Macron neden Lübnan’da nüfuzunu artırmak istiyor?

Fransa uzun yıllardır Orta Doğu ülkelerinden Lübnan ile yakın temasını sürdürüyor. 2020 yılında Beyrut Limanı’nda meydana gelen patlamadan sonra Macron’un Lübnan’a ilgisinin daha da arttığı görülüyor. Peki, Macron’un Lübnan’a olan ilgisinin altında ne yatıyor?

Doğu Akdeniz’e kıyıdaş ülkelerden olan Lübnan, uzun zamandır ekonomik ve siyasi krizlerle boğuşuyor. Koronavirüsle mücadele etmekte zorlanılan ülkede, geçtiğimiz sene yaşanan Beyrut Limanı’ndaki patlama sonrası her şey daha da kötüye gitmiş durumda.

Ülkede aylardır siyasi hükümet bir türlü kurulamıyor. Siyasi hükümetin kurulamaması ise patlamanın ardından büyük değer kaybeden Lübnan Lirası’nın daha fazla düşmesine yol açıyor.

Lübnan’da yaşanan ekonomik ve siyasi kriz, birçok kurumu olduğu gibi orduyu da derinden etkiliyor. Uluslararası toplum, terörle mücadele ve Suriyeli mülteciler gibi konular nedeniyle Lübnan’a destek olurken, patlamanın ardından ordunun dış yardımlara ihtiyacının da artmış olduğu görülüyor.

Lübnan’da ordu mensupları Fransa, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, İspanya ve Mısır gibi ülkelerden yardım alıyor. Büyük ölçüde değer yitiren Lübnan Lirası nedeniyle maaşlarını almakta zorluk yaşayan Lübnan ordusu, gelen yardımlar sayesinde ayakta kalmaya çalışıyor.

Lübnan’a patlama sonrası en çok yardım eden ülkelerin başında Fransa geliyor. Lübnan’da nüfuzunu artırmayı amaçlayan Fransa, ülkede etkin bir şekilde rol almak istiyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, daha önceden kurulan tarihi ve kültürel bağları, siyasi ilişkilerde kullanmaya çalışıyor.

Fransa’nın Lübnan’a yönelik yardımları her geçen gün artarken, bu durum, Lübnanlı siyasiler tarafından olumlu karşılanmıyor. Macron’un niyetinden kuşku duyan Lübnanlı siyasiler, Fransa tarafından gelen yardımlardan rahatsızlık duyuyor.

Lübnanlı siyasilerin Fransa’ya karşı olumsuz tavırları ise Macron’u ülkedeki sivil toplum güçleri ve ordu ile ilişkileri güçlendirme yoluna itiyor. Fransa’nın ev sahipliğini yaptığı “Uluslararası Lübnan Ordusuna Destek Konferansı” da bu durumu gözler önüne seriyor.

Lübnanlı uzmanlar, Fransa’nın, Lübnan’da ordunun temsilciliğini yaptığı derin devletle güçlü bağlar kurmak istediğini dile getiriyor. Lübnan’da varlığı korumak, etkisini artırmak ve nüfuzunu genişletmek isteyen Paris’in; bu ülkede güçlü ilişkiler kurması gerekiyor.

Fransa ve uluslararası toplum, Lübnan’a yatırım yapmak için birtakım ekonomik reformları şart koşarken, orduya yapılan yardımlarda ise herhangi bir talepte bulunmuyor. Bu durum, Lübnan ordusunun, siyasi güçlerden farklı bir konumda görüldüğünü gözler önüne seriyor. Uzun zamandır hükümet kurulamaması nedeniyle Lübnanlı siyasetçilere güvenin kaybolduğu, bu sebeple de uluslararası toplumun Lübnan ordusunu muhatap aldığı görülüyor.

Fransa ve uluslararası toplumun, Lübnan ordusuna verdiği desteğin altında yatan bir diğer neden ise ülkedeki Hizbullah varlığı. İran tarafından desteklenilen ve Lübnan’da bir diğer silahlı güç olan Hizbullah, Fransa ve ABD gibi ülkeler tarafından terör örgütü olarak nitelendiriliyor. Ayrıca Hizbullah’ın varlığı ABD ve Fransa ile güçlü ilişkileri bulunan İsrail’i tehdit ediyor. Bu nedenle Fransa, Hizbullah karşısında Lübnan ordusunun güçlü kalmasını ve varlığını korumasını istiyor.

Fransa bir taraftan Lübnan ordusunu ekonomik olarak desteklerken, bir taraftan ise Lübnan’da siyasi hükümetin kurulması için çaba gösteriyor. 4 Ağustos 2020’de meydana gelen patlamanın ardından Lübnan hükümeti istifa etmek zorunda kalmıştı. Macron patlamanın ardından iki gün sonra 6 Ağustos tarihinde Beyrut’a giderek çeşitli temaslarda bulundu. Macron’un bu ziyaret esnasında, “Çünkü Lübnan, çünkü Fransa” söyleminde bulunması, bu ülkeye olan ilgisini tüm dünyaya gösterdi.

Daha sonrasında 1 Eylül 2020 tarihinde tekrar Lübnan’a ziyaret gerçekleştiren Macron, hükümetin kurulması için girişimlerde bulundu. Bu ziyarette Macron’un, “Yetkililer, Ekim ayının sonuna kadar bir ilerleme kaydetmezse sonuçları ve cezaları üstleniriz. Lübnan makamları bir şey yapmazsa uluslararası toplumun mali yardımlarının önü açılmayacaktır” sözleri oldukça dikkat çekmişti. Ancak Macron’un tüm girişimleri sonuçsuz kaldı ve Lübnan’da hükümet kurulamadı.

FRANSA NEDEN LÜBNAN’A İLGİ DUYUYOR?

Fransa ile Lübnan arasında geçmiş yıllardan bu yana bir sömürge ilişkisi bulunuyor. 1920 yılında imzalanan Sevr Anlaşması ile Lübnan’ı kendi mandasına alan Fransa, 1946’ya kadar bu ülkeyi sömürge olarak kullandı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından her ne kadar Lübnan bağımsızlığını ilan etse de; Fransa bu ülkedeki etkisini uzun yıllar boyunca sürdürdü. Bağımsızlığın ardından Fransa, Lübnan devletinin yönetici sınıflarıyla “abilik” ilişkileri kurdu.

Uzun yıllar Fransız emperyalizminin etkisi altında kalan Lübnan, diğer ülkelerle de ilişkilerini geliştirdi. Ancak Lübnan’da yaşanan sorunlar BMGK gündemine geldiğinde, öneri metnini yalan ülke her zaman Fransa oldu. BMGK tarafından Lübnan hakkında onaylanan bir kararın uygulanıp uygulanmadığını da en başta Fransa denetledi.

1995 yılında Fransa’nın başına gelen Jacques Chirac ile Lübnan’daki Refik Hariri hükümeti arasında iyi ilişkiler kuruldu. Chirac’ın Arap dünyası üzerine yeni bir politik anlayış ve strateji geliştirmesi üzerine Lübnan ile ilişkiler daha da gelişti. Fransa’nın Lübnan’a olan ilgisi Sarkozy ve Hollande dönemlerinde de devam etti.

Fransa’da dört senedir Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Emmanuel Macron ise eski Fransız sömürgelerine karşı faaliyetlerini sürdürüyor. Mali gibi Afrika ülkelerinde etkinliğini korumak isteyen Macron, Lübnan’a konumu ve demografik yapısı gereği büyük ilgi duyuyor.

Lübnan’ın Doğu Akdeniz’e kıyıdaş olan ülkelerden olması, bölgedeki politikaları açısından Macron’un bu ülkeye ilgisini artırıyor. Yunanistan, GKRY, Mısır ve İsrail gibi ülkelerle Doğu Akdeniz konusunda birlikte hareket eden Macron, Lübnan’ı da bu ittifakın içerisine dahil etmek istiyor.

İç politikada yaşadığı sorunlar ise Macron’u dış politikada bir çare üretmeye zorluyor. Anketlerde her geçen gün oy oranının azaldığı görülen Macron, ülkenin birçok bölgesinde bazı politikaları nedeniyle protesto ediliyor. Fransa’da Macron’a karşı yapılan eleştirilerin dozu her geçen gün büyüyor. Bu durum, Macron’u Lübnan ve Irak gibi Orta Doğu ülkelerinde yeni maceraların ve politikaların içerisine sürüklüyor.

Orta Doğu ülkelerine yönelik politikalarında somut bir başarı elde etmek isteyen Macron, bu durumu iç politikada kullanmak istiyor. Macron’un; Lübnan’da hükümeti kurmak için bu kadar istekli oluşunu, Lübnan’daki Hristiyanlara her geçen gün desteğini artırmasını, Irak’ta Sünnilerin, Şiilerin ve Hristiyanların kutsal yerlerini ziyaret etmesini bu açıdan değerlendirmek mümkün.

Tüm bunlarla birlikte; ABD’nin Orta Doğu’dan çekildiği bir dönemde, Macron’un bölgedeki boşluğu doldurmayı amaçladığını söyleyebiliriz. Lübnan’da siyasi, ekonomik ve kültürel olarak nüfuzunu artıran, Irak’ta ise çeşitli din ve mezhep temsilcileri ile bir araya gelen Macron’un; ABD’nin Orta Asya’ya kaydığı bir dönemde, Fransa’yı Orta Doğu’da daha etkili hale getirmeye çalıştığını dile getirebiliriz.