Kuzey Afrika'da Hedasi Barajı sorunu çözülemiyor...
Afrika’nın kuzeydoğusunda sular durulmak bilmiyor. Nil Nehri üzerine Etiyopya tarafından yapılan bir barajın Etiyopya, Sudan ve Mısır arasında bir gerilim oluşturması ve Etiyopya’daki iç çatışmalar bölgede güvensizliğin hakim olmasına yol açıyor. Peki, Etiyopya iç savaşında son durum ne? Mısır, Sudan ve Etiyopya arasındaki Hedasi Barajı sorunu neden çözülemiyor?
Etiyopya’da yapımına 2011 yılında başlanan, Rönesans Barajı ve Hedasi Barajı adlarıyla bilinen baraj; Nil Nehri’nin üzerinde, Etiyopya-Sudan sınırına yakın bir yerde konumlanmış durumda.
Bu barajın yapımına, Nil Nehri’nin devamında konumlanmış ve Nil Nehri’nden faydalanan Sudan ve Mısır’dan tepkiler yağıyor.
Mısır ve Sudan Nil Nehri’nin aktıkları yönde oldukları için nehrin akımının yavaşlatılması, bu iki ülkeyi de zor duruma sokabilir.
Bir diğer yandan, Etiyopya’da 2018’den beri etnik sebeplerle süren iç çatışmalar silsilesi de iç savaş boyutuna evrilmişti.
Etiyopya hükûmetine karşı birçok farklı paramiliter örgütün konumlanmış olduğu bu çatışmalar, ülkede siyasî ve toplumsal birliğin sağlanmasına engel oluyor.
RÖNESANS BARAJI / HEDASİ BARAJI
Rönesans Barajı, Büyük Etiyopya Rönesans Barajı (Grand Ethiopian Renaissance Dam - GERD) veya Hedasi Barajı olarak bilinen baraj, Etiyopya’nın elektrik ihtiyacını karşılaması ve nüfusun elektrik gitmeyen yerlerine elektrik götürülebilmesi amacıyla inşa ediliyor.
World Bank’ın verilerine göre, Etiyopya’da barajın inşasına başlanılan 2011 yılında nüfusun yalnızca yüzde 23’ü elektrik erişimine sahipken, 2020 yılında bu oran yüzde 51’e yükseldi.
Bu, nüfusu World Bank’ın 2021 verilerine göre 117 milyonu bulan ülkede yaklaşık 58 milyon insanın elektriğe erişimi olmadığı anlamına geliyor.
Etiyopya, Nil Nehri’nin yüzde 80 kadarına kaynaklık eden Mavi Nil’i kapsıyor.
Etiyopya’da, barajın kullanıma açılmasıyla ülkenin ekonomik anlamda büyük bir gelişme göstereceğine, barajın ülke kalkınmasında büyük rol oynayacağına inanılıyor.
Arab Center DC’den Halil el-Anani’nin aktardığına göre, 6 bin KW enerji üretme kapasitesiyle ülkenin ihtiyacı olan elektrikten fazlasını üretme potansiyeli olan bu baraj, Etiyopya’nın elektrik ihraç etmesine de öncü olacak.
Bu aşamada Nil’in devamında yer alan ülkelerde herhangi bir sorun yaşanmayacağına dikkat çeken Addis Ababa yönetimi, Nil’de diğer ülkelerin olduğu kadar kendi haklarının da olduğunu söyledi. Bunun üzerine geçtiğimiz günlerde Etiyopya, barajda su depolamaya ve elektrik üretmeye başladı.
BARAJ NEDEN İHTİLAFA SEBEP OLUYOR
Nil Nehri’nin devamında ise durum Etiyopya’da olduğundan daha farklı değerlendiriliyor.
The Borgen Project’in aktardığına göre, Nil suyuna yüzde 90’ın üzerinde bağımlı olan Mısır’ın Dışişleri Bakanı Samih Şükri, Kahire'nin GERD yüzünden “varoluşsal bir tehdit” ile karşı karşıya kaldığını belirtti.
The Washington Post’un aktardığına göre, bu projenin yapımındaki asıl anlaşmazlık noktası ülkelerin su depolama hızlarında anlaşamamalarından kaynaklı.
Mısır, bir kuraklıkla karşı karşıya kalmamak için barajın yavaş doldurulması gerektiğini öne sürerken; Etiyopya’nın, Kahire'nin bu süreçten zarar görmeyeceğini söylemesi ve barajı olabildiğince hızlı doldurmak istemesi taraflar arasında gerginlik oluşmasına yol açıyor.
Anadolu Ajansı’ndan Gökhan Kavak’ın aktardığına göre, bu proje dolayısıyla 25 milyar metreküp su kaybına uğraması beklenen Mısır ve Sudan’dan akımın kısıtlanmaması yönünde talepler gelmeye devam ediyor.
Mısır’ın bu proje dolayısıyla yıllık elektrik üretiminde yüzde 20 ila 40’lık bir azalma beklenirken, Sudan ise baraj çevresinde yaşayan büyük nüfustan dolayı bu projede tek taraflı adımlar atılmasına karşı çıkıyor.
Etiyopya, bu süreçte alt akımda kalan ülkelere zarar verme niyetleri olmadığını ve hiçbir zarar görmeyeceklerini belirtirken, bu barajı yapmanın kendi meşru hakkı olduğunun da altını çiziyor.
Temmuz ayının son günlerine doğru Mısır Devlet Bilgilendirme Servisi, Etiyopya’da barajın üçüncü kez doldurulmaya başlanması üzerine Kahire yönetiminin Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nda bu duruma bir itiraz kaydında bulunduğunu açıkladı.
Bu açıklamada Etiyopya’nın yaptığının uluslararası hukuka aykırı olduğuna değinilirken, Dışişleri Bakanı Şükri’nin itiraz mektubunun içeriğine de yer verildi.
Mektupta Bakan, bu konuda Etiyopya yönetimi ile uzlaşmaya çalıştıklarını, ancak Etiyopya yönetiminin uzlaşı çabalarını bozucu yönde tavırlar sergilediğini belirtirken; Mısır’ın haklarına, su güvenliğine ve Mısır halkının güvenliğine herhangi bir halel gelmesine tolerans gösterilmeyeceğini de belirtti.
Sitede yapılan açıklamada, Kahire yönetiminin Mısır halkına gelebilecek herhangi bir zarardan direkt olarak Etiyopya’yı sorumlu tutacağı da belirtildi.
El-Anani’nin aktardığına göre, yakın zamanlarda Mısır Devlet Başkanı Sisi, Mısır’ın tarihsel olarak kendine hak gördüğü Nil sularını korumak için güce başvurabileceğini, Mısır’ın sularının tehlikeye girmesi durumunda “bölgenin ciddi derecede dengesizleşeceğini” belirtti.
2019 yılında, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ali’nin de “Savaşa gitmemiz gerekirse milyonları hazır edebiliriz” sözlerini söylemiş olması, anlaşmazlığın zaten dengesiz olan bölgede Nil suları sebebiyle devletlerarası bir savaşa evrilebileceğini gösteriyor.
ETİYOPYA’DAKİ İÇ SAVAŞ
Etiyopya’daki tansiyonların sebebi, ülkenin birçok farklı etnik grubu içinde barındıran sosyal yapısında görülüyor.
Ülke içinde birden fazla milis gücün bulunması, çatışmaları artıran bir diğer faktör olarak ortaya çıkıyor.
Etiyopya’da iç savaş, Federal Hükûmetin birden fazla paramiliter örgüte karşı sürdürdüğü, halen devam eden bir savaş.
Reuters’ın 2021’de paylaştığı bir grafiğe göre, Etiyopya’da 90’dan fazla etnik grup bulunuyor. Bunlardan nüfus olarak öne çıkanları Oromo, Amhari, Somali ve Tigrayan etnik grupları.
Vox’un bir videoda belirttiğine göre, Haile Selassie’nin imparatorluğu döneminde devlet Amhara etnik grubunun idaresindeyken, diğer etnik gruptan olan vatandaşlara ikinci sınıf muamelesi yapılıyordu. Bir darbeyle 1977 yılında komünist idareye geçildiğinde komünist idare de etnik grupları baskıyla yönetti. Bu süreçte öne çıkan dört paramiliter partinin bir araya gelmesiyle oluşturulan Etiyopya Halkların Devrimci Demokratik Cephesi (EPRDF) ve Eritre Halkların Kurtuluş Cephesi (EPLF) 1991 yılında komünist idareyi devirdi.
1991 yılından sonraki süreçte Eritre bağımsızlığını geri kazandı. TPLF ise EPRDF içindeki en önemli güç olarak var olmaya devam etti. İpleri TPLF’nin ellerinde olan EPRDF, bu süreçte önce etno-federalizm denen bir uygulamayla ülkeyi etnik grupların yaşadığı bölgelere böldü, sonra da Eritre ile bir sınır anlaşmazlığı sebebiyle iki yıl sürecek bir savaşa gitti. Bu savaşın ardından anlaşmazlıklar 2018 yılına kadar devam etti.
Nüfusu Etiyopya’nın yüzde 6’sını oluşturan fakat siyaseti domine eden Tigrayli yöneticiler, yıllarca skandal seçimlere giderek ve seçimlere hile karıştırarak iktidarda kalmayı başardılar. 2018 yılında halkın bu duruma isyan etmesiyle Başkan olan Hailemariam Desalegn görevinden istifa etti.
Yerine gelen Abiy Ahmed Ali çok demokratik bir görüntü çizdi. Eskisini lağvederek yeni bir parti kurdu, Eritre ile olan 20 yıllık sınır kavgasını bitirerek Nobel Barış Ödülü’nü kazandı, merkezi hükûmeti güçlendirmek için çalıştı, yozlaşmış TPLF bürokratlarını kadrolardan uzaklaştırdı.
Olumlu bir görüntü çizmekte olan Ahmed, 2020 yılındaki meclis seçimlerini koronavirüsü bahane ederek erteleyince TPLF Tigray bölgesinde kendi seçimlerini düzenledi. Bunun sonucunda Ahmed, TPLF hükûmetinin meşruiyetini tanımayı reddedince TPLF’den de aynı karşılık geldi. Buna karşılık Abiy Ahmed, Tigray bölgesine tahsil edilen federal bütçeyi kesince TPLF de oradaki bir federal askeri üssü ele geçirdi.
Tigray iç savaşı bu şekilde 2020’de başladı ve iki yıl sürdü. Bu iki yıllık süreçte yakın tarihte görülen en kötü gıda krizlerinden biri ortaya çıktı. Afrika Birliği’nin ara buluculuğuyla ateşkes sağlanmış olsa da; Etiyopya içinde farklı paramiliter grupların birçok bölgede farklı sebeplerden farklı gruplarla çatışmayı sürdürdükleri biliniyor.
Federal hükûmetin Etiyopya içindeki en büyük askerî güçlerden biri olan TPLF ile ateşkese varmış olması hem herkes tarafından olumlu karşılandı hem de Etiyopya’daki çatışmaların büyük bir kısmına nokta koydu.