İran'ın içindeki olaylar Orta Doğu'ya nasıl yansıyacak?

22 yaşındaki Mahsa Amini’nin “İrşad Devriyeleri” tarafından gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesinin ardından İran’da başlayan rejim karşıtı protesto gösterileri devam ediyor. Bir taraftan eylemleri bastırmak için sert müdahalelerde bulunan İran, bir taraftan ise Orta Doğu’daki nüfuzunu korumaya çalışıyor. Peki, İran’ın dış politikası önümüzdeki dönemde nasıl şekillenecek? İran halkı, hükümetin iç ve dış politikadaki adımlarına neden tepki gösteriyor?

İran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini, başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle “Ahlak polisi” olarak adlandırılan “İrşad Devriyeleri” tarafından geçtiğimiz ay gözaltına alınmış ve daha sonrasında hayatını kaybetmişti.

Amini’nin yaşamını yitirmesinin ardından Tahran’da başlayan protesto gösterileri, kısa süre içerisinde tüm ülkeye yayıldı. Rejim karşıtı sloganların atıldığı eylemlerde, özellikle başörtü zorunluluğunun kaldırılmasını isteyen kadınlar ön planda yer aldı.

İran’daki gösterilerde, başörtü zorunluluğunun yanı sıra hükümetin özgürlük ve ekonomi alanındaki birçok kararları sert bir şekilde eleştirildi. Göstericiler, ülkedeki hayat pahalılığı, işsizlik, enflasyon, yüksek kur ve yoksulluk nedeniyle hükümete tepki gösterdi. 

İran’ın önde gelen sanatçıları, sporcuları, oyuncuları ve gazetecileri, hükümete karşı tepki gösteren eylemcilere destek verdi. Mahsa Amini’nin ardından ülkede başlayan kitlesel gösteriler, kısa süre içerisinde dünya geneline yayıldı. ABD ve Batı başta olmak üzere birçok ülkeden Tahran hükümetine tepki sesleri yükseldi. Almanya, Danimarka ve ABD gibi ülkeler, İran’a yönelik yeni yaptırımların devreye girmesi gerektiğini belirtti.

Mahsa Amini’nin ölümünün ardından ülkede başlayan ve bir ayı aşkın bir süredir devam eden olaylar; uzun yıllardır Suriye, Irak, Lübnan, Bahreyn, Afganistan ve Yemen gibi ülkelerde nüfuzunu güçlendirmeye çalışan Tahran hükümetinin, iç cephede kontrolü kaybettiğini gözler önüne serdi. 

Uzun yıllardır ekonomik krizle mücadele eden İran halkı; Tahran hükümetinin, Orta Doğu’da nüfuzunu korumak için harcadığı maliyetlere tepki gösteriyor. ABD ile nükleer anlaşmadan çıkılmasının ardından ekonomik yaptırımları daha da derinden hisseden halk, Viyana’da AB ile devam eden müzakere sürecinde bir türlü sonuca varılamamasından rahatsızlık duyuyor. 

Bir taraftan hükümetin özgürlük karşıtı politikalarına ve kararlarına tepki gösteren İran halkı, bir taraftan ise yaşanan ekonomik krizin çözümü için somut adımlar atılmasını istiyor. Yerel medyada ve uluslararası alanda İranlı yöneticiler hakkında ortaya atılan yolsuzluk ve rüşvet iddaları ise halkın öfkesini daha da artırıyor. 

İRAN ORTA DOĞU’DA GERİ ADIM ATACAK MI?

Tahran hükümeti, uzun yıllardır Orta Doğu coğrafyasında ABD ve İsrail’in etki alanını daraltmaya çalışıyor. 2011 yılında patlak veren olayların ardından Esad’a siyasi ve askeri olarak destek veren İran, özellikle İsrail sınırına yakın noktada bulunan Dera ve Kuneytra gibi bölgelerde nüfuzunu artırdı. 

Orta Doğu’daki en önemli müttefikini kaybetmek istemeyen İran; ABD ve İsrail’in tüm faaliyetlerine rağmen Rusya ile birlikte Esad’ın iktidarını kaybetmemesinde önemli bir rol oynadı. 

İran’ın Esad’a verdiği siyasi, askeri ve ekonomik desteğin bir diğer nedeni de; Irak ile başlayan, Suriye ile devam eden ve Lübnan Hizbullah’ı üzerinden Filistin’e ulaşan “Direniş Cephesi” olarak adlandırdığı koridorun ABD ve İsrail kontrolüne geçmemesiydi. 

Tahran hükümeti, halktan gelen tüm eleştirilere rağmen Suriye politikasında geri adım atmıyor. İran, yeni dönemde Suriye’nin Türkiye ile ilişkilerini yeniden normalleştirmesini istiyor. Suriye’nin kuzeyinde ABD destekli bir özerk devletin kurulmasına karşı çıkan İran, ülkenin güneyinde ise İsrail karşıtı faaliyetlerini sürdürüyor. 

İran, son dönemde Irak’taki nüfuzunu korumakta ise zorluk yaşıyor. Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, İran karşıtı izlediği politikalarla halkın büyük bir kısmından destek alıyor. Ekim 2021’de gerçekleştirilen parlamento seçimlerinde zafere ulaşan Şii lider Sadr, İran destekli siyasi partilerle koalisyon hükümeti kurmak istemediği için siyaseti bıraktı. 

Irak halkının büyük bir çoğunluğu, Tahran’ın bölgedeki faaliyetlerinden rahatsızlık duyuyor. Şii lider Mukteda es-Sadr, milliyetçi söylemleri ve İran karşıtı açıklamalarıyla destekçilerini her geçen gün artırıyor. Her ne kadar İran destekli siyasi partiler ve askeri gruplar ülkede varlığını korusa da; önümüzdeki dönemde Tahran hükümetini Irak’ta zorlu bir süreç bekliyor. 

İran, İsrail’e karşı Lübnan Hizbullah’ını ve Filistinli grupları askeri, ekonomik ve siyasi olarak desteklemeyi sürdürüyor. Tahran, Hizbullah’ın Lübnan siyasetinde önemli bir söz sahibi olmasını ve iktidarda bulunmasını istiyor. BAE ve Bahreyn gibi Körfez ülkelerinin İsrail ile normalleşme adımları atmasına tepki gösteren İran, Filistinli tüm grupların bir araya gelmesi ve Tel Aviv’e karşı birleşmesi için yoğun faaliyetlerde bulunuyor. 

Tahran hükümetinin bölgede en çok faaliyetlerde bulunduğu ülkelerden biri de Yemen. Suudi Arabistan başta olmak üzere Koalisyon güçlerine karşı Yemenli Husileri destekleyen İran; Riyad destekli bir hükümetin görevde kalmasını istemiyor. İran’ın, Yemenli Husilerin iktidara gelmesi için önümüzdeki dönemde de bölgeye yönelik askeri sevkiyatına devam etmesi bekleniyor. 

Özgürlük ve ekonomi alanında halkın yoğun tepkileriyle karşı karşıya kalan Tahran hükümeti; tüm eleştirilere rağmen Orta Doğu’da aynı siyaseti izlemeye devam ediyor. Rusya ve Çin gibi süper güçleri de yanına çekmeye çalışan İran’ın, Orta Doğu’daki yayılmacı politikasını sürdürmesi bekleniyor.