İran-Körfez normalleşmesi sonrası ticari ilişkiler güçleniyor
Cambridge Üniversitesi'nde araştırmacı William Figueroa, 10 Mart'ta İran ve Suudi Arabistan arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başlamasına dair yapılan anlaşma için, "Bölgesel siyasetle ilgili olanlar için tamamen beklenmedik değildi" ifadelerini kullandı. Suudi Arabistan ve İran, son birkaç yıldır Bağdat'ta bir dizi müzakere sürecinden geçmişti ve müzakereler 2022 Ekim ayından beri durmuş olsa da Çin'in, Tahran ve Riyad arasındaki ara buluculuğu normalleşme sürecini hızlandırdı.
6-10 Mart tarihleri arasında, İran'ın Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Ali Şamhani ve Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu Milli Güvenlik Danışmanı Musaad bin Mohammed Al-Aiban, barış için bir yol haritası üzerinde anlaştılar.
İki taraf, iki ay içinde elçilikleri yeniden açma ve yedi yıl önce ilişkileri kesmelerinden bu yana askıya alınmış olan 1998 Ekonomi, Ticaret, Yatırım, Teknoloji, Bilim, Kültür, Spor ve Gençlik Alanlarında Genel İşbirliği Anlaşması ve 2001 Güvenlik İşbirliği Anlaşması'nı yeniden uygulamayı kabul ettiler.
Ayrıca her iki taraf da "devletlerin egemenliğini ve iç işlerine karışmama" ilkesine saygı göstereceklerini kabul ettiler. İki ülkenin dışişleri bakanları bir araya geldi ve uygulamanın detaylarını şekillendirdi.
ÇİN'İN ROLÜ
Çin'in yatırım vaadi, uygulamanın şansını artırabilecek potansiyele sahip olabilir ancak anlaşmanın nasıl ulaşıldığı temel olarak bölgesel bir süreçti.
İki taraf arasındaki gerilimler, 2019 yılında Suudi Arabistan'ın petrol üretiminin yarısının İran tarafından desteklendiği şüphelenilen bir drone saldırısıyla sekteye uğratılmasıyla zirve yapmıştı.
Müzakereler, 2021 yılında Irak'ın o dönem başbakanı olan Mustafa el-Kadhimi'nin ara buluculuğuyla sessizce başlamış, ancak 2022 Ekim ayında el-Kadhimi'nin yerine Muhammed Şia el-Sudani'nin gelmesiyle durmuştu.
Her iki tarafın da müzakereleri ilerletmek için bir yolda mutabık kalmakta zorlanmasıyla; birkaç ay boyunca tansiyonlar tekrar tekrar yükselip düşmüştü.
Tahran merkezli bir gazeteci olan Saeed Azimi'ye göre; Suudiler, Bağdat'taki müzakerelerin yavaş ilerlemesinden dolayı, Xi Jinping'in Aralık 2021 ziyaretinde kendisine başvurarak Çin'in kendilerine ara buluculuk yapmasını istediler.
İran'ın, Reisi'nin Şubat 2022 ziyaretinde bu teklifi kabul ettiği görünüyor.
Buradaki önemli nokta, Suudi Arabistan'ın Çin'e başvurması; olayın diğer türlü cereyan etmemesidir.
Müzakerelerin sadece dört gün süren hızlı bir şekilde sonuçlandırılması da, temelinin uzun süre önce Bağdat'ta atılmış olabileceğini düşündürüyor.
Wall Street Journal, Çin'in ön koşulsuz masaya oturması için İran'a bazı teşvikler sunduğunu bildirdi.
Bunlar arasında, Çin bankalarındaki dondurulmuş fonlara erişim ve artan Çin yatırımları ile uluslararası nükleer faaliyetleri hakkındaki müzakerelerde destek sözleri yer alıyor.
Ancak bu raporlar doğrulanmamış olup; Çin'in İran ekonomisine gerçekten yatırım yapıp yapmayacağı, önceki vaatlerin takip edilip edilmeyeceği hâlâ açık bir sorudur.
Bu belirsizlikler göz önüne alındığında, Çin'in teşvikleri muhtemelen belirleyici bir faktör değildi.
Bunun yerine, İran'ın diplomatik bir zafer elde etmek karşılığında Çin'e verilebilecek bir bedel olarak gördüğü düşünülüyor.
İranlılar ve Suudiler, kendi stratejik düşünceleri için bu anlaşmayı takip etmeye ve Çin ara buluculuğunu memnuniyetle karşılamaya yönelik nedenlere sahipti.
Suudi tarafında, 2019 yılından bu yana İran'ın saldırganlığı konusunda büyüyen bir endişe vardı ve bunu önlemek için ABD'nin yetersiz olduğu anlaşılıyordu.
İran ile gerilimi azaltmak ve Husilerle müzakere yoluyla anlaşmaya varmak; Suudi ekonomisinin gelişimini ve çeşitliliğini destekleyerek, kendi başına bir küresel güç haline gelmesine yardımcı olarak Amerikan etkisinden uzaklaşma çabalarını destekliyor.
Suudi yorumcular, Çin'i devreye sokarak İran'ı müzakereleri bozmamaya ve artan Çin yatırımlarına erişimini kaybetmemeye teşvik edeceklerine inanmış görünüyorlar.
İran için anlaşma, ekonominin çöküşte olduğu ve ülkenin çeşitli skandallar ve protestolarla sarsıldığı bir dönemde geldi.
Diplomatik olarak izole edilmiş ve Çin fonlarını çekmekte zorlanan İran'ın, Mahsa Amini protestolarını kışkırtmakla suçladığı Suudi finansmanlı İran karşıtı medyanın üretimini azaltmak için bile olsa Suudilerle gerginliği azaltmak istediği belirtiliyor.
KÖRFEZ İŞBİRLİĞİ KONSEYİ-İRAN TİCARET İLİŞKİLERİ VE ABD YAPTIRIMLARI
İran, Çin'in yanı sıra Suudi Arabistan ve diğer Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri ile ticaretini de güçlendirmeyi umuyordu, ancak ABD yaptırımları nedeniyle İran'ın komşuları resmî olarak uluslararası para birimi, özellikle dolar dönüştürebilecek durumda değillerdi.
Sonuç olarak, Middle East Institute'e göre; İranlılar alternatif çözümler için komşu ülkelere yönelmeye başladılar, bunlar arasında ulusal para birimlerini kullanarak ikili ekonomik bağları güçlendirmek, serbest ticaret anlaşmaları imzalamak ve ihracatı artırmak yer alıyordu. Bunun bir kısmı İran mallarının daha ileri taşınması amaçlanmıştı.
Yaptırımların yarattığı sorunları düşünerek, İran'ın hemen hemen hiçbir seçeneği yoktu ve ihracatlarının dışına çıkmak ve bölgedeki komşularına odaklanmak zorunda kaldı. Komşu devletlere coğrafi yakınlık, maliyetleri düşürür ve para birimi veya malların takas işlemlerini kolaylaştırır.
Ayrıca komşular arasındaki ekonomik bağların ne kadar yakın olduğu, ne kadar fazla siyasi iyi niyet yaratılabileceğini belirler. Bu kesinlikle Tahran'ın umduğu şeydi.
ABD yaptırımları İran üzerindeki etkisini sürdürüyor. İranlı yetkililer, Körfez devletleri bankalarının Tahran için kolaylaştırıcı olarak rolü daha önemli hale geldi.
ABD yaptırımları, İran riyalini ağır bir şekilde etkiledi ve Reisi hükümeti ulusal bütçesini ödemek için para basmaya devam etti.