Kuzey Afrika ülkelerinde neden istikrar sağlanamıyor?

2010 yılının sonlarına doğru Tunus’ta başlayan Arap Baharı süreci, Kuzey Afrika ülkelerinin iç ve dış politikalarının yeniden şekillenmesine neden oldu. Arap Baharı ile birlikte Mısır, Libya ve Tunus gibi ülkeler sürekli siyasi krizlerle karşı karşıya kaldı. Kuzey Afrika’da yaşanan sorunların başında İhvan yanlıları ile İhvan karşıtlarının iktidar mücadelesi geliyor. Peki, Kuzey Afrika’da neler oluyor? Fransa’nın bölgedeki rolü ne?

2010 yılının Aralık ayında Tunuslu bir seyyar satıcının kendini yakması bölgede yeni bir sürecin başlamasına neden oldu. Buazizi adındaki seyyar satıcı ülkede yaşanan işsizlik, pahalılık, yoksulluk ve yolsuzluk gibi durumları gerekçe göstererek intihar etti. Yaşanan bu olay Tunus halkını oldukça derin bir şekilde etkilerken, sokaklar ve meydanlar protesto gösterilerine tanıklık etti.

Halkın büyük bir bölümü sokaklara dökülürken, 23 yıldır iktidarda bulunan Zeynel Abidin Bin Ali hükümetine tepki her geçen gün büyüdü. Özellikle yolsuzluk, rüşvet ve devlet kadrolarındaki ayrımcılıktan şikayetçi olan halk, Bin Ali hükümetinin gitmesini istedi. Halkın protesto gösterileri her geçen gün büyürken, 23 yıl boyunca ülkeyi yöneten Bin Ali, protestoların 23. gününde ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Tunus halkının başlattığı kitle hareketi, çok hızlı bir şekilde komşu ülkelere daha sonrasında ise tüm bölgeye yayıldı.

Bin Ali’nin Tunus’ta devrilmesinin ardından Müslüman Kardeşler ideolojisine ve hareketine yakınlığı ile bilinen El Nahda partisi yapılan seçimlerde birinci oldu. Nahda’nın Tunus’ta iktidarı ele geçirmesi başta Fransa olmak üzere İhvan karşıtı ülkeleri endişelendiren bir durum oldu.

Fransa, ABD ve Rusya gibi süper güçlerin yanı sıra BAE, Suudi Arabistan, İsrail gibi ülkeler bölgede İhvan hareketinin iktidara gelmesini istemiyor. Bu ülkeler arasında özellikle Fransa; Tunus, Libya ve Mısır gibi ülkelerde İhvan karşıtı hükümetleri ve hareketleri destekliyor. Tunus’ta Nahda’nın iktidara gelmesi, bölgede yeni bir dönemin başlamasına neden oldu.

Tunus’taki olaylar çok kısa bir süre içerisinde Mısır’a sıçradı. Ülkeyi 30 yıldır yönetmekte olan Hüsnü Mübarek hükümeti, 2011 yılının başlaması ile birlikte yoğun bir protesto ve halk hareketi ile karşı karşıya kaldı. Tunus halkının şikayetleri Mısır halkı için de geçerliydi. Mübarek’in 30 yıldır devam etmekte olan uzun süreli iktidarı, birtakım rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ve ülke ekonomisinin durumu, halkın meydanlara dökülmesine yol açtı.

Tunus’ta Bin Ali’nin devrilmesinin ardından Mısır’da Hüsnü Mübarek’in de 30 yıllık iktidarı son buldu. Mısır halkı daha özgür ve daha refah bir yaşam talebinde bulundu. Mübarek’in devrilmesinin ardından yapılan ve katılımın düşük olduğu seçimlerde, Muhammed Mursi Mısır’ın yeni Cumhurbaşkanı oldu. Mursi de Tunus’taki Nahda partisinin lideri Gannuşi gibi İhvan ideolojisine yakınlığı ile biliniyordu. Tunus’un ardından Mısır’da da İhvan hareketinin iktidara gelmesi, İhvan karşıtlarının büyük tepkisine yol açtı.

Mısır’da Muhammed Mursi’nin Cumhurbaşkanlığı görevi oldukça kısa sürdü. Cumhurbaşkanı seçildikten bir yıl sonra ülkede siyasi darbe olurken, ordu yönetime el koydu. Darbenin ardından Mursi koltuğundan devrilirken, darbe lideri Abdülfettah Sisi ülkenin yeni Cumhurbaşkanı oldu. Bu durum Fransa başta olmak üzere tüm İhvan karşıtları tarafından memnuniyetle karşılandı. Fransa ve ABD gibi ülkelerin yanı sıra Suudi Arabistan, BAE, Ürdün ve İsrail gibi ülkeler Sisi ile ilişkilerini her geçen gün geliştirdi. Mursi’ye karşı gerçekleştirilen darbeye en büyük tepki gösteren ülkelerden biri ise Türkiye oldu.

LİBYA’DA YILLADIR DEVAM EDEN İHVAN SORUNU

Arap Baharı’nın önemli derecede etkili olduğu ülkelerden bir diğeri ise Libya oldu. 42 yıl ülkeyi demir yumrukla yöneten Kaddafi, Arap Baharı’ndan sonra ciddi halk tepkisi ile karşı karşıya kaldı.

Kaddafi’ye yönelik protesto gösterileri, kısa süre sonra NATO’nun devreye girmesini beraberinde getirdi. Kaddafi ile iyi ilişkileri olmayan Batı, Libya’daki olayları fırsat bilerek ülkeye müdahale etti. NATO’nun Libya’ya girmesi sonrası 42 yıl süren Kaddafi iktidarı son buldu ve ülkede yeni bir dönem başladı.

Kaddafi’nin ardından Libya üçe bölündü ve ülkede siyasi istikrar bir türlü sağlanamadı. Başkent Trablus olmak üzere ülkenin küçük bir kısmını Ulusal Birlik Hükümeti yönetilirken, Tobruk merkezli olmak üzere ülkenin büyük bir bölümünde General Hafter kontrolü sağladı. Ülkenin sınırlı sayıda bölgesinde ise yerel aşiretler ve kabileler hakimiyeti ele geçirdi.

Libya’daki Ulusal Birlik Hükümeti, İhvan ideolojisine yakınlığı ile biliniyor. Birleşmiş Milletler tarafından meşru olarak tanınan UBH; Fransa, Rusya, BAE, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkeler tarafından İhvancılık ile suçlandı. Bu ülkeler BM tarafından meşru olarak tanınmayan General Hafter’a her türlü desteği verirken, UBH hükümeti ile siyasi olarak hiçbir temas kurmadı. 2020 yılının sonlarına doğru Libya’da yapılan seçimlerin ardından Abdulhamid Dibeybe’nin geçiş hükümetinde Başbakan olması, Avrupa’nın bölgeye bakışını değiştirdi. Dibeybe ile Avrupa ülkeleri arasında olumlu temaslar yaşanırken, taraflar arasında diplomatik ilişkiler yeniden başladı.

FRANSA İHVAN KARŞITLARININ YANINDA

Tunus, Libya ve Mısır gibi ülkelerde senelerdir İhvan yanlıları ile İhvan karşıtları arasında iktidar mücadelesi yaşanıyor. Bu üç ülkede de İhvan hareketine yakın partiler ve isimler iktidara gelirken; dış ülkelerin baskısı ve iç karışıklıklar nedeniyle iktidarda kalma süresi uzun bulunmuyor. Mısır’da Mursi’nin hükümeti yalnızca bir sene sürerken, Tunus’ta ise geçtiğimiz günlerde İhvan’a yakın isimlerden Başbakan Mesişi ve Meclis Başkanı Gannuşi tasfiye edildi. Libya’da ise UBH ile dış ülkeler arasında sorunlar devam ediyor.

Fransa, bölgede İhvan hareketlerinin iktidara gelmesinden endişe duyuyor. Bölgenin radikalleşmesini istemeyen Fransa, eski sömürge sisteminde etkili olduğu kıtada, varlığını sürdürmek istiyor.

Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler ise Fransa’nın Kuzey Afrika ülkelerine ilgisini artırıyor. Bölgede keşfedilen doğalgaz ve enerji kaynaklarından pay almak isteyen Fransa, Doğu Akdeniz’e kıyıdaş olan Kuzey Afrika ülkelerinde İhvan’a yakın partilerin iktidarı ele geçirmesini istemiyor.

Mısır’da Sisi’nin gerçekleştirdiği darbe sonrası İhvan büyük darbe alırken, Libya’da Sarrac’ın görevini bırakması sonrası ise bölgede etkinliği oldukça düştü. Tunus’ta ise İhvan yanlıları ile İhvan karşıtları arasındaki iktidar çatışması son günlerde alevleniyor. Cumhurbaşkanı Kays Said’in aldığı kararlar, Gannuşi tarafından siyasi darbe olarak nitelendirildi. Ülkede taraflar arasındaki gerilim her geçen gün büyüyor. İki tarafın da taraftarlarını sokaklara çağırması, bir iç savaş riskini de beraberinde getiriyor.

Mısır’da ve Libya’da büyük darbe alan İhvan, Tunus’ta ise zor günler geçiriyor. Özellikle dış ülkelerin İhvan karşıtlarının yanında yer alması, bölgede İhvan’ın işini oldukça zorlaştırıyor. Son 10 senedir devam eden İhvan yanlıları ile İhvan karşıtları arasındaki iktidar mücadelesinin, İhvan karşıtları lehinde sonlanması bekleniyor.