Seçimlerin ardından İran’ı ve bölgeyi neler bekliyor?

İran’da Haziran ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşıyor. Eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın da adaylığını duyurduğu seçimler öncesi, kimin Cumhurbaşkanı olacağı merak konusu. Peki, İran’ın son yıllardaki bölge politikaları nasıl şekillendi? İran’daki seçimlerden sonra nasıl bir İran ve nasıl bir Orta Doğu bekleniyor?

1979 yılındaki İslam Devrimi’nden itibaren bölgede ABD ve İsrail karşıtı politikalar izleyen İran, özellikle eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad döneminde Orta Doğu ülkelerindeki etkinliğini artırmaya başladı. Ahmedinejad’ın söylemleri, konuşmaları, politikaları, tartışmaları ve yaşam tarzı sürekli dünya gündemini meşgul etti.

Sade ve gösterişsiz bir yaşam tarzı ile dikkat çeken Ahmedinejad, özellikle Birleşmiş Milletler (BM) toplantılarında ABD ve İsrail aleyhindeki sert sözleri ile dünyada yankı yarattı. İsrail’i ırkçı ve faşist olarak niteleyen Ahmedinejad; İran’ın, Lübnan ve Suriye gibi ülkelerdeki etkinliğini artırarak İsrail üzerindeki baskısını artırmaya çalıştı.

Ahmedinejad döneminde iç politikada birtakım sorunlar yaşayan İran’da, 2009 yılındaki seçimler öncesinde birtakım karışıklıklar meydana geldi. Meydanlara ve sokaklara dökülen muhalifler, Ahmedinejad’ın yeniden adaylığını protesto etti. Protestocular, polisin sert müdahalesi ile karşı karşıya kaldı. Yaşanan olayların ardından Ahmedinejad yanlıları da sokaklara dökülerek muhaliflere tepki gösterdi.

İç ve dış politikada radikal kararlar alan, sert ve tavizsiz bir politika uygulayan, bazı çevreler tarafından çok sevilirken bazı çevreler tarafından ise büyük öfke duyulan Ahmedinejad, 2013 yılında Cumhurbaşkanlığı görevini Hasan Ruhani’ye devretti. Bölgede ve ülkede sert politikalar yürüten Ahmedinejad’ın ardından göreve gelen Ruhani, daha ılımlı politikalar sergilerken, birtakım reform uygulamaları ile dikkat çekti.

Hasan Ruhani döneminde ülkenin en önemli gündem maddesi 2015 yılında ABD, Çin, İngiltere, Rusya, Fransa ve Almanya ile imzalanan nükleer anlaşma oldu. Anlaşma çerçevesinde İran uranyum zenginleştirme oranını düşüreceği vaadinde bulunurken, diğer ülkeler ise 40 yıldır İran’a uygulanan ambargoların yavaş yavaş kaldırılacağını taahhüt etti.

Karmaşık bir siyasi yapısı olan İran’da, Velayet-i Fakih anlayışı ve sistemi ülkede büyük bir etkiye sahip. Bu anlayışa göre ülkedeki dini lider, uygulayacağı politikalar konusunda siyasi hükümete yol gösterir. İran hükümeti ise dini liderin belirlediği çizgileri aşmamak ve gösterdiği yönde ilerlemek zorundadır. İran’da siyasi hükümet Velayet-i Fakih (Dini lider) ile zıt ve çelişkili politikalar yürütürse, bu durum ülkedeki dinamiklerin değişmesine yol açar.

2015 yılında yapılan nükleer anlaşmaya İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney ve temsilcileri mesafe ile yaklaştı. Avrupa ve ABD’ye karşı güven sorunu duyduklarını belirten Dini Lider, verilen sözlerin yerine getirilmemesi halinde anlaşmanın sonlandırılması gerektiğini söyledi. Siyasi hükümet ile dini merciiler arasında ufak pürüzler yaşanmaya başladı.

Anlaşmanın ardından İran’a uygulanan ambargolar yavaş yavaş kalkmaya başladı. Bu durum, 40 yıldır ambargolar altında bulunan İran’da, ekonomik olarak büyük zorluklar yaşayan halkın biraz nefes almasına sebep oldu. Uzun yıllardır işsizlik, enflasyon, yoksulluk gibi sorunlar nedeniyle şikayet eden halk, ambargoların kaldırılması ile birlikte bir süre rahatlık yaşadı. İran’ın dış ülkeler ile ithalat-ihracat ticaret hacmi de artış gösterdi.

Nükleer anlaşma devam ederken, ABD’de 2017 yılında başkanlığa gelen Donald Trump, İran’a karşı sert ve tavizsiz bir politika sergilemeye başladı. Her fırsatta nükleer anlaşmaya eleştiriler yönelten Trump, anlaşmayı imzalamaları nedeniyle Barack Obama yönetimine suçlamalarda bulundu. Anlaşmadan çıkacağı yönünde sürekli söylemlerde bulunan Trump, 2019 yılında bir kararnameye imza atarak ABD’nin anlaşmadan tek taraflı olarak ayrıldığını duyurdu.

ABD’nin anlaşmadan tek taraflı olarak ayrılması ve İran’a yönelik ağır ambargoları yeniden başlatması ile birlikte İran’da döviz rekor üzerine rekor kırdı. Ülkenin para birimi tümen her geçen gün değer kaybederken, halk yeniden yoksulluk, işsizlik ve pahalılık gibi sorunlar ile karşı karşıya kaldı. İran’da Ruhani yönetimi yaşanan ekonomik sorunlara çözüm bulmakta zorlanırken, ülkedeki muhafazakarlar ise ABD ve Avrupa’ya güvenilmeyeceği yönündeki eleştirilerini daha şiddetli bir şekilde dile getirmeye başladı.

Trump’ın kararı ve ambargoların yeniden başlaması ile birlikte Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney, Ruhani liderliğindeki siyasi hükümete eleştirilerde bulundu. Hamaney, yaşanan ekonomik sorunların çözülmesi için hükümetin gece gündüz ayırt etmeksizin çalışması gerektiğini vurguladı. Bu durum dini lidere destek veren muhafazakarlar ile Ruhani’ye destek olan reform yanlıları arasındaki makasın biraz daha açılmasına yol açtı.

Geçtiğimiz Ocak ayında Biden’ın Başkanlık koltuğuna oturması ile birlikte, taraflar arasındaki nükleer müzakereler yeniden başladı. Viyana’da gerçekleşen müzakereler olumlu bir şekilde devam ederken, özellikle İran-Suudi Arabistan arasında yaşanan karşılıklı temaslar oldukça dikkat çekti. İran’da Haziran ayında yapılacak seçimler yaklaşırken, iki dönem üst üste görevde kalan Hasan Ruhani yeniden aday olamayacak.

İRAN’DA MUHTEMEL ADAYLAR

İç ve dış politikada ulusal çıkarların korunması göz önünde bulundurulduğunda, İran’da askeri figürlerin son zamanlarda ön plana çıktığı görülüyor. İran’daki siyasi partilerin başarısız politikaları ve geçmişteki hataları, askeri kökenli bir Cumhurbaşkanı adayının birleştirici bir aktör olabileceği düşüncelerine yol açıyor. Özellikle Hüseyin Dehkan, Said Muhammed, Rüstem Kasımi ve Muhsin Rızai gibi askeri kökeni bulunan isimler, adaylık için muhtemel isimler arasında yer alıyor.

Dini Liderin askeri danışmanlığını yapan ve eski Savunma Bakanı olan Hüseyin Dehkan, son üç hükümet içerisinde de görev alması sebebiyle ılımlı bir aday olarak ön plana çıkıyor. 2017 seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanlığı hedefinin olmadığını söyleyen Dehkan, 2021 seçimlerinde adaylığa yakın olarak gösteriliyor.

Adaylık için adı geçen bir diğer isim olan Said Muhammed, komutan olarak anılsa da askeri bir geçmişe sahip bulunmuyor. Devlet projeleri ile yakından ilgilenen Muhammed, genç yaşı ve ekonomik bilgisi ile ön plana çıkıyor. Devrim Muhafızları’nın ekonomik faaliyetlerini organize eden Said Muhammed, doktor lakabı ile tanınıyor.

Devrim Muhafızları Ordusu’nun en eski komutanlarından 66 yaşındaki Muhsin Rızai ise 2005, 2009 ve 2013 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde mağlubiyet aldı. 2021 seçimleri öncesinde adaylığı koyması ise ihtimal dahilinde gösteriliyor.

AHMEDİNEJAD YENİDEN ADAY

Eski Cumhurbaşkanı olan ve aday olup olmayacağı uzun zamandır tartışma konusu olan Mahmud Ahmedinejad, geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanlığındaki kayıt ofisine gelerek adaylık başvurusunda bulundu. Ahmedinejad, 2017 seçimlerinde de aday olarak başvurmuş ancak Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK) tarafından adaylığı veto edilmişti.

Adaylığının yeniden AKK tarafından reddedilmesi halinde seçimleri kabul etmeyeceğini söyleyen Ahmedinejad, aynı zamanda oy kullanmayacağını ve kimseyi desteklemeyeceğini ekledi. Ahmedinejad’ın daha önce iki dönem Cumhurbaşkanlığı yapması ve Dini Lider ile arasında yaşanan bazı sorunlar nedeniyle yeniden göreve gelmesi zor görünüyor.

ÖN PLANA ÇIKAN ADAY: İBRAHİM REİSİ

2017 yılında seçimlere girerek Hasan Ruhani’ye karşı yenilgi alan İbrahim Reisi, Dini Lider Ayaetullah Ali Hamaney’den aldığı destek sebebiyle Cumhurbaşkanlığı’na en yakın isimler arasında gösteriliyor. Yargı Erki Başkanlığı yapan Reisi, yargı makamlarında yaptığı görevler ve Velayet-i Fakih’e gösterdiği bağlılık ile ülkedeki muhafazakarların büyük desteğini alıyor.

İbrahim Reisi, bazı kesimler tarafından Dini Lider Hamaney’in halefi olarak gösteriliyor. Dini Lider Hamaney’in de ilk önce Cumhurbaşkanı olması ve ardından Dini Liderliğe geçmesi örnek veriliyor. 2017 yılında Dini Liderin desteğini almasına rağmen seçimleri kaybeden İbrahim Reisi’nin, 2021 seçimlerindeki şansı daha yüksek bulunuyor. Ruhani’nin yeniden aday olamayacak olması, muhafazakarlar ile birlikte reform yanlılarının da oylarının Reisi’ye kaymasına yol açabilir.

3 Ocak tarihinde İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’nin ABD tarafından öldürülmesi ile birlikte ülkede Dini Lider Ali Hamaney ve Reisi’ye destek arttı. Reisi’nin, Kasım Süleymani’nin cenazesinde döktüğü gözyaşları oldukça dikkat çekti. İbrahim Reisi’nin seçilmesi halinde İran’ın nasıl bir Orta Doğu politikası izleyeceği ise merak konusu oldu.

İRAN SEÇİMLERİNDEN SONRA ORTA DOĞU

ABD ve İsrail’in bölgede en büyük tehlike olarak gördüğü İran, son yıllarda Orta Doğu ülkelerinde gösterdiği faaliyetler ile bölgedeki nüfuzunu oldukça artırdı. İran’ın; Suriye’de Beşar Esad’a, Lübnan’da Hizbullah’a, Irak’ta Haşdi Şabi’ye ve Yemen’de Husiler’e verdiği destek, ABD ve İsrail tarafından teröre destek olarak yorumlanıyor. Ülkedeki ekonomik sorunlara rağmen, İran’ın bölge ülkelerine yüksek askeri harcamalarda bulunması halk tarafından tepki ile karşılansa da; İran nüfuzunu kaybetmemek için askeri ve ekonomik olarak yatırım yapmaya devam ediyor.

Biden ile birlikte ABD’nin almış olduğu yeni pozisyon, İran’ın son aylarda politikalarını gözden geçirmesine sebep oldu. Nükleer anlaşma için müzakerelere yeşil ışık yakan İran, uzun yıllardır sorunlar yaşadığı Suudi Arabistan ile de karşılıklı temaslarda bulundu. İki ülkenin temsilcilerinden ilişkilerin normalleşmesi yönünde açıklamalar geldi. Ayrıca İran’ın Katar, Türkiye ve Azerbaycan gibi ülkeler ile siyasi ve ekonomik ilişkileri de gelişmeye devam ediyor.

İran’da Cumhurbaşkanlığına en yakın isim olarak gösterilen İbrahim Reisi’nin seçilmesi halinde, İran'ın bölgede daha sert ve katı politikalar izlemesi bekleniyor. İran Dini Lideri Ali Hamaney’e bağlılığı ile bilinen Reisi’nin, Avrupa ve ABD aleyhindeki açıklamalar sonrasında nükleer anlaşmaya yanaşmayacağı öngörülebilir. Bu durum bölgedeki gerginliklerin yeniden artmasına yol açabilir.

İran’daki seçimlerin sonucu hangi şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın, İran’ın Orta Doğu’daki nüfuzunu ve faaliyetlerini azaltması beklenmiyor. İbrahim Reisi’nin Cumhurbaşkanı olması halinde Suudi Arabistan ile normalleşme sürecinin sona ermesi gündeme gelebilir. Suriye ve Yemen gibi ülkelerde dolaylı yollardan karşı karşıya gelen iki ülke, Reisi’nin seçilmesi halinde karşılıklı adımlardan vazgeçebilir.

İbrahim Reisi’nin seçilmesinden en çok kuşku duyan ülkenin İsrail olduğunu söylemek mümkün. İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in, İsrail aleyhindeki sözleri ve sert tutumu herkes tarafından biliniyor. Reisi’nin seçilmesi halinde, bölgede İsrail aleyhindeki politikalara daha çok ağırlık vermesi ve İsrail karşısındaki Filistinli ve Lübnanlı gruplara desteğin artması bekleniyor.