İran-İsrail istihbarat savaşlarında yeni dönem

Orta Doğu’da 40 yılı aşkın bir süredir birbirini tanımayan ve düşman olarak gören İran ile İsrail arasında son yıllarda istihbarat savaşları arttı. Peki, Tahran ile Tel Aviv arasındaki istihbarat savaşı önümüzdeki dönem kızışabilir mi? İsrail’in Gazze saldırıları sonrası Orta Doğu’yu neler bekliyor?

Tahran ile Tel Aviv arasındaki istihbarat savaşları 1979’daki İran İslam Devrimi’nden bu yana devam ediyor. Uzmanlara göre İsrail, istihbarat savaşlarında İran’a göre bir adım önde bulunuyor. 1979’daki devrimin ardından İranlı Yahudilerin İsrail’e göç etmesi, Tel Aviv hükümetine, en büyük rakibinin dilini çözmede insan kaynağı imkanını beraberinde getirdi.

Tel Aviv hükümetinin, olası siber ve sıcak savaşlara karşı liseden başlayarak öğrencilere okullarda Farsça eğitimi verdiği ve bu konuda yoğun çalışmalarda bulunduğu biliniyor. Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion Lisesi, 2015 yılından bu yana 11 ve 12’nci sınıflara, Fars dili ve kültürünü öğreterek, öğrencilerin 'düşman' karşısında daha bilinçli hareket etmesini amaçlıyor. 

Eski bir gizli servis çalışanı olan Pini Shmilovich’in öncülüğünde kurulan bu liseden mezun olan öğrencilerin birçoğu İsrail gizli servislerinde çalışmaya başlıyor. Tel Aviv hükümeti, İran’ın özellikle nükleer programları karşısında önlemlerini artırabilmek için bu okul programlarına ihtiyaç duyuyor. 

İsrail Nisan 2022’de İran’ın nükleer programına ait olduğunu ileri sürdüğü gizli belgeler yayımlamış, binlerce dosyanın tercüme ve analiz edilmesi için Farsça altyapısı olan ajanlara ihtiyaç duymuştu. 

Shmilovich, “İran, İsrail devletinin geçmişte en önemli meselelerinden biriydi. Şu anda da öyle ve gelecekte de İsrail’in en önemli meselelerinden biri olarak kalacak. Bence bizim bu bölgeyi çok iyi bilen uzmanlar yetiştirmemiz gerekiyor” cümleleriyle Tel Aviv’in İran karşısında göstermesi gereken tavra dikkat çekmişti.

Shmilovich, her yıl Farsça programından mezun olan yaklaşık 25 öğrencinin askeri ve sivil istihbarat birimleri için doğal adaylar olduğunu belirtmiş, öğrencilerinin bu tür misyonlarda görev alabileceğini, ‘atom arşiv’ olarak tanımladığı materyalleri de tercüme ya da analiz edebileceğini ifade etmişti.

İran da İsrail’den gelecek tehlikeler karşısında bazı üniversitelerde İbranice dersleri veriyor. Ancak Tahran hükümetinin bu konuda hangi çalışmalarda bulunduğu net bir şekilde bilinmiyor.

YAPAY ZEKA İLE ÖLDÜRÜLEN NÜKLEER FİZİKÇİ: MUHSİN FAHRİZADE

Aralık 2020’de İran’ın başkenti Tahran’da gerçekleştirilen bir suikast, uluslararası medyada uzun bir süre gündem oldu. İran’ın nükleer faaliyetleri konusunda kilit isimlerden biri olan Muhsin Fahrizade, başkente çok yakın bir noktada suikasta uğradı.

Suikastın ardından İran Devrim Muhafızları’nın üst düzey komutanlarından Tuğamiral Ali Fadavi, fizik profesörü Muhsin Fahrizade’nin uydudan kontrol edilen ve “yapay zekaya” sahip bir silah kullanılarak öldürüldüğünü söyledi. 

Fadavi, kullanılan silahın Fahrizade’nin yüzüne “odaklandığını” ve 13 el ateş ettiğini dile getirirken, olay esnasında fizikçi profesörün yanında 11 koruma görevlisi olduğunu ve yakın korumasına dört merminin isabet ettiğini aktardı. 

Silahın Nissan marka pikabın üstüne yerleştirildiğini söyleyen Fadavi, “Silah yalnızca Fahrizade’nin yüzünü hedef aldı. Kendisine yalnızca 25 santimetre mesafedeki eşinin burnu bile kanamadı” ifadelerini kullandı.

Fadavi ayrıca, silahın uydu üzerinden “internetten kontrol edildiğini” ve hedef alırken kamera ile yapay zeka teknolojilerini kullandığını kaydetti.

İranlı yetkililer, suikastın ardından yaptıkları açıklamalarda, Muhsin Fahrizade’nin ölümünden Tel Aviv hükümetini sorumlu tuttu. İran’ın nükleer programında çalışan en önemli bilim insanlarından biri olan Fahrizade, uzun yıllardır İsrail’in hedefindeydi. 

Tahran’ın nükleer faaliyetlerini kendi varlığını açısından en büyük tehdit olarak gören İsrail; İran’ın önde gelen bilim adamlarına, nükleer fizikçilerine ve Devrim Muhafızları Komutanları’na suikastler düzenliyor. Muhsin Fahrizade suikastı ise İsrail’in son yıllarda gerçekleştirdiği en sıra dışı suikast olarak öne çıkıyor.

Fahrizade’nin başkent Tahran’da yapay zeka ile öldürülmüş olması, İran istihbaratına çok önemli bir darbe vurdu. İsrail’in geçmiş yıllarda da İran’ın önemli bilim adamlarına suikast düzenlediği biliniyor. 

İRAN’IN NÜKLEER TESİSLERİ SON YILLARDA SALDIRILARIN HEDEFİ OLDU

İsrail son yıllarda özellikle İran’ın nükleer tesislerini hedef alıyor. Tel Aviv, Tahran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerine şiddetle karşı çıkıyor ve bu çalışmaların sonunda İran’ın nükleer silahlara sahip olacağına inanıyor. 

Orta Doğu’da kendine daha güvenli bir alan inşa etmek isteyen İsrail, ABD ile İran arasında 2015 yılında yapılan nükleer anlaşmaya şiddetle karşı çıkmıştı. Tel Aviv, İran’ın bu anlaşma sayesinde nükleer faaliyetlerini saklamayı başardığını ve bölgede daha tehlikeli olacağını düşünmüştü. 

Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi İsrail tarafından memnuniyetle karşılanmıştı. 2018 yılında Trump’ın nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilmesinin ardından İsrail, İran’ın nükleer tesislerini daha çok hedef almaya başladı. 

Nisan 2021’de İran’ın en önemli nükleer tesislerinden olan Natanz saldırıya uğradı. İranlı yetkililer, saldırıların arkasında İsrail’in olduğunu ve intikam alınacağını açıkladı.

Dönemin Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, “Siyonistler intikam almak istiyor çünkü yaptırımların kaldırılması konusunda ilerleme sağladı. Açıkça buna izin vermeyeceklerini söylediler. Ama Siyonistlerden intikamımızı alacağız” ifadeleriyle, İsrail’in söz konusu saldırılarının arkasındaki niyete dikkat çekti.

Saldırı sonucu insanlar ya da çevre zarar görmezken, olay sonrası sadece etkisi en düşük IR1 adı verilen santrifüjlerin zarar gördüğü açıklandı. İran’ın bu tesiste uranyum zenginleştirme faaliyetlerini yürüttüğü biliniyordu.

İsrail devlet radyosu Kan, istihbarat kaynaklarına dayandırdığı haberinde, İran’ın Natanz nükleer tesislerine yönelik saldırının Mossad tarafından düzenlenen siber bir operasyon olduğunu yazdı. 

New York Times gazetesine konuşan ABD istihbarat kaynakları ise yaşanan büyük bir patlamanın, yeraltındaki tesisin içindeki santrifüjlere enerji sağlayan sistemi tamamen imha ettiğini ifade etti. 

Aralık 2021’de ise Natanz Nükleer Tesisi’ne 20 kilometre mesafedeki Badrud bölgesinde bir patlama meydana geldi. İran devlet televizyonu, olası bir saldırıya karşı hava savunma sistemlerinin tepkisini ölçmek için tatbikat amacıyla füze ateşlendiğini açıkladı.

İSRAİL-HAMAS SAVAŞININ ARDINDAN ORTA DOĞU’YU NELER BEKLİYOR?

İran ile İsrail arasında Orta Doğu’da uzun yıllardır siyasi, askeri ve jeopolitik olarak devam eden mücede; 7 Ekim’de başlayan İsrail'in Gazze saldırılarından sonra daha da kızıştı. İsrail, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırılarının arkasında İran’ın olduğunu ve bölgede tüm dengelerin değişeceğini söylüyor.

İran ise İsrail’e karşı Hamas’a yönelik siyasi, askeri ve ekonomik desteğini daha da artırıyor. İsrail’in nükleer silahlara sahip olması ve başta ABD olmak üzere Batı dünyasından aldığı destek; İran’ı İsrail ile doğrudan bir savaşa girmekten uzaklaştırıyor.

Öte yandan Lübnan’daki Hizbullah’ın, Yemen’deki Husi hareketinin, Irak’taki Haşdi Şabi güçlerinin İran tarafından desteklenmesi ve İsrail’in etrafını sarması da Tel Aviv’in Tahran ile doğrudan bir savaşa girme yolunu engelliyor.

İran ile İsrail arasında önümüzdeki dönemde istihbarat savaşlarının artması bekleniyor. Irak, Suriye, Yemen, Lübnan ve Bahreyn gibi ülkelerde iki tarafın birbirine yönelik hamleleri artabilir.

Geçtiğimiz günlerde İran’ın resmi ajansı IRNA, İran ile Afganistan sınırındaki dağlık alanda, İsrail Ulusal İstihbarat Servisi Mossad için çalışan 3 ajanın yakalandığını duyurmuştu.

Kimliği açıklanmayan kişilerin, Afganistan topraklarından İran’daki bazı hedeflere İHA saldırısı düzenleme hazırlığında oldukları öne sürülmüştü. Yaşanan bu olay, önümüzdeki dönemde iki taraf arasında istihbarat savaşlarının daha da kızışacağını gözler önüne seriyor.