İran-Körfez ilişkileri Yemen’deki savaşı sonlandırabilir mi?

Yemen’de son günlerde çatışmaların daha da alevlendiği görülüyor. Peki, İran ile Körfez’in normalleştiği dönemde Yemen’deki çatışmaların artması ne anlama geliyor? İran-Körfez normalleşmesi bölgeye nasıl yansıyacak? Yemen’deki savaş ne zaman sonlanacak?

İstikrarsız bir siyasi yapıya sahip olan Yemen, Körfez’in en yoksul ülkelerinden biri olarak ön plana çıkıyor. Ülkede, ideoloji ve mezheplerin iç içe geçmiş olması, siyasi istikrarın sağlanamamasında en önemli etkenlerden biri olarak gösteriliyor. Ayrıca aşiret bağları nedeniyle ülkede sürekli gerginlik yaşanıyor.

Yemen’in coğrafi konumu ise birçok ülkeyi yakından ilgilendiriyor. Kızıldeniz’in girişini kontrol eden Yemen, bölgedeki ticaretin yönetilmesinde ve kontrol edilmesinde önemli rol oynuyor. Suudi Arabistan ve BAE gibi Körfez ülkelerinin yanı sıra İran, Rusya ve ABD de Yemen ile yakından ilgileniyor.

2011 yılında Tunus’ta başlayan ve kısa süre içerisinde tüm bölgeye yayılan Arap Baharı rüzgarından etkilenen ülkelerden biri de Yemen oldu. 33 yıl boyunca ülkeyi yöneten Ali Abdullah Salih, halk tarafından ülkenin birçok yerinde protesto edildi. İlk başta bazı imtiyazlar göstermek zorunda kalan ve istifa etmeyi kabul etmeyen Salih; daha sonrasında ise ülkeyi terk ederek Suudi Arabistan’a kaçtı.

Üç ay Suudi Arabistan’da kaldıktan sonra ülkesine geri dönüş yapan Salih, görevini bırakacağını duyurdu. Şubat 2012’de Salih’in Devlet Başkanlığı koltuğunu Mansur Hadi devraldı. Ancak Hadi de göreve gelmesinin ardından başta Husiler olmak üzere bazı grupların protestosu ile karşı karşıya kaldı.

1990’lı yılların başında Güney ile Kuzey Yemen’in birleşmesinin ardından ülkedeki etkisini artıran Husiler, 2011 yılında Abdullah Salih aleyhindeki gösterilerde ön saflarda yer aldı. Abdullah Salih’in görevini bırakması ve Mansur Hadi’nin başkanlık koltuğa oturmasının ardından Husiler’in hükümet aleyhindeki faaliyetleri daha da arttı. Başkent Sana’nın kuzeyindeki bazı yerleşim alanlarında kontrolü ele geçiren Husiler, 2015 yılına gelindiğinde Hadi’nin istifa etmesi için gösteriler gerçekleştirdi.

Protesto gösterilerinin ardından ilk önce Aden’e daha sonra ise Suudi Arabistan’a giden Hadi, bir müddet sonra tekrar Yemen’e döndü. Görevi bırakmadığını açıklayan Hadi, yaşananları ise bir darbe olarak nitelendirdi.

Ülkede gerilimin tırmanması üzerine Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) devreye girdi. Mansur Hadi’ye destek veren Körfez, Husiler’e karşı ise sert müdahalelerde bulundu. Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Fas, Sudan, Ürdün ve Mısır bir araya gelerek savaş koalisyonu kurdu. ABD, İngiltere ve Fransa ise Husiler’e karşı yürütülen savaşta, Koalisyon güçlerine lojistik ve istihbarat desteği verdi.

Yemen’deki Husiler ise İran tarafından yoğun bir şekilde desteklendi. Husiler’in büyük bir çoğunluğunun Zeydi Şiilerden oluşması, İran’ın bu grupla yakın ilişkiler kurmasında önemli bir rol oynadı. Husiler’in, Yemen’in asıl sahibi olduğunu düşünen ve Körfez destekli bir hükümet kurulmasını istemeyen İran; bölgedeki nüfuzunu her geçen gün artırmaya devam ediyor.

Yemen’de yedi yıldır devam eden savaşta; Suudi Arabistan’ın birçok petrol ve enerji tesisi, Husiler’in füze saldırılarının hedefi oldu. Öyle ki, dünyanın en büyük petrol şirketi olarak kabul edilen Suudi Aramco’nun petrol tesisleri, Husiler’in füzeli saldırılarına maruz kalmıştı. Söz konusu saldırı uzun bir müddet dünya kamuoyunda gündemde kalmış, dünyadaki petrol fiyatlarında büyük değişiklikler meydana gelmişti.

İRAN İLE KÖRFEZ ARASINDA YEMEN REKABETİ

İran ile Körfez, uzun yıllardır Orta Doğu’daki birçok ülkede rekabet içerisinde. Suriye, Bahreyn, Irak, Lübnan ve Yemen bu ülkelerin başında geliyor. Körfez, Yemen’de İran destekli Husiler’in yönetimi ele geçirmesini istemiyor. Husiler’in iktidara gelmesi durumunda İran ile komşu olacağını düşünen Körfez, bu durumu bir güvenlik tehdidi olarak görüyor. Körfez’in bir diğer endişesi ise Yemen’de İran destekli bir hükümet oluşursa, bölgedeki nükleer faaliyetlerin artması.

İran ise özellikle Orta Doğu ve Körfez’deki nüfuzu için Yemen ile çok yakından ilgileniyor. Husiler ile çok yakın ilişkilere sahip olan İran, Kızıldeniz üzerindeki ticarette de söz sahibi olmak istiyor. Ayrıca İran, ABD’nin Körfez ülkelerindeki askeri üslerine karşı Yemen’deki Husiler ile askeri iş birliğini geliştirerek karşılık vermek istiyor.

İki taraf arasında Yemen’deki rekabet, son yedi yıldır şiddetlenmiş durumda. Bu süreç içerisinde İran ile Körfez sık sık karşı karşıya geldi. Özellikle Körfez, Husiler tarafından kendi topraklarına yönelik gerçekleştirilen saldırılardan İran’ı sorumlu tuttu.

Ancak bugün gelinen noktada; İran ile Körfez, ilişkilerini normalleştirmek için karşılıklı adımlar atıyor. Geçtiğimiz sene Irak’ın başkenti Bağdat’ta başlayan normalleşme süreci, daha sonra iki taraftan gelen olumlu açıklamalar ile farklı bir boyut kazandı. İran ile Suudi Arabistan istihbaratları, birkaç defa Irak’ın başkenti Bağdat’ta gizli görüşmeler gerçekleştirdi. Daha sonrasında ise hem Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Salman, hem de İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade; ilişkilerin normalleşmesi yönünde açıklamalarda bulundu. Haziran 2021’de Cumhurbaşkanı seçilen İbrahim Reisi de; komşu ülkelerle ve Körfez ile ilişkileri geliştirmek istediklerini söyledi.

İran-Körfez normalleşmesinin, Yemen’deki savaşa da olumlu yansıması ve bölgedeki çatışmaların azalması bekleniyordu. Ancak son günlerde Koalisyon güçlerinin Husiler’e yönelik saldırıları artmış durumda. Husiler de kontrol ettikleri bölgeleri Koalisyon güçlerine terk etmemek için saldırılara sert karşılık veriyor.

İran ile Körfez arasında atılacak adımların önümüzdeki dönemde daha da sıklaşması bekleniyor. Bu durum, Yemen’deki savaşta gerilimin azalmasına yol açabilir. Ancak her iki tarafın da Yemen’deki amaçlarından vazgeçeceği söylenemez. Husiler’in elinde bulunan ordu ve silah gücü göz önünde bulundurulduğunda; Yemen’deki savaşın kısa süre içerisinde sonlanması zor bir ihtimal olarak görülüyor.