Batı'nın Beş Göz'ü: Ülkeler arası elektronik istihbarat ağı nasıl çalışıyor?
Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’ni izlemek ve istihbarat paylaşmak için kurulan Beş Göz ittifakı, küresel gözetim faaliyetlerinin dijital ortama kaydığını gösteriyor. Temelde ABD ve İngiltere’nin yer aldığı ittifak, eski NSA çalışanı Edward Snowden’ın ifşasının ardından bazı değişikliklere gitti. Son yıllarda ise Çin ve Rusya’ya karşı siber cephe oluşturan Batılı ülkelerin istihbarat ağı olarak faaliyetlerine devam ediyor.
Şeyda Kübra Ayaz
[email protected]
Siber savaşın da en az geleneksel savaş yöntemleri kadar çok tartışıldığı günümüzde, elektronik istihbarat ülkelerin ulusal güvenliği için büyük önem arz ediyor. Kara, deniz ve hava birliklerinin yanı sıra siber güvenlik teknolojileri de artık güvenlik politikalarında ilk sıralarda yer alıyor.
Siber güvenlik için en fazla yatırım bütçesi ayıran ülkelerin başında ABD geliyor. Rusya ve Çin gibi rakiplerinden gelen siber tehditlere karşı ulusal güvenliğini korumak isteyen ABD, uzun yıllardır bu alandaki ittifaklarını da güçlendiriyor.
İlk olarak 1946 yılında ABD ve İngiltere arasında imzalanan UKUSA (United Kingdom – United States of America Agreement) ile iki ülke arasında elektronik istihbarat ittifakı kuruldu. Anlaşmanın kökenleri, şifre kırma girişimlerinin ana merkezi haline gelen İngiliz kır evi Bletchley Park’a kadar uzanıyor.
Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği’ni izlemek ve istihbarat paylaşımı yapmak için imzalanan anlaşma, dünyanın en başarılı istihbarat ağlarından biri olarak görülüyor. İttifakın özünde ise ülkelerin birbirlerini gözetlememesi ve dış politikaları arasında belirli bir dereceye kadar koordinasyon olması şartıyla istihbarat toplamak ve yaymak yer alıyor.
Anlaşmaya daha sonra 1956 yılında İngilizce konuşan diğer devletler olan Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda da dahil edildi ve genişletilen ittifak Five Eyes (Beş Göz) adını aldı.
HANGİ ÜLKE, NEREYİ İZLİYOR?
Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın İngiliz Milletler Topluluğu üyesi olması sebebiyle Beş Göz daha çok “ABD-Birleşik Krallık ittifakı” olarak tanımlanıyor. Amerikan ve İngiliz istihbarat havuzunu temel alan anlaşma, ABD’deki NSA ve İngiltere’deki GCHQ istihbarat teşkilatlarının da esas yapısını oluşturuyor.
Gizli tutulan ittifakın varlığı 1990’lı yıllarda kabul edildi. Ancak o zaman bile bazı politikacılar ittifak hakkında konuşmaktan çekiniyordu. Bunun nedeni ise ittifak hakkında çok kısıtlı kişilerin bilgi sahibi olmasıydı.
Anlaşmaya göre her üye, bazı örtüşen bölgeler olmasına rağmen belirli bir coğrafi bölgeden sorumlu tutuluyor. İngiltere, Avrupa, Batı Rusya, Orta Doğu ve Hong Kong’u izliyor. ABD ise Orta Doğu’nun yanında Çin, Rusya, Afrika ve Karayipler’i denetliyor.
Avustralya, Güney ve Doğu Asya’yı takip ediyor. Yeni Zelanda, Güney Pasifik ve Güneydoğu Asya’yı izliyor. Kanada ise Rusya ve Çin’in yanı sıra Latin Amerika’nın bazı bölgelerinden sorumlu tutuluyor.
ABD’de NSA için çalışan eski bir istihbarat yetkilisi olan Edward Snowden, ittifaka dair gizli bilgileri yayınladığında, Beş Göz’ün eski Almanya Başbakanı Angela Merkel gibi bazı Batılı liderleri de izlediği ortaya çıktı. Bu da ittifakın yalnızca düşmanlarını değil kendi müttefiklerini de izlediğini gösterdi.
Snowden, Beş Göz ittifakını “kendi ülkelerinde bilinmeyen, yazılı kanunlara uymayan, milletler üstü” bir istihbarat organizasyonu olarak nitelendiriyor.
Ülkeler arasında siyasi krize neden olan bu durumun ardından ittifakın işleyişinde değişikliğe gidildi. Beş Göz üyelerinin yaptığı yıllık toplantılar rapor edilmeye ve ortak bildiriler yayınlanmaya başladı.
ÜÇÜNCÜ TARAF İŞ BİRLİKLERİ: DOKUZ GÖZ VE ON DÖRT GÖZ
Beş Göz’e dahil olan ülkelerin yanı sıra istihbaratın paylaşıldığı üçüncü taraf ülkeler de bulunuyor. “Dokuz Göz” olarak da adlandırılan bu üçüncü taraf ülkelerle iş birliğinde Danimarka, Fransa, Norveç ve Hollanda yer alıyor.
Daha geniş kapsamda “On Dört Göz” olan gruba ise Belçika, Almanya, İtalya, İspanya ve İsveç dahil edilir. Üyeler arasında askeri istihbarat alışverişini koordine eden bu grubun asıl adı ise SIGINT Seniors Europe (SSEUR) olarak bilinir.
Snowden tarafından sızdırılan NSA belgelerine göre, üçüncü taraf müttefikler de istihbarat amaçlı takip edilebiliyor. Belgelerde, “Biz (NSA) çoğu üçüncü taraf yabancı ortağın sinyallerini hedef alabiliriz ve sıklıkla da bunu yaparız” ifadeleri bulunuyordu.
Her birkaç yılda bir, daha fazla ülkenin ittifaka dahil edilmesiyle ilgili fikirler ortaya atılıyor. Ancak ittifaktaki etnik ve politik temeller göz önüne alındığında Japonya, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin uyumlu olmayacağı düşünülüyor.
RUSYA VE HUAWEI TEHDİDİ
Edward Snowden'ın küresel gözetim ifşası, Birinci Dünya Savaşı müttefikleri arasındaki istihbarat paylaşım faaliyetlerinin hızla dijital alana kaydığını gösterdi.
Rus bilgisayar korsanlarının ABD başta olmak üzere Batılı ülkelere saldırılar gerçekleştirdiği biliniyor. Beş Göz’ün yanı sıra NATO ve ABD gibi uluslararası aktörler de konuyla ilgili Rusya’ya suçlamalar yöneltiyor.
2020 yılında ABD ve İngiltere tarafından Rusya’yı siber saldırı ile suçlayan açıklamalar yapıldı. Geçen yıl ise ittifak üyeleri olan ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan Kremlin’e yönelik peş peşe suçlamalar yapıldı.
Rusya’nın yanı sıra ittifaka yönelik bir diğer tehdit olarak Çinli teknoloji şirketi Huawei gösteriliyor. Nesnelerin interneti ile günlük hayatta kullanılan her elektronik cihaz birbiriyle etkileşime geçebilecek. Bu hizmetlerin çoğu ise 5G adı verilen sistem üzerinden sunulacak.
Huawei bu altyapıyı alternatiflerine kıyasla çok daha ucuza sağladığı için tercih sebebi. Ancak bütün veri akışının Çinli bir şirket üzerinden gerçekleştirilmesi tehlike olarak görülüyor. Özellikle de Pekin hükümetinin özel sektör ve teknoloji şirketleri üzerinde artan baskısı dikkate alındığında bu tahminin yersiz olmadığı aşikar.
İTTİFAKTA ÇİN AYRILIĞI
Bu yıl 76 yaşına giren ittifak, son yıllarda Çin’e karşı konumlanarak kamuoyuna daha açık bir hale geldi. Üyelerden dördü, Çin’in Sincan eyaletindeki Uygur nüfusuna yönelik baskı ve şiddetini ortaklaşa kınadı. Ayrıca Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki askeri faaliyetleri, Hong Kong’daki baskısı ve Tayvan’a yönelik tehditkar eylemleri konusundaki endişelerini dile getirdiler.
Çin devlet medyası The Global Times, ittifak tarafından yapılan açıklamaları “kötü niyetli” olarak nitelendirdi ve Çin’de istikrarsızlığı körüklemeye çalışmakla suçladı.
İttifakın Hong Kong ile ilgili tepkilerini yorumlayan Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao Lijian ise, “Çin’in egemenliğine zarar vermeye cesaret ederlerse gözlerinin kör olabileceğine dikkat etmeleri gerekir. Çinliler asla sorun çıkarmaz, ancak beladan da korkmazlar. Beş ya da on gözleri olması önemli değil” ifadeleriyle sert bir çıkış yaptı.
Yeni Zelanda ise bu beşlinin dışında kalarak Pekin’i kınamayı reddetti ve bu konuda Çin’e baskı uygulayarak ittifakın rolünü genişletmekten rahatsızlık duyduğunu dile getirdi. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, geçen yıl yaptığı bir açıklamasında Çin ile aralarındaki farklılıkların uzlaşmayı zorlaştırdığını kabul etse de Pekin ile ikili ilişkilerini sürdürmeyi tercih etti.
Çin, Yeni Zelanda’nın en büyük ihracat pazarı. Yeni Zelanda, çoğunlukla süt ürünleri olmak üzere ihracatının yaklaşık yüzde 30’unda Çin’e bağımlı. Avustralya’nın da benzer şekilde Çin ile ticari ilişkileri var. Ancak komşusuna kıyasla Çin politikalarını eleştirmekten geri durmadı. Canberra’daki federal hükümet, Kuşak ve Yol girişiminin bir parçası olması planlanan Victoria eyaletinde Çin yatırımını reddetti. Çin ise 2020 yılında Avustralya’ya ticari yaptırımlar uyguladı.
Avustralya ile Çin arasındaki ticari savaş giderek kötüleşirken, iki ülkenin birbiriyle yaptığı ihracat rakamlarında büyük ölçüde düşüş yaşandı. Yeni Zelanda ile Pekin arasında ise her zamankinden daha yakın ticari ilişkiler kuruldu.
İttifak içinde paylaşılan istihbaratın büyük çoğunluğu Washington'dan geliyor. İkinci sıradaki en büyük katkı ise GCHQ, MI6 ve MI5'ten gelen girdilerle Birleşik Krallık tarafından sağlanıyor. Önemli ölçüde, ancak daha küçük katkılar da Kanada ve Avustralya tarafından yapılıyor.
2017'de yapılan bir istihbarat incelemesi, Yeni Zelanda’nın ittifak yoluyla aldığı her 99 istihbarata karşılık yalnızca bir istihbarat katkıda bulunduğunu tespit etti. Bu da ittifakın Yeni Zelanda’ya ihtiyacın çok daha fazla Yeni Zelanda’nın ittifaka olan ihtiyacını gösteriyor.