Güney Kore'de Yoon Seok-youl dönemi resmen başlıyor
Asya’nın en büyük dördüncü ekonomisi Güney Kore’deki muhafazakâr parti beş yıl sonra iktidara döndü. Mevcut hükümetin aksine Yoon yönetiminin ekonomiden dış politikaya kadar her alanda köklü değişiklikler yapması bekleniyor.
Güney Kore’de 9 Mart’ta yapılan seçimler ile iktidar el değiştirdi. Halkın Gücü Partisi (PPP) adayı Yoon Seok-youl, Demokratik Parti (DP) adayı Lee Jae-myung ve Adalet Partisi (JP) adayı Sim Sang-jung arasında geçen yarışı yüzde 48,6 oy oranı ile Yoon kazandı.
Kuzey Kore yanlısı olarak görülen Sim, yalnızca yüzde iki civarında oy alabildi. Yoon’un en yakın rakibi Lee ise rakibinden yalnızca 1 puan (247 bin oy) altında oy alarak seçimi kaybetti.
Cumhurbaşkanı Moon Jae-in ile aynı partide olan Lee aynı zamanda Güney Kore’nin en büyük vilayetlerinden biri olan Gyoenggi’nin de valisi olarak görev yapıyordu. Ancak seçim kampanyasını, ekonomik olarak gerekli reformları yapmamakla ve Kuzey Kore’ye karşı ılımlı politikalar izlemekle suçlanan Moon ile arasına mesafe koyarak yürüttü.
Az farkla da olsa seçimi kazanan eski başsavcı Yoon ise yolsuzluğa karşı yürüttüğü soruşturmalarla popülarite kazanmış bir isim. Yapılan anketlerde Güney Koreli seçmenin her iki adaydan da memnun olmadığı ortaya çıksa da Yoon’un bu popülaritesinin etkili olduğu düşünülüyor.
Stanford Üniversitesi'nde çağdaş Kore profesörü Gi-wook Shin, adaylarla ilgili, “Bunlar, Güney Kore'nin demokratik çağda karşılaştığı en kötü iki başkan adayı. Kim kazanırsa kazansın, Güney Kore demokrasisinin durumu için endişeleniyorum” yorumunu yaptı.
Diğer yandan, az farkla sonuçlanan seçimlerde herhangi bir hile varsayımı veya itirazı yapılmaması, Güney Kore demokrasisi için olumlu bir gösterge olarak değerlendirildi.
GÜNEY KORE’NİN TRUMP’I
Güney Koreli eleştirmenler, 61 yaşındaki muhafazakâr Yoon ile ABD’nin eski Başkanı Donald Trump arasında birçok paralellik olduğunu belirtiyor. İki isim de tartışmalı siyasi figürleri övdü, diğer ülkelere hakaret olabilecek açıklamalar yaptı ve anti-feminist söylemlerde bulundu. Ayrıca Çin karşıtı söylemler ve sosyal medyayı kullanma şekilleri de benzetiliyor.
Yoon, 1980’de ülkesindeki protestocuların katledilmesinden sorumlu eski otoriter lider Chun Doo-hwan’ı “siyaseten iyi” olarak nitelendirmesinin ardından muhalifler tarafından “K-Trumpizm” ile suçlandı.
Güney Kore, OECD'deki en fazla cinsiyete dayalı ücret farkına ve Koreli kadınlara yönelik dijital taciz suçu oranına sahip olmasına rağmen Yoon, Cinsiyet Ayrımcılığıyla Mücadele ve Aile Bakanlığı’nı lağvedeceğini söyledi. Ülkedeki düşük doğum oranı için ise feminizmi suçladı. Yoon bu açıdan Trump’ın göçmen karşıtı söylemleriyle karşılaştırıldı.
Söylemleriyle kırmızı çizgileri zorlayan ve toplumsal bölünmeler yaratan Yoon, siyasi olarak fala deneyimli olmaması ve gaflara meyilli olmasıyla da eski ABD Başkanı’na benzetiliyor.
BIDEN İÇİN FIRSAT
Moon yönetiminin Pekin ve Pyongyang’a karşı yürüttüğü denge politikası Yoon döneminde değişebilir. Ülkenin yeni lideri, Çin ve Kuzey Kore’ye karşı sert tutumuyla biliniyor.
Güney Kore’nin altı sene önce yerleştirdiği ve Çin’in kuzeydeki füze atışlarını tespit etme kabiliyetine sahip Thaad sistemi, Pekin’den gelen tepkiler nedeniyle sınırlı tutulmuştu. Ancak Yoon, Thaad füzelerinin artırılması konusunda istekli.
ABD, Japonya, Avustralya, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın Çin’e karşı düzenlediği donanma tatbikatlarına Yoon yönetimindeki Güney Kore’nin de katılabileceği düşünülüyor. Çin ile ilişkilerde denge politikası yürüten Seul yönetimi, söz konusu tatbikatlara katılmaktan kaçınıyordu.
Diğer yandan, Moon’un Koreler arasında barış sağlamak istemesinin aksine Yoon, ülke güvenliğini ön planda tutuyor. 2022 yılının başından bu yana peş peşe füze fırlatan Kuzey Kore’ye karşı somut tehlike arz etmesi halinde önleyici savunma yapılması gerektiğini savunuyor. Bu da ilerleyen dönemde yarımadada gerilimin yükselmesi ihtimalini artırıyor.
Yoon, ilk basın toplantısında, Kuzey ile konuşmaya istekli görünmesine rağmen Güney Kore'nin savunma kapasitesini artırmak ve caydırıcılığı güçlendirmek istediğini belirtti. Ayrıca Seul-Washington ittifakını derinleştirirken ABD ve Japonya ile üçlü güvenlik iş birliğini de artırmak istediğinin sinyallerini verdi. 10 Mart’ta Biden ile telefonda görüşen Yoon, 11 Mart’ta ise Japon lider Kishida ile görüştü.
ABD Başkanı Joe Biden, mayıs ayında Tokyo’daki QUAD toplantısından ardından Seul'ü ziyaret ederse, her iki liderin de bölgedeki tehditlere karşı ortaklık kurması beklenebilir. ABD’nin iki küresel teknoloji gücünü Asya müttefiki olarak yanına alması, Biden yönetimi için de oldukça avantajlı bir hamle olur.
Bununla birlikte, Güney Kore’de düşen nüfus sayısı nedeniyle ileride askeri insan gücü sıkıntısı yaşanabileceği öngörülüyor. Güney Kore’nin Kuzey’in askeri gücüne karşı koymak ve savunma yeteneklerini geliştirebilmek için yüksek teknolojili silah programları geliştirmesi gerekiyor.
BÜYÜME ODAKLI EKONOMİ
Güney Kore’de hükümetin en çok eleştirildiği konulardan bir tanesi de gelir eşitsizliği. Kira fiyatlarının son dört yılda hızla arttığı ülkede hane halkı borç yükü GSYİH’den fazla olarak kaydedildi. Moon’un uyguladığı sosyal politikaların aksine Yoon büyümeyi hedefliyor. Bu doğrultuda da chaebol olarak adlandırılan büyük şirketler ile iş birliğine gidilmesi planlanıyor.
Güney Kore siyasetinde önemli rol oynayan chaebollar, küresel çok uluslu şirketleri ifade eder. Önemli chaebol grupları arasında Samsung, Hyundai ve LG gibi şirketler bulunuyor.
Büyüme politikası kapsamında Moon’un getirdiği yüzde 25 oranındaki sermaye kazanç vergisinin de kaldırılması bekleniyor. Seçim zaferinin ardından konuşan Yoon’un, “Özel sektöre ağırlık vererek istihdam ve büyüme yaratacağım” ifadeleri de piyasa dostu politikalar izleyeceğine işaret ediyor.
Yoon ayrıca ülkedeki enerji ihtiyacının yüzde 30’unun nükleer reaktörler aracılığıyla karşılanması gerektiğini savunuyor. Moon yönetimi ise santrallerin iklim politikaları doğrultusunda zamanla devre dışı kalmasını planlıyordu.
Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nda Kore uzmanı olan Chung Min Lee, Yoon’un siyasi tecrübesi sınırlı olsa da yönetim kadrosunu doğru oluşturması halinde başarılı olabileceğini düşünüyor.
Chung, “Yoon, cumhurbaşkanlığı kadrosunu yüzde 30 oranında küçültmek ve tüm bakanlıkları yöneten kıdemli sekreterlik görevini kaldırmak istiyor. Kariyeri boyunca sadakatinin liderlerden ziyade anayasaya olduğunu vurguladı. Yeni lider olarak yönetimine katılacaklardan daha azını bekleyemez. Başarılı olursa, bu Asya'nın en canlı demokrasisinde, dünyanın en büyük onuncu ekonomisinde ve Amerika'nın kritik Asya müttefikinde gerçek bir siyasi devrim olacak” yorumunu yaptı.
Sağ popülizm tüm dünyada yükselişte. Bunlar arasında son anketlerde yükseldiği görülen İspanya’nın aşırı sağ Vox partisi, Fransa’nın aşırı sağcı cumhurbaşkanı adayı Eric Zemmour ve Şili’deki seçimlerin ikinci turunda kaybeden muhafazakâr aday Jose Antonio Kast var.
Yoon’un siyasi yaklaşımı da Trump, Bolsonaro ve diğer sağ popülist isimlerle paralellikler taşıyor. Ancak bu söylemlerin hükümet politikalarına ne kadar yansıdığı ilerleyen dönemlerde görülecek.