Liderler koltuğunu korumak için yeniden milliyetçiliğe sarıldı…

Koronavirüs salgını başlamadan önce dünya liderlerinde milliyetçilik söylemlerinin arttığı görülüyordu. Koronavirüs salgının eski etkisini yitirdiği bu dönemde; başta Rusya ve Macaristan olmak üzere birçok ülkede milliyetçilik söylemlerinin yoğunlaştığı görülüyor. Peki, hangi dünya liderleri koltuğunu korumak için milliyetçilik söylemlerine sarılıyor?

Hüseyin Can Topkaya

[email protected]

2017 yılında ABD’de başkanlık koltuğuna oturan Donald Trump, görevde bulunduğu süre boyunca sıra dışı politikaları ve söylemleri ile dikkat çekti. Donald Trump’ın halka yönelik en önemli vaatlerinden biri ABD’nin eski gücüne kavuşması oldu. Birçok kez “Önce Amerika” sloganını dile getiren ve Washignton’un geri döndüğünü öne süren Trump, bu milliyetçi söylemlerinin ardından kendisine destek veren bir kitle oluşturmayı başardı. Trump’ın milliyetçi söylemleri, halkın bazı kesimleri tarafından önemli bir karşılık buldu.

Ekonomik, siyasi ve askeri politikalarında “Önce Amerika” anlayışına göre hareket eden Trump; NATO ve AB ile ilişkilerinde de çeşitli sorunlarla karşı karşıya kaldı. Trump’ın Avrupa Birliği’nin tüm savunma harcamalarını ABD’nin yaptığını ileri sürmesi üzerine birlik ülkeleri yeni formüller üzerinde durmaya başladı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2018 yılında söylediği, “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” ifadesi de; Trump’ın ittifaka yönelik yoğun eleştirilerde bulunduğu bir dönemde gelmişti.

Donald Trump’ın milliyetçi politikaları kısa sürede diğer ülkelere yayılmaya başladı. İngiltere’deki Brexit dönemi, milliyetçi söylemlerin yeni dönemde ne kadar etkili olduğunu gözler önüne serdi.

Orta sınıf bir ülke olmayı kabul etmeyen ve yeniden İngiltere İmparatorluğu’nun kurulmasını isteyen kesimler; Londra hükümetinin Avrupa Birliği’nden ayrılması sürecine büyük destek verdi. Bu kesimlere göre İngiltere’nin AB’den ayrılması, ülkenin yeniden eski gücüne kavuşması ve yeniden dünyanın süper gücü konumuna ulaşmasını beraberinde getirecekti.

Brezilya’da göreve gelen aşırı sağcı lider Jair Bolsonaro da milliyetçi söylemleri ile ön plana çıkan liderlerden biri oldu. Devlet Başkanı olduktan kısa bir süre sonra Amazon Ormanları yangınlarıyla karşı karşıya kalan Bolsonaro, attığı adımlarda gecikmesi ve yangınların önüne geçememesi nedeniyle birçok ülkeden tepki çekti.

Bolsonaro dış ülkelerin eleştirileri karşısında milliyetçi söylemlere sığınarak, Brezilya’nın bağımsız bir devlet olduğunu ve hiçbir dış ülkenin yardımına ihtiyacı olmadığını söyledi. Bolsonaro’nun bu söylemleri ise ülkedeki bazı milliyetçi kesimler tarafından karşılık buldu.

2019 yılının sonlarında Çin’de ortaya çıkan ve 2020 yılının başlarında tüm dünyaya yayılarak küresel bir salgın haline gelen koronavirüs, dünya siyasetinde milliyetçi söylemlerin azalmasını ve yalnızca ekonomik politikalara öncelik verilmesini beraberinde getirdi.

Bu dönemde koronavirüs karşısında alınan tedbirlere ve kısıtlama kararlarına yoğunlaşan liderler; milliyetçi söylemlerini azaltma yoluna gitti. Donald Trump, Jair Bolsonaro ve Boris Johnson gibi milliyetçi söylemleriyle dikkat çeken liderlerin; koronavirüs salgınını yönetme konusunda pek de başarılı olamadıkları görüldü.

UKRAYNA SAVAŞI SONRASI YENİDEN YAYILAN MİLLİYETÇİLİK DALGASI

Koronavirüs salgınının etkisini yitirdiği ve Rusya-Ukrayna savaşının devam ettiği bu dönemde; liderlerin yeniden milliyetçi söylemlere sarıldığı görülüyor. Politikalarını milliyetçiliğe göre şekillendiren liderlerin başında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin geliyor.

Şubat ayında yaptığı açıklamada, Ukrayna’nın hiçbir zaman devlet olamadığını söyleyen Putin, Kiev yönetimine ait tüm toprakların tarihi olarak Rusya’ya ait olduğunu öne sürdü. Konuşmasında Lenin ve Stalin gibi liderleri Rusya’nın topraklarını başkalarına vermekle eleştiren Putin, Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Lugansk cumhuriyetlerinin de bağımsızlığını tanıyan bir kararnameye imza attı. Putin’in bu açıklamalarından birkaç gün sonra 24 Şubat tarihinde Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri saldırıları başladı.

Ukrayna savaşının devam ettiği süre boyunca Putin de milliyetçi söylemlerini sürdürdü. Rusya, Ukrayna’nın tarihi olarak kendi toprağı olduğunu ve SSCB dağıldıktan sonra Kiev’in ulusal bir devlet olmayı başaramadığını savunmaya devam ediyor.

Son dönemde milliyetçi söylemleri ile dikkat çeken bir diğer lider ise Macaristan Başbakanı Viktor Orban. 3 Nisan’da gerçekleştirilen seçimleri kazanarak yeniden Başbakan seçilen Viktor Orban, milliyetçi söylemleri sayesinde geniş kitlelerden destek buldu.

Orban, son yıllarda Rusya ve Çin gibi ülkelerle geliştirdiği ilişkilerle ön plana çıkarken, AB ve NATO ile ilişkilerinde sürekli sorunlar yaşadı. AB karşısında milliyetçi söylemlere sarılan Orban, bu söylemleri sayesinde özellikle kırsal kesimden büyük destek almayı başardı. Orban’ın seçimleri yeniden kazanmasında; ülkede enflasyon ve işsizlik oranlarının azalması, Macaristan’ın Ukrayna krizinden en az etkilenen ülkelerden biri olması ve ekonomik olarak önemli adımlar atılması da etkili oldu.

İlerleyen dönemde İngiltere’de Boris Johnson’ın, Brezilya’da Jair Bolsonaro’nun ve Hindistan’da Narendra Modi’nin seçimleri kazanabilmek için milliyetçi söylemlere daha çok ağırlık vermeleri bekleniyor. Bu liderler, kendilerine yönelik desteğin artması için milliyetçi politikaları en önemli araç olarak görüyor. Ancak başarısız politikaları nedeniyle bu söylemlerin halk tarafından beklenilen karşılığı bulması, düşük bir ihtimal olarak görülüyor.