Kim bu Gabriel Attal?
Fransa'da 34 yaşında başbakanlık görevine getirilen Gabriel Attal'ın asıl amacı 2027 yılında görevi sona erecek Emmanuel Macron iktidarını uzatmak olabilir.
Orkun Elmacıgil
[email protected]
Avrupa sathında Hollanda ve Almanya merkezli olarak başlayan çiftçilerin hükümetlere yönelik eylemleri Fransa’da daha da şiddetli bir hal aldı. Öyle ki tarım sübvansiyonlarının düşmesi, akaryakıt fiyatlarının yükselmesi ve hükümetin genel tarım politikalarındaki basiretsizliğini eleştiren çiftçiler 29 Ocak’tan itibaren başkent Paris’e giden bütün otoyolları 5 gün boyunca kapatma, bir nevi metropolü abluka altına alma kararı aldı. Böylece Fransa tarihinin en genç başbakanı olma unvanını eline alan 34 yaşındaki Gabriel Attal göreve gelir gelmez kendini tarihi bir krizin ortasında buldu.
Çokça konuşup, üstüne yazacağımız çiftçi isyanlarının ötesinde Avrupa’nın tam ortasındaki Fransa’nın gelecek 2 yıl boyunca kaderini belirleyecek Gabriel Attal’ın kimliği, kişiliği ve Cumhurbaşkanı Macron tarafından göreve getirilme nedenleri üstüne konuşmak gerek.
Fransa’da başbakan Elisabeth Borne’un ardından Macron tarafından göreve getirilen 1989 doğumlu Attal, avukat ve film yapımcısı yahudi bir baba ve Rus aristokrasisinden gelen ortodoks bir annenin çocuğu. Fransa’nın en önemli siyaset okullarından biri olan Paris Siyaset Bilimi Enstitüsü’nden ( Science-Po Paris ) mezun olan Attal, siyasi kariyerine de tıpkı sıkı takipçisi olduğu Macron gibi 2006 yılında Sosyalist Parti’ye ( Parti Socialiste ) girerek başladı. Siyaset sahnesinde hızla yükselen genç isim 2012 yılından beri çeşitli bakanlıklarda danışman olarak çalıştı. Attal, 2016’da Emmanuel Macron’un Sosyalist Parti’den ayrılarak kurduğu En Marche ( İleri ! ) hareketine katıldı. 2017 yılında bu partiden milletvekili seçildi ve 2018 yılında medyatik görünürlüğünü arttıracak Republique En Marche partisinin sözcülüğüne getirildi. 2020-2022 yılları arasında hükümet sözcülüğü yapan Attal, ardından sırasıyla Kamu Maliyesi ve Milli Eğitim Bakanlığı yaptı.
Attal’ın bu hızlı ve önlenemez yükselişinin altında Macron’un en sıkı politik takipçisi ve pek çok kez Macron’un arkasındaki gölge isim olarak gösterilen Fransız First Lady Brigitte Macron ile olan yakınlığı şüphesiz büyük rol oynadı. Öyle ki medya Attal’a uzun süre önce “Macron Boy” ( Macron Çocuğu ) lakabını taktı.
Bu yakınlıkların da dışında Macron’un Attal tercihi esasen 2 yılda bir siyasi teamül olarak yapılan başbakan ve hükümet değişikliğinden daha fazla anlama geliyor. Macron 2024 Haziran’ında yapılacak ve partisiyle ittifakının pek de favori olmadığı Avrupa Parlamentosu seçimlerine daha genç, tanınır ve dinamik bir yüzün başbakanlığında girmek istiyor. Zira bütün Avrupa ülkelerinde yükselen aşırı sağ dalga yaklaşan Avrupa parlamentosu seçimlerininin ardından AB’nin yasama organında AB karşıtlarının çoğunlukta olmasına sebep olabilir ve bu da Avrupa Birliği yanlısı politika izleme konusunda radikal bir tutuma sahip Macron için bir kabus senaryosu olur.
Parti olarak ülkedeki en fazla oya sahip aşırı sağcı ve göçmen karşıtı Ulusal Birlik partisinin başında da karizmatik bir figür çizen, yalnızca 28 yaşında olan Joan Bardella’nın bulunması, Macron’un bu gençlik aşısına mecbur kaldığı; Bardella’nın genç ve anti-Avrupacı milliyetçiliğine karşı; Attal’ın aynı dinamizmdeki Avrupacılığıyla karşılık vermek istediği şeklinde rahatlıkla yorumlanabilir.
Öte yandan Emmanuel Macron’un 2027’de gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olamayacak olması, buna karşın iktidarı devretmekteki isteksizliği Attal hamlesinin kendisine sadık bir Cumhurbaşkanı adayı oluşturma projesinin de başlangıcı gibi gözükmesine sebep oluyor. 2008-2012 yılları arasında o dönemde üçüncü kez Rusya devlet başkanlığına aday olamayacak Vladimir Putin’in yerine kendisine sadık Dmitri Medvedev’i geçirerek kendisinin ise bir dönem başbakanlık yaptığını hatırlamakta yarar var. Belki de “demokratik” Macron bu hamlesiyle Fransa’nın kendi yönetimi altında çok daha uzun süre kalmasının ilk adımı atıyor.
Gabriel Attal’ın her fırsatta kendisini şekillendirdiğini söylediği yahudi mirasına bir “ateist” olarak sahip çıkması, okullarda geleneksel Arap kadın kıyafeti abaya’nın yasaklanmasının başrolü olması, Milli Eğitim Bakanlığı ve Hükümet sözcülüğü süresince pek çok İslamofobik kararın hükümet adına en ateşli ve medyatik savunucusu olması genç başbakanın ajandasında yalnızca belirli kesimler için özgürlük olduğunu gösteriyor. Gay kimliğini açıkça deklare ettiği ve yahudi kökenli olduğu için kendisini eleştiren herkese hükümet kanadından son zamanların en önemli linç kültürü aracı homofobi ve anti-semitizm yaftasının takılması da Attal’ın kamuoyundaki müesses nizam aktörleri tarafından kollanıp, parlatılacağını ve eleştirilemez kılınmak istendiğini gösteriyor.
Fransa’da belki de Macron son cumhurbaşkanlığı döneminde ama yeni başbakan Gabriel Attal neo-liberal Macronizmin Fransa’daki ömrünü uzatmak için yapılan hamlelerden biri olmasıyla dikkate şayan bir figür olarak önümüzde duruyor.