistin’e destek verdiğini ve yanında olduğunu açıkladı. Yemen'deki Husiler ise çatışmaların başlaması ile birlikte gönderdiği füzeler ve Kızıldeniz’de kontrol ettiği bölgelerden geçen ticari gemilere el koyarak İsrail'e karşı faaliyetlerini sürdürüyor.
Baran DÖ[email protected]
İsrail’in 19 Ekim’de Gazze’ye başlattığı bombardıman ve soykırım girişimi, savaşın bölgeselleşme ihtimalini oldukça artırmış ve büyük tartışmalara yol açmıştı. ABD’nin ve İsrail’in tahmin ettiği gibi beklenen oldu ve İsrail’e kuzey tarafından bir cephe açıldı. İsrail’i doğrudan düşman kabul eden Lübnan’lı Şii grup Hizbullah savaşa dahil oldu.
Çatışmaların başlamasının ardından özellikle Suriye ve Irak’ta, ABD üslerini ve tesislerini hedef alan Şii milis güçleri ise savaşa dahil olması planlanan ikinci halkayı oluşturuyordu.
Üçüncü halka ise hem ABD hem de İsrail ile hiçbir diplomatik ilişkisi bulunmayan ve savaşa dahil olması istenmeyen İran olarak görülüyordu. Yemen ise bu üçgenin dışındaydı. Çünkü İran’ın savaşa dahil olması durumunda savaş hattı Kızıldeniz’e ulaşacak ve Kızıldeniz’de birçok limanın kontrolünü elinde bulunduran Husiler, Filistin’in yanında savaşa katılacaktı.
ABD ve İsrail’in son halka olarak gördüğü Husiler, İsrail’e balistik füze göndererek tavrını ortaya koydu ve Kızıldeniz’de üç ticari gemiye el koyarak İsrail’e gözdağı verdi.
ABD’nin Orta Doğu Merkez Komutanlığı olarak bilinen CENTCOM, Yemenli Husilerin saldırılarının göz ardı edilemeyeceğini ve bu durumla ilgili acil önlemler alınacağını duyurdu.
İsrail’in ticari gemilerinin rota değiştirmek zorunda kalması, nakliye ve sigorta süreleri açısından maliyetleri oldukça artırıyor.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, yeni ve güçlü bir deniz gücü oluşturmak istediklerini, birçok ülke ile görüşmelerine devam ettiklerini duyurdu. Yemen Silahlı Kuvvetler Sözcüsü Yahya Seri, Gazze’ye gıda ve ilaçların tedarik edilmemesi ve bütün insani ihtiyaçların karşılanmaması durumunda İsrail’e giden tüm gemileri hedef alacaklarını veya el koyacaklarını açıkladı.
ABD LİDERLİĞİNDE KIZILDENİZ’DE ÇOK ULUSLU MİSYON
ABD, Husilerin Kızıldeniz’de ticari gemilere gerçekleştirdiği saldırılar ve el koyma operasyonlarının ardından çok uluslu bir misyon gücü kurma kararı aldığını açıkladı. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, yazılı açıklama yaparak Husilerin ticaret akışını tehdit ettiğini ve uluslararası hukuku ihlal ettiğini belirtti.
Austin, misyon gücüne yönelik yaptığı açıklamada, “Bu nedenle bugün Operation Prosperity Guardian'ı (Refah Muhafızı Operasyonu) kurduğumuzu duyuruyorum. Bu, Ortak Deniz Kuvvetleri ve 153. Görev Gücü'nün çatısı altında Kızıldeniz'deki güvenliğe odaklanan önemli birçok uluslu güvenlik girişimidir. Misyonda İngiltere, Bahreyn, Kanada, İtalya, Fransa, Hollanda, Norveç, Şeyseller ve İspanya da yer alıyor” ifadelerini kullandı.
ABD’nin ve İsrail’in bu yaşananların ardından Yemen’e herhangi bir saldırı düzenlenmemesi, savaşın bölgeselleşmesinden çekindikleri hassasiyetini taşıyor. Dünyanın geri kalanı açısından İran ile ABD arasında yaşanacak bir savaş tam olarak bir felaket anlamı taşıyor. İki tarafın da olası bir savaştan kaçındıklarını şimdilik söyleyebiliriz.
İran, doğrudan savaşa dahil olmasa da İsrail’e karşı savaşan ve mücadele eden direniş unsurlarını destekliyor.
Husilerin İran ile olan bağlantısı uzun zamandır tartışma konusu olarak öne çıkıyor. Pentagon’a göre İran, İsrail’e saldırı düzenleyen gruplara silah tedarikinde bulunarak saldırı girişimlerini kolaylaştırıyor.
HUSİLERİN KIZILDENİZ SALDIRILARI VE KÜRESEL TİCARETE ETKİSİ
İsrail’in 19 Ekim’de Gazze’ye başlattığı bombardımanın ve soykırım girişiminin ardından Yemenli Husiler, hiçbir Arap rejiminin yapamadığını yapmış ve İsrail’e saldırı başlatmıştı. Husiler ayrıca dünya gemi ticaretinin büyük bir bölümünün gerçekleştiği Kızıldeniz’de ticari gemilere saldırı düzenleyeceğini açıklayarak İsrail’e giden ticari gemilere de el koyacağını duyurdu.
Husilerin bu açıklamalarının ardından dünyanın en büyük nakliye şirketleri, rotalarını Kızıldeniz’den uzaklaştırma kararı alıyorlar. Şirketlerin bu kararı, küresel tedarik zincirlerinde önemli derecede aksamalara sebebiyet verecek gibi görünüyor.
Gemiler Mısır’ın Süveyş Kanalı’na ulaşmak için genel olarak bu rotayı kullanıyor. Evergreen Line ve Maersk gibi dünyanın en büyük denizcilik şirketleri, gerçekleşebilecek saldırı ihtimali nedeniyle ticaret gemilerinin rotasını Ümit Burnu olarak güncellediklerini duyurdu.
İngiliz petrol firması BP de son dönemde Kızıldeniz’de gerçekleşen saldırılar nedeniyle bu rota üzerindeki petrol sevkiyatını askıya aldığını açıkladı. Firmaların bu kararı, nakliye süresini olumsuz etkileyerek şirketlerin milyarlarca dolar zarara uğramasına yol açacak ve bu zarar tüketiciye de olumsuz olarak yansıyacak gibi görünüyor.
Süveyş Kanalı’ndan Hint Okyanusu’na giden veya Hint Okyanusu’ndan Süveyş Kanalı’na gelen tüm ticaret gemilerinin Babülmendep Boğazı’ndan ve Kızıldeniz’den geçmeleri gerekiyor. Süveyş Kanalı, Asya ve Avrupa arasındaki en hızlı deniz yolu konumunda bulunuyor. Bu rota, petrol ve doğal gazın dünyaya dağıtılması için hayati önem taşıyor.
S&P Global Market Intelligence’tan yetkililer, Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya ithal edilen ürünlerin yaklaşık yüzde 15’inin Asya ve Körfez üzerinden deniz yolu ticaretiyle gönderildiğini belirtiyor.
Petrol ve doğal gazın dışında mağazalarda satılan her türlü ürün bu rotadan tüketiciye taşınıyor. Bu gelişmelere dayanarak en büyük etkiyi tüketim malları sektörünün göreceğini söyleyebiliriz.
Güney Afrika’da bulunan Ümit Burnu güzergahının Kızıldeniz’e kıyasla 3.500 deniz mili daha uzun olması, ticari faaliyetlerin en az 10 gün gecikmesine neden olacak. Aradaki ekstra mesafe de şirketlere daha fazla maliyet getirecek.
Ticari gemilerin rota değişikliğine gitmesinin ardından nakliye maliyeti yaklaşık yüzde 4 oranında artış gösterdi ve bu artışın işletmeler tarafından tüketiciye yansıtılması kaçınılmaz görünüyor.
Husilerin saldırılarının ardından zorunlu olarak yapılan rota değişikliği, petrol fiyatlarını da olumsuz olarak etkileyecektir. S&P Global Intellıgence’tan Chris Rogers, gelişmeler hakkında yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Demiryolu ticaretinin önünde Rusya engeli bulunuyor. Körfez’den İsrail’e kamyon ile ticaret gerçekleştirmenin maliyeti ise nakliye hacminin yalnızca yüzde 3’ünü karşılayabiliyor. Dünya için oldukça yetersiz bir oran.”
Husilerin Kızıldeniz’de ticari gemilere yönelik gerçekleştirdiği saldırılar, ABD’nin Kızıldeniz rotasindaki ticari gemileri korumak amacıyla uluslararası deniz operasyonu başlatmasına neden oldu. ABD liderliğindeki bu operasyona İngiltere, Fransa, Kanada, Bahreyn, Norveç ve İspanya gibi ülkelerin de donanmaları katılım gösterecek.
Yemen, yıllardır iç savaş ile mücadele eden ve dışarıdan müdahaleye maruz kalmış bir ülke konumunda bulunuyor. ABD ise güçlü ordusu, teknolojik üstünlüğü ve kibrine rağmen planlı hareket etmek zorunda.
Özellikle son dönemde Rusya ile Çin’in artan gücü ve Orta Doğu ile Körfez bölgesindeki rolleri nedeniyle ABD daha kırılgan bir yapıya bürünmüş görünüyor.
Yemen Hava Kuvvetleri'nin eski sözcüsü Tümgeneral Abdullah el Cafri, Amerikalıların Umman aracılığıyla kendilerini hem tehdit ettiğini hem de teklifte bulunduğunu söylüyor. Teklif, Sana Havaalanının aktif duruma getirilmesi, maaşların artırılarak dağıtılması ve tazminat ödenerek İsrail’e düzenlenen saldırıların son bulmasını kapsıyor.
Husilerin Amerikalılar ile savaşı yeni başlamadı ve şimdi bitmeyecek. “Gazze savaşı bittikten sonra sıra Yemen’e gelecek” düşüncesi Yemen halkı için çok da korkunç görünmüyor. Yemen yaşadığı iç savaşlar ve ABD-Suudi işbirliği ile dışarıdan müdahale sonucunda harap olmuş bir ülke.