İran’daki seçim sonuçları bölgeye nasıl yansıyacak?

Geçtiğimiz günlerde seçimleri kazanarak İran’ın 8. Cumhurbaşkanı olan İbrahim Reisi’nin bölgede nasıl bir politika izleyeceği merakla bekleniyor. Peki, Reisi İran’da ve Orta Doğu’da neleri değiştirecek? Reisi ile birlikte İran-ABD ilişkileri ve nükleer anlaşma nasıl şekillenecek? Reisi’nin Türkiye-İran ilişkilerine etkisi ne olacak?

İran’da 18 Haziran günü gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimlerini oyların yüzde 62’sini eski Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi kazandı. Türkiye, Irak, Pakistan ve Suriye gibi ülkelerden Reisi’ye kutlama mesajları gelirken, İsrail ise yeni seçilen yönetime tepki gösterdi. Reisi’nin seçilmesi ile birlikte ABD’li ve İranlı yetkililerden karşılıklı açıklamalar gelmeye başladı. Reisi’nin ABD ile nükleer anlaşmaya geri dönüp dönmeyeceği ve ABD karşısında nasıl bir politika izleyeceği merak konusu oldu.

İbrahim Reisi özellikle ülkenin dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’e yakınlığı ile biliniyor. Hamaney ile uzun yıllardır iletişim içerisinde olan Reisi, 2017 yılındaki seçimlerde de Cumhurbaşkanı adayı olmuş ancak Hasan Ruhani karşısında seçimleri kaybetmişti. 2017 yılında İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney tarafından desteklenen Reisi, geçtiğimiz günlerde yapılan seçimlerde de onun desteğini arkasına aldı.

Muhafazakâr kişiliği ile bilinen Reisi, bugüne kadar Hamaney’in çizdiği profilde siyasi görüşlere sahip oldu. Reisi’nin, 3 Ocak 2020 tarihinde ABD tarafından öldürülen ve dini lider Hamaney’e yakınlığı ile bilinen İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani ile de çok yakın ilişkileri bulunuyordu. Ülkedeki muhafazakâr kesime hitap eden Reisi, İran’da ABD karşıtlığının oldukça yüksek olduğu bir dönemde seçimleri kazandı.

ABD tarafından uygulanan ambargolar nedeniyle ekonomisi zor zamanlardan geçen İran’da halk; yoksulluk, işsizlik, pahalılık ve yüksek döviz kuru gibi durumlardan oldukça şikâyetçi durumda. Ağır yaptırımların uygulanması ve Kasım Süleymani’nin öldürülmesi ile birlikte ülkede muhafazakâr olmayan kesimlerden de ABD’ye yönelik şiddetli tepkiler gelmeye başladı. Özellikle koronavirüsün ülkede yeni yeni etkili olmaya başladığı bir dönemde, İran’a dış ülkelerden gönderilen yardım tırlarının ABD yaptırımlarına takılması halk tarafından şiddetle kınandı. ABD karşısında kenetlenen İran halkı, hükümetten ekonomik sorunların aşılması için çözüm yolları üretmelerini istedi. Ancak Hasan Ruhani yönetimindeki hükümet, ülkeyi ekonomik krizden çıkartacak adımları bir türlü atamadı.

Reisi’nin göreve başlaması ile birlikte, ABD karşısında sert ve tavizsiz politikalar uygulaması bekleniyor. Geçmiş dönemde Hamaney’in, ‘ABD ve Batıya güvenmiyorum’ yönündeki sözleri göz önünde bulundurulduğunda; Reisi’nin, Hamaney’in açıklamaları doğrultusunda bir politika izleyeceği dile getirilebilir. Hasan Ruhani hükümetinde dini liderle yaşanan bazı sorunların, Reisi döneminde yaşanması beklenmiyor.

Reisi’nin göreve başlaması ile birlikte en çok merak edilen konu ise İran ile ABD’nin 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmaya geri dönüp dönmeyeceği konusu. Reisi’nin ABD karşısında sert bir politika izleyeceği ve birtakım tavizler göstermekten kaçınacağı öngörülebilir. Nitekim İran’daki ekonomik sorunlar ve Biden’ın Trump’tan daha farklı politikalar izlediği göz önünde bulundurulduğunda; Reisi döneminde iki ülkenin nükleer anlaşmaya geri dönmesi yüksek ihtimal olarak görülüyor.

Seçimleri kazanmasının ardından başkent Tahran’da basın toplantısı düzenleyen Reisi, yeni dönemde izleyeceği politikalar hakkında sinyaller vermişti. 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmada ABD ve AB’nin sözlerini tutmadığını vurgulayan Reisi, İran’ın dış politikasının nükleer anlaşma ile sınırlı olmadığının altını çizdi. Reisi bu açıklaması ile nükleer anlaşmaya tamamen kapıları kapatmazken, aynı zamanda İran’ın yeni dönemde Batı ve ABD’ye karşı sert politika sergileyeceği konusunda işaret verdi.

KOMŞU ÜLKELER İLE İLİŞKİLERİ GELİŞTİRECEK

Son yıllarda özellikle Yemen, Suriye, Afganistan, Irak, Lübnan ve Filistin gibi ülkelerde etkili olmaya çalışan İran; Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ve Arap ülkeleri ile büyük sorunlar yaşadı. Suudi Arabistan ve BAE’nin Yemen’de İran destekli Husiler’e karşı savaşması bölgede tarafları karşı karşıya getirdi. Bununla birlikte Suriye’de yaşanan olaylarda İran Beşar Esad’ın yanında dururken, Körfez ülkeleri ise Esad muhaliflerine askeri ve ekonomik olarak destek verdi.

Körfez ülkelerinin ABD ve İsrail ile yakın ilişkiler içerisine girmesi de İran’ın tepkisini çekti. Bölgede kendi güvenliği için İsrail’i en büyük tehdit olarak gören ve ABD’yiBüyük şeytan” olarak tanımlayan İran, Körfez'in bu ülkeler ile bir araya gelmesinden sürekli rahatsız oldu. Özellikle 2 Ocak 2016 tarihinde Suudi Arabistan’ın, Şii din adamı Ayetullah Nimr’i idam etmesi üzerine iki ülke arasında tüm ilişkiler koptu.

ABD’de Biden’ın başkanlık koltuğuna oturmasının ardından bölgede farklı bir dönem başladı. Göreve geldikten kısa bir süre sonra Yemen’deki savaşta koalisyon güçlerine verilen askeri desteğin sonlandığını duyuran Biden, İran ile nükleer anlaşmaya geri dönmek için müzakerelere destek verdi.

Biden’ın bu kararlarının ardından Suudi Arabistan ve İran arasında karşılıklı temaslar yaşanmaya başladı. İki ülkenin istihbarat görevlileri tarafından birkaç kez Irak’ta gizli görüşmeler gerçekleştirdi. Yapılan görüşmeler resmi makamlar tarafından doğrulandı. Sonrasında ise Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, İran ile ilişkileri normalleştirmek istiyoruz şeklinde açıklamalarda bulundu. Bu açıklama İran tarafından olumlu ve memnuniyetle karşılandı.

İran’ın Körfez ülkeleri ile ilişkilerini normalleştirmeye başladığı bir dönemde Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Reisi, ilerleyen zamanlarda söz konusu ülkeler ile ilişkilerini geliştirmek istediğini söyledi.

İran dünya ile temas kurmak istiyor. Hükümetimin önceliği bölgedeki komşularımızla ilişkileri geliştirmek olacak” ifadelerini kullanan Reisi, özellikle Basra Körfezi’ne komşu Arap ülkeleri ile ilişkileri düzeltmek istediğini dile getirdi. Reisi, “Komşularla ilişkiler hükümetimizin öncelikleri arasında bulunuyor. Suudi Arabistan ile ilişkilerin kurulmasında da büyükelçiliklerin açılmasında bizce hiçbir engel yoktur” ifadeleri ile İran’ın önümüzdeki dönemde Arap ülkeleri ile normalleşmeye devam edeceğini belirtti.

Reisi'nin bu açıklamaları göz önünde bulundurulduğunda; İran’ın, ilerleyen dönemde Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Katar gibi ülkelerle ilişkilerini daha ileri boyutlara taşıyacağı söylenebilir. Bu durum ise Yemen, Irak ve Suriye gibi ülkelerde gerilimin düşmesine ve bölgede siyasi istikrarın sağlanmasına yol açabilir. ABD’nin Orta Doğu’dan daha çok Orta Asya’da etkili olmaya çalıştığı bir dönemde, İran ile Körfez ülkeleri arasında yaşanan normalleşmeler, bölgede barış ortamı ve huzuru sağlayabilir.

Tüm bunlarla birlikte; İran’ın Reisi ile birlikte İsrail politikasında herhangi bir değişikliğe gitmesi beklenmiyor. İsrail ile Arap ülkelerinin de normalleştiği bir dönemde, İran ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin nasıl şekilleneceği bilinmiyor.

YENİ DÖNEMDE İRAN-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

İlk hedef olarak komşularla iyi ilişkilere sahip olmayı belirleyen Reisi’nin, yeni dönemde Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek istediğini söyleyebiliriz. Hasan Ruhani döneminde İran, Rusya ve Türkiye arasında yapılan Astana ve Soçi Zirveleri, Suriye’de gerilimin azalmasını ve çatışmaların bir müddet sonlanmasını sağlamıştı. Yeni dönemde de İran ile Türkiye’nin, Suriye ve Irak gibi ülkelerde terör örgütlerine karşı birlikte çalışması öngörülüyor.

İki ülke arasındaki ticaret hacminin önümüzdeki dönemde daha da artması ve karşılıklı ziyaretlerin yoğunlaşması bekleniyor. Birbirine komşu olan iki ülke, ulusal para birimleri ile ticarette bulunmayı uzun zamandır gündemlerinde tutuyor. Yakın bir dönem içerisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tahran’a resmi bir ziyaret gerçekleştirmesi beklenirken, iki ülke arasında siyasi, ekonomik ve kültürel olarak yeni bir sayfa açılması öngörülüyor.