Reisi ile birlikte İran’ın ABD politikası yeniden şekilleniyor
İran’da Cumhurbaşkanlığı koltuğuna İbrahim Reisi’nin oturmasının ardından ABD politikası yeniden şekilleniyor. İki ülke bir taraftan nükleer müzakerelere yeniden dönmek için çalışmalarını sürdürürken, bir taraftan ise Umman Denizi’nde yaşanan gelişmelerden dolayı gerginlik yaşıyor. Peki, İran ile ABD arasında neler oluyor? İki ülke nükleer anlaşmaya yeniden dönebilecek mi?
Geçtiğimiz gün İran ile ABD arasında Umman Denizi’nde yaşanan gelişmeler üzerine gerginlik yaşandı. İran devlet televizyonunun Devrim Muhafızları Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na dayandırdığı habere göre, ABD, Umman Denizi’nde İran’a ait bir petrol gemisine el koymaya çalıştı. Söz konusu haberde, ABD’nin, bu operasyonda başarılı olamadığı belirtildi.
ABD’nin, İran’ın petrol sevkiyatı için kullandığı petrol gemisine el koyduğu belirtilirken, petrolün ikinci bir gemiye nakli esnasında İran Deniz Kuvvetleri’nin duruma müdahale ettiği bildirildi. Haberde ayrıca, Deniz Kuvvetlerinin, petrolün yüklendiği ikinci gemiye havadan operasyon düzenlediği ve kontrolü sağlayarak gemiyi İran sularına çektiği dile getirildi.
İran devlet televizyonu tarafından yapılan haberde, ABD’nin birkaç helikopter ve savaş gemisi ile petrol taşıyan gemiyi takip ettiği ancak İran sularına girmesiyle ABD güçlerinin geri çekilmek zorunda kaldığı ileri sürüldü.
ABD’li yetkililer tarafından yapılan açıklamalarda ise söz konusu iddialar yalanlandı. AA muhabirine açıklamalarda bulunan Pentagon yetkilisi, İran Devrim Muhafızları tarafından öne sürülen iddiaların gerçeği yansıtmadığını söyledi.
İsmini açıklamak istemeyen yetkili, “Geçen hafta, İran Devrim Muhafızlarının uluslararası sularda seyir halindeki bir tanker gemisine yasa dışı olarak çıktığını gördük ancak müdahale etmedik” şeklinde konuştu. Ayrıca yetkili, İran güçlerinin söz konusu gemiyi İran kara sularına götürdüğünü belirtti.
REİSİ: “NÜKLEER MÜZAKERELERİ TERK ETMEYECEĞİZ”
ABD ile İran arasında Umman Denizi’nde gerilimin arttığı bir dönemde, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’den nükleer müzakereler hakkında yeni açıklamalar geldi. İran’ın Simnan kentine giden Reisi, burada ABD’nin Tahran Büyükelçiliği işgalinin 42. yıl dönümü için düzenlenen programda açıklamalarda bulundu.
Nükleer anlaşma müzakerelerine değinen Reisi, “Yaptırımların kaldırılması noktasında geri adım atmamız söz konusu değil. Müzakere masasını terk etmeyeceğiz ancak buna karşılık taviz de vermeyeceğiz” şeklinde konuştu.
Reisi, müzakere anlayışlarının sonuca dayalı olduğunu vurgularken, Umman Denizi’nde yaşanan gelişmeler konusuna da değindi. Reisi, söz konusu iddialar ile ilgili Devrim Muhafızları Ordusu’na övgüde bulunurken, ABD’nin bölgede “zorbalık peşinde olduğunu” ileri sürdü.
Öte yandan İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ve üst düzey nükleer müzakerecisi Ali Bagheri Kani ise İran’ın 29 Kasım’da nükleer müzakerelere döneceğini açıkladı. Sosyal medya hesabından açıklamalarda bulunan Bagheri, Avrupa Birliği Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Enrique Mora ile telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini belirtti.
Bagheri, “Yaptığımız telefon görüşmesinde, yasa dışı ve insanlık dışı yaptırımların kaldırılmasına yönelik müzakereleri 29 Kasım’da Viyana’da başlatmayı kabul ettik” ifadelerini kullandı.
NÜKLEER ANLAŞMAYA GERİ DÖNÜŞ MÜMKÜN MÜ?
2015 yılında İran ile Almanya, Fransa, Rusya, Çin, İngiltere ve ABD arasında imzalanan nükleer anlaşma; kısa ve uzun vadede tüm ülkelere fayda sağladı. Söz konusu anlaşma, İran’ın uranyum zenginleştirme oranını azaltmayı ve bunun karşılığında Tahran hükümetine karşı uygulanan ambargoların kaldırılmasını öngörüyordu. Anlaşmanın imzalanması ile birlikte taraflar, verilen taahhütleri yerine getirmeye başladı.
Barack Obama döneminde imzalanan anlaşma sayesinde İran ile ABD arasında uzun yıllardır gergin seyreden ilişkiler yumuşadı. Bu süreçte ABD ve Batı’nın Tahran’a yönelik ambargoları kaldırmaları üzerine İran ekonomisi rahat bir nefes aldı. Pahalılık, işsizlik, yüksek enflasyon ve zorlu hayat şartları gibi durumlardan şikayetçi olan İran halkı, nükleer anlaşmanın devreye girmesiyle birlikte ekonomik olarak toparlanmaya başladı.
2017 yılında ABD Başkanlığına Donald Trump’ın gelmesi üzerine İran ile gerilim yeniden arttı. İran’ın hiçbir sözü yerine getirmediğini savunan Trump, Tahran hükümetinin gizli bir şekilde uranyum zenginleştirmeye devam ettiğini ileri sürdü. 2018 yılına gelindiğinde ise Trump, ABD’nin, nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekildiğini duyurdu.
Trump’ın nükleer anlaşmadan çekilmesinin hemen ardından ABD tarafından İran’a yönelik ambargolar yeniden uygulanmaya başladı. Bu süreçte İran’ın ulusal para biriminin değeri oldukça düşerken, halkın ise ekonomik kriz karşısında eleştirileri artmaya başladı. İran, ABD ve Batı tarafından uygulanan ambargolar karşısında Rusya ve Çin gibi ülkelerle yeni anlaşmalar imzalama yoluna gitti. Ancak Moskova ve Pekin ile imzalanan ekonomik anlaşmalar da; İran ekonomisinin yeniden toparlanmasında beklenen etkiyi yaratamadı.
20 Ocak 2021 tarihinde göreve gelen Joe Biden ise Orta Doğu’da Donald Trump’tan farklı politikalar izlemeye başladı. Biden, göreve gelir gelmez İran ile nükleer müzakerelere yeniden başlama konusunda sinyaller verdi. Her defasında Rusya ve Çin ile mücadeleye yoğunlaşacağını söyleyen Biden, İran ile yaşanan sorunların diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğini dile getirdi.
Biden’ın İran üzerine yeniden şekillenen politikası, Tahran hükümetinden karşılığı buldu. İki ülke arasındaki nükleer müzakereler yeniden başladı. Avusturya’nın başkenti Viyana’da gerçekleştirilen toplantılarda, AB ve İranlı yetkililer, ABD’nin nükleer anlaşmasına yeniden dönmesi konusunu görüştü. İran, nükleer müzakerelere geri dönmek için kendisine uygulanan yaptırımların tamamen kaldırılmasını şart koştu. ABD ise İran tarafından verilen sözlere güvenmek istediğini ve sürecin diplomasi yoluyla çözüme kavuşturulması gerektiğini dile getirdi.
İki taraf arasındaki görüşmelerde büyük bir mesafe alınırken, Haziran ayındaki seçimlerde İbrahim Reisi’nin, İran’ın yeni Cumhurbaşkanı seçilmesi üzerine süreç tıkandı. Reisi’nin ABD karşısında daha sert ve mesafeli bir politika izleyeceği yönünde verdiği mesajlar, nükleer müzakerelerin sonlanmasını beraberinde getirdi.
Bugün gelinen noktada ise Reisi yönetimindeki İran, nükleer müzakereleri terk etmemekte kararlı. Ancak en büyük şartı İran’a yönelik tüm yaptırımların kaldırılması. ABD’nin bu şartı kabul etmemesi durumunda İran’ın nükleer anlaşmaya yeniden dönmesi çok zor bir ihtimal olarak görülüyor.
Reisi, bir taraftan Körfez ile yeni bir sayfa açmak isterken, bir taraftan ise komşu ülkelerle ilişkileri geliştirmek istiyor. İran, Rusya ve Çin gibi ülkelerle de ekonomik iş birliğini geliştirmeyi amaçlıyor. İran’a yönelik tüm ambargoların kaldırılmasını amaçlayan Reisi, ekonomik olarak halkı rahatlatmayı planlıyor. Ancak Reisi, ABD karşısındaki sert ve katı tutumunu da korumaya devam ediyor. Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney’e yakınlığıyla bilinen Reisi, ABD karşısında geri adım atmak istemiyor.
İki ülke arasındaki nükleer müzakerelerin, kısa sürede çözüme kavuşması zor görünüyor. Her iki tarafın da beklentileri, şartları, politikaları ve amaçları birbirinden farklı. Ancak ilerleyen zamanlarda iki taraf arasında nükleer anlaşmaya geri dönme ihtimalinin yüksek olduğunu söylemek mümkün.