Fransa’nın Afrika stratejisinde Doğu Akdeniz ön plana çıkıyor

Afrika’daki birçok ülkeyi geçmişte sömürgesi altında bulunduran Fransa, ekonomik olarak güçlenmek için bölgedeki faaliyetlerini artırmak istiyor. Peki, Fransa Afrika’da hangi faaliyetlerde bulunuyor? Fransa hangi Afrika ülkelerinde oldukça etkili? Doğu Akdeniz’e kıyıdaş Afrika ülkeleri Fransa için neden önemli?

Eskiden Afrika kıtasındaki birçok ülkeyi sömürgesi altında tutan Fransa, günümüze dek bölge ülkeleri ile bağını tamamen koparmadı. Özellikle Soğuk Savaş’ın sonlanmasının ardından bölgede aktif olan ülkelere karşı sert bir tutum sergilemeye devam etti. Fransa’nın Afrika ülkelerine karşı agresif tavrını anlamak için, geçmişteki politikalarına uzanmak gerekiyor.

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bölgedeki birçok sömürgesini kaybetmek zorunda kalan Fransa, bağımsızlıklarını kazandıktan sonra ülkelere Fransızcanın resmi dil olması konusunda baskı yaptı.

Fransızca Konuşan Ülkeler Topluluğu’nu kuran Fransa, bu oluşumla Afrika’daki sömürgelerinin Fransa ile bağlarının kopmasının önüne geçmek istedi. Fransa bu amacında büyük ölçüde başarılı oldu. Afrika’da toplam 54 ülke bulunurken, 27 ülkede Fransızca resmi dil olarak konuşuluyor.

Fransız sömürgeler Fransa’nın toplam ihracatında yüzde 60’tan fazla paya sahipken, söz konusu ülkelerin tam anlamıyla bağımsız olmalarından sonra ihracat payında ciddi düşüşler yaşandı. Fransa bu süreçte Afrika’nın önemli aktörleri ile ilişkilerini sürdürerek, özellikle ekonomik olarak bölgede güçlenmeye çalıştı.

Kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda Afrika’daki birçok darbeyi destekleyen Fransa, özellikle kendisi ile iş birliği yapan liderleri ve ülkeleri destekledi. Bu süreçte Fransa’nın karşısında konumlanan, Fransa sömürgesine karşı olan ve ekonomik ilişkilerden kaçınan Afrika hükümetleri darbe ya da suikast gibi olaylar nedeniyle devrilmek zorunda kaldı.

Fransa Afrika’daki kendi çıkar ve menfaatlerini Batı’nın çıkar ve menfaatleri ile eşit olarak gördü. Afrikalı liderlerin birçoğu ise ülkelerinde yönetimlerini sürdürmek ve görevde kalabilmek için Fransa ile ilişkilere önem verdi. Afrika halklarının birçoğunda ise Fransa karşıtlığı son dönemlerde artmış durumda.

Bugün Afrika’nın birçok yerinde Fransa karşıtlığı ile meydanlara dökülen halklar bulunurken, Fransız bayrağını yakan binlerce insan görülüyor. Fransa bu durumu tersine çevirmek ve geçmişinde yaptıklarını unutturmak için Afrika’ya özel yayın yapan onlarca kanalda algı çalışmaları yapıyor. Ancak Afrika halklarının Fransa’ya olan tepkisi ve Fransız karşıtlığı her şeye rağmen büyümeye devam ediyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron her ne kadar iyimser açıklamalarda bulunsa da; Afrika halkları tarafından Charles de Gaulle’e benzetiliyor.

Özellikle son yıllar içerisinde Rusya ve Çin gibi süper güçlerin Afrika ülkelerinde faaliyetlerini artırdığı gözlemleniyor. Rusya ve Çin gibi ülkeler Afrika’da varlıklarını güçlendirerek, ekonomilerini geliştirmek istiyor. ABD’nin de bölgedeki varlığı hesaba katıldığında; Fransa bu bölgede varlığını sürdürmek, Rusya ve Çin’in etki alanlarını daraltmak istiyor.

2010 yılının sonlarına doğru Tunus’ta başlayarak tüm bölgeye yayılan ve özellikle Kuzey Afrika ülkelerini etkisi altına alan Arap Baharı ile birlikte, Fransa’nın bölgedeki stratejisi ve izlediği politika değişti.

Tunus’ta başlayan Arap Baharı, zaman içerisinde komşu Libya ve Mısır gibi Kuzey Afrika ülkelerine yayıldı. Fransa ise bu dönemde söz konusu ülkelere karşı oldukça sert ve agresif politikalar izlemeye başladı. Libya’da Kaddafi yönetimine yönelik NATO darbesinde etkin bir rol oynayan Fransa, Mısır’daki darbe sonrası ise ülkeye Rafale savaş uçağı ve LHD gemileri satarak bölgede etkin bir rol oynadı.

FRANSA’NIN AFRİKA’DAKİ EKONOMİK ÇIKARLARI

Uzun yıllar boyunca Afrika’da tek süper güç olarak bulunan Fransa, SSCB’nin etkisi ile bölgeden yavaş yavaş geri çekilmeye başladı. Bu süreç içerisinde Fransa’nın çekildiği yerlerde Rusya ve Çin gibi ülkelerin daha etkin bir şekilde faaliyetler gösterdiği görüldü.

Fransa geri çekilirken, bu durumdan en çok ekonomisi zarar gördü. 1950 yılında Fransız dış ticaret hacminin yüzde 60’ını Fransa’daki sömürgeleri karşılıyordu. Ancak Afrika’dan çekilmekle birlikte bu oranda ciddi düşüş meydana geldi. 1970 yılında Fransa’nın dış ticaret hacminin yüzde 8,7’sini Afrika’daki sömürgeleri oluştururken, 2015 yılında ise bu rakam yüzde 5 oldu. Tüm bunlara rağmen, Fransa’nın Afrika’daki ekonomik çıkarları önemini koruyor. Afrika ülkeleri ulusal para rezervlerini Fransa Merkez Bankası’na yatırmaya devam ediyor.

Benin, Burkina Faso, Gine-Bissau, Fildişi Sahili, Mali, Nijer, Senegal, Togo, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo-Brazzaville, Ekvator Ginesi ve Gabon gibi Afrika ülkelerinin ulusal rezervleri Fransa’nın elinde bulunuyor. Fransa’nın, Afrika’dan yıllık olarak yaklaşık 500 milyar dolar kazancı bulunuyor.

Fransız şirketleri petrol, altın, gümüş ve uranyum gibi Afrika’daki maden ocaklarını işletiyor ve bu ülkelerde inşaat ve sağlık gibi alanlarda faaliyetlerini sürdürüyor. Özellikle Mali, Nijer, Çad ve Libya gibi ülkelerde Fransız şirketlerinin petrol arama ve üretme faaliyetleri, Fransa’ya ekonomik olarak büyük bir getiri sağlıyor.

FRANSA’NIN DOĞU AKDENİZ STRATEJİSİ

2010 yılının sonlarına doğru özellikle Kuzey Afrika ülkelerinde Arap Baharı sürecinin yaşanması ve Doğu Akdeniz’de yeni doğalgaz ve enerji yataklarının keşfedilmesi Fransa’nın bölgedeki politikalarının yeniden şekillenmesine neden oldu. Doğu Akdeniz’de yeni enerji ve doğalgaz yataklarının keşfedilmesi Libya, Mısır ve Tunus gibi Doğu Akdeniz’e kıyıdaş olan ülkelerin önemini artırdı.

Fransa son 10 yıl içerisinde Doğu Akdeniz ve Doğu Akdeniz’e kıyıdaş olan ülkeler ile yakından ilgilenmeye başladı. 2012 yılında Libya’daki NATO müdahalesine etkin bir destek veren Fransa, ülkede Kaddafi’nin devrilmesinde öncü ülkelerden biri oldu. Kaddafi’nin devrilmesinden sonra Libya üçe bölündü ve bir türlü siyasi istikrar sağlanamadı. Ülkenin bir kısmı Ulusal Birlik Hükümeti tarafından yönetilirken, büyük bir bölümü ise General Hafter tarafından kontrol edilmeye başlandı. Libya’nın bazı kesimlerinde ise yerel aşiret ve kabileler kontrolü sağladı. Bu süreç içerisinde Fransa; BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve İtalya gibi ülkeler ile birlikte General Hafter’a destek veren ülkeler arasında yer aldı. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından meşru olarak tanınan Ulusal Birlik Hükümeti ise Türkiye ve Katar gibi ülkeler tarafından desteklendi.

Türkiye’nin Libya’daki Ulusal Birlik hükümeti ile imzalamış olduğu deniz yetki alanlarının belirlenmesine ilişkin mutabakat, Fransa tarafından yok sayıldı. Fransa; Mısır, BAE, Suudi Arabistan, İtalya, İsrail, Yunanistan ve GKRY gibi ülkeler ile birlikte Türkiye karşıtı cephenin yanında yer aldı. Fransa Doğu Akdeniz’de özellikle Yunanistan ve GKRY gibi ülkelerin tezlerine destek verdi.

Libya’da geçtiğimiz sene Başbakanlık koltuğuna Abdulhamid Dibeybe’nin oturmasının ardından Fransa’nın Libya üzerindeki politikası değişti. Dibeybe tüm Avrupa ülkelerinden olduğu gibi Fransa’dan da destek gördü. Libya’da ülkenin büyük bir kısmını kontrolü altında bulunduran General Hafter, Fransa için arka planda kaldı. Mısır ve Tunus gibi Kuzey Afrika ülkeleri ile ilişkilerini sürdüren Fransa, Doğu Akdeniz’deki sismik araştırma faaliyetleri ve enerji mücadeleleri kapsamında, bu ülkelere oldukça önem veriyor.

Fransa’nın ilerleyen dönemde özellikle Doğu Akdeniz’e kıyıdaş olan Kuzey Afrika ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmesi, yeni ekonomik anlaşmalar imzalaması, siyasi ve diplomatik olarak temaslarını artırması ve petrol ve enerji şirketleri üzerinden bölgedeki faaliyetlerini artırması bekleniyor.