Fransa'da kritik vatandaşlık yasası değişikliği
Fransa'nın en uzak ili olan , Komor takımadalarına bağlı Mayotte göçmen akınına uğrayınca, Fransa hükümetinden çok konuşulacak bir karar geldi. Ülkenin anayasasına aykırı olarak toprağa bağlı vatandaşlığın kaldırılmasını öngören kararı Orkun Elmacıgil yazdığı analizle yorumladı.
Orkun Elmacıgil
[email protected]
1841’den beri Fransız sömürgesi olan Mayotte, Madagaskar’ın batısında Komorlar takımadalarına bağlı, AB’ye katılan ilk müslüman toprağı olarak bilinen bir ada. Mayotte Adası, 1974 yılında bağlı bulunduğu takımadalar arasında bağımsızlık yönünde oy kullanmayan tek yer olarak en uzak ili unvanıyla Fransa’ya katılmıştı. 210 bin kişilik nüfusunun %97’si müslüman olan adanın Fransa gündemine oturmasının sebebi ise Avrupa siyasetinin yegane itici gücü haline gelmiş göçmen sorunu oldu.
Fransa’daki vatandaşlık yasasına göre Mayotte adasında doğanlar, 18 yaşında otomatik olarak Fransız vatandaşlığı alabiliyor. Bu durum, yoksullukla mücadele eden çevre adalar ve ülkelerden kapasitenin üstünde göçmen akınına uğrayan Mayotte adasında bir çok toplumsal ve fiziki soruna yol açıyor. Bu sorunlar Fransa’da aşırı sağ ile rekabet eden hükümetin oldukça radikal bir yorumla, tüm Fransa ve dahi Avrupa’yı etkileyecek bir karar almasına sebep oldu.
Pandoranın Kutusu
Fransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin Mayotte adasına yaptığı ziyarette vatandaşlık için doğum yeri ilkesinin kaldırılacağını açıkladı. Karar sadece Mayotte adası için yapılacak bir anayasal referandumla belirlenecek olsa da, aşırı sağın politikalarının giderek ana akım siyasetin bir parçası olduğu Fransa’da pandoranın kutusunu açabilir.
Mayotte’a doğru yönelen göçmen akınının şehirde içme suyu problemine yol açacak raddeye varması, küçük ada şehrinde çeteleşmenin artması ve ocak ayında çetelerin adanın başkentini ablukaya alması sorununun güvenlikçi politikalar çerçevesinde ele alınmasını kolaylaştırıyor. Bu durum tüm Avrupa cephesinde gitgide artan göçmen karşıtı popülist dalgayla birleşince de sağ siyasi söyleme bu fırsatı layıkıyla değerlendirmek kalıyor.
Sadece Mayotte adasında yapılması planlanan değişikliğin tüm Fransa için uygulanabileceğini yani yalnızca Fransız anne ve babaya sahip olanların Fransız vatandaşlığı hakkı kazanması gerektiğini söyleyenlerin sesi medyada sıkça duyulmaya başladı. Merkez sağın amiral gemisi konumunda olan Le Figaro gazetesinin kararının tüm Fransa’ya uygulanmasını önermesi ve sağ siyasilerin bu konunun peşini bırakmamasını salık vermesi de konunun önümüzdeki günlerde şiddetli tartışmaların odağında olacağını gösteriyor.
Göçmen Karşıtlığı ve Aşırı Sağ
Sorunun zaten siyaset yapmanın tek geçerli yöntemi haline gelmekte olan göçmen karşıtı söylemle çözülmesi bu şartlar altında mümkün gözükse de, üniter bir devlet olan Fransa’nın topraklarının bir kısmı için ayrı vatandaşlık kanunları getirmesi uzun vaadede hala kendisine bağlı olan Réunion, Polinezya gibi bölgelerin Fransa’dan ayrılmasına yol açabilir. “Cumhuriyetin bölünemezliği” ilkesine bir aykırılık teşkil ettiği su götürmez bir gerçek olan bu ayrılıkçı kanun, esasında cemaatçilik ve azınlıkların kendi kültürlerini dayatması şikayetinde bulunan Fransa için orta ve uzun vaadede asıl sorunu doğurabilir.
Anayasada, anayasaya aykırı ilkelerin bulunup, bulunamayacağına dair tartışma hukukun bir sorunu gibi gözükse de; bu değişikliğin ülkede yaşayan pek çok azınlığın vatandaşlık hakkını etkileyebilecek bir yolu açması mümkün. Özellikle Haziran 2024’deki Avrupa Parlamentosu seçimlerine güçlü ve dinamik bir şekilde hazırlanan Marine Le Pen liderliğindeki Ulusal Mutabakat partisinin bu fırsatı kullanacağını tahmin etmek için de uzman olmak gerekmiyor.
Denizaşırı il ve bölgelerinin idari işleyişi ve kanunlarında kapsamlı bir değişikliğe gitmeyi planlayan Macron hükümetinin ilk tercih olarak Fransa’nın metropolünde yaşayan 5,3 milyon göçmenin vatandaşlık hakkını da etkileyebilecek bir yasayı tercih etmesi, önümüzdeki dönem pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Fransa’da da göçmenlerin vatandaşlık hakları mevzuunun sıkça konuşulacağını gösteriyor