ABD Orta Doğu'yu İsrail zulmüne terk ediyor!

Yarım yüzyıldan fazla bir zamandır ABD’ye bağımlı olan İsrail’in, bölgede farklı arayışlar içerisine girdiği iddia edildi. Biden’in özellikle Orta Doğu politikaları, ABD ile İsrail’in yolları ayrılıyor mu sorusunu beraberinde getirdi. Peki, İsrail ABD’den bağımsız bir güç olmaya mı çalışıyor? İsrail ABD’ye bağımlılıktan kurtulmak için neler yapıyor? Öte yandan Hamas’ın içinde İsrail izleri var mı? İsrail bölgede hangi istihbarat faaliyetlerinde bulunuyor?

Geçtiğimiz günlerde Amerika’nın dünyaca ünlü New York Times gazetesinde bir haber yayınlandı. “İsrail’in ABD’ye olan bağımlılığı azaldıkça ABD’nin tesir gücü de azalıyor” başlıklı bu haberde, İsrail’in ABD karşısında elde ettiği askeri ve diplomatik konum mercek altına alındı.

Söz konusu haberde, İsrail’in, Filistin üzerindeki politikaları sebebiyle yarım yüzyıldan fazla bir zamandır ABD’den siyasi ve askeri olarak destek aldığı belirtildi. İsrail’in siyasi, askeri ve ekonomik olarak ABD’ye ihtiyacı olduğu vurgulanan haberde, son zamanlarda bu bağımlılığın azalmaya başladığı öne sürüldü.

“İsrail hala Amerikan yardımından büyük ölçüde yararlanırken, güvenlik uzmanları ve siyasi analistler, ülkenin sessizce ABD’den etkili bir özerklik geliştirdiğini ve hatta bunu elde etmiş olabileceğini söylüyorlar” ifadelerine yer verilen haberde, İsrail’in artık ABD’den bağımsız bir devlet olmaya başladığının altı çizildi.

İsrail’in askeri teknoloji alanında büyük gelişimler kaydettiği, diplomatik olarak ABD’den bağımsız yeni ittifaklar içerisine girdiği vurgulanan haberde, “İsrailliler kültürel olarak bile Amerikan onayına daha az duyarlı ve Washington ile iyi geçinmeleri için liderlerine daha az baskı uygular hale geldi” şeklinde değerlendirmelerde bulunuldu.

Ayrıca haberde, İsrail’in bölge ülkeleri ile yaptığı barış anlaşmalarına vurgu yapılırken, bu anlaşmaların İsrail’in bölgedeki güvenliğini sağlayacağı savunuldu. BAE, Bahreyn, Fas, Sudan gibi ülkeler ile normalleşen İsrail’in, ABD’ye ihtiyacı kalmadan kendini savunabileceği dile getirildi. Bununla birlikte söz konusu haberde, İsrail’in Filistin çatışmalarında ABD’nin ara buluculuğuna ihtiyacı kalmadığı belirtildi.

New York Times’ın haberinde, İsrail’e yapılan yardımların 1981 yılında ABD ekonomisinin yüzde 10’una denk geldiği belirtilirken, 2020’de yapılan dört milyar dolarlık yardım ile bu oranın yüzde 1’lere düştüğünün altı çizildi. Son Gazze saldırıları ise İsrail’in, ABD’den bağımsız bir hale gelmeye başladığına örnek olarak gösterildi.

İSRAİL YENİ ÜLKELER İLE İŞ BİRLİĞİ GELİŞTİRİYOR

İsrail’in özellikle son yıllarda farklı ülkeler ile işbirliği geliştirdiği ve yeni ilişkiler kurduğu savunulan haberde, “İsrail bir zamanlar, demokratik standartlara uyması talebi ile kendisine meşruiyet sağlayacak Batı demokrasilerinden kabul arayışı içindeydi” ifadelerine yer verildi.

Haberde, İsrail’in Filistin’e yönelik müdahalelerinin artık kınanmadığı, hatta bazı ülkelerin İsrail’den yana tavır almaya başladığı dile getirildi. Brezilya, Macaristan, Hindistan gibi ülkelerle yeni ilişkiler geliştiren İsrail’in, diplomasi alanında da ABD’den bağımsız bir ülke haline gelmeye başladığı ileri sürüldü.

Makalede, ABD’nin İsrail’in demokrat kimliğine verdiği desteğin her yıl daha az anlam ifade ettiği belirtilirken, İsrail’in askeri ve diplomatik olarak bağımsızlığını inşa eden ülkenin ABD olduğu dile getirildi.

İSRAİL BIDEN’IN POLİTİKALARINDAN RAHATSIZ

Kurulduğu tarihten itibaren ABD’den siyasi, askeri ve ekonomik olarak ciddi destekler alan İsrail, Donald Trump’ın başkanlık süreci ile birlikte ikili ilişkilerde zirveyi gördü. Trump’ın bölgedeki tüm politikalarında İsrail’e destek vermesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin zirveye çıkmasına neden oldu.

İsrail’in bölgedeki güvenliğinin kendileri için ilk amaç olduğunu söyleyen Trump, başkanlık süresi boyunca İsrail tarafından memnuniyetle karşılanacak adımlar attı. İsrail’in başkentini Kudüs olarak ilan eden Trump, ABD’nin büyükelçilik binasını buraya taşıdı. Ayrıca İsrail’in; Golan Tepeleri’ni işgali, Filistinli yerleşimcileri zorla evlerinden çıkartması, bölgedeki birçok noktaya yeni Yahudi yerleşim alanları açması gibi politikaları Trump tarafından ciddi bir şekilde desteklendi.

Trump’ın İran ile imzalanan nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak ayrılması ise İsrail’i en çok sevindiren olaylardan biri oldu. İran’ı kendi güvenliği için bir numaralı tehdit olarak gören İsrail, ABD ile birlikte beş ülkenin nükleer anlaşmaya imza atmasından oldukça rahatsızdı. Trump’ın anlaşmadan tek taraflı olarak ayrılması ve İran’a yönelik ağır ambargo kararı almasına en çok destek veren ülke İsrail oldu.

Joe Biden ile birlikte başlayan yeni dönem ise İsrail-ABD ilişkilerinin geleceğini yeniden gündeme getirdi. Özellikle Biden’ın İsrail aleyhinde olabilecek bazı politikaları, iki ülke arasındaki ilişkiler hakkında birtakım soru işaretleri oluşturdu.

Göreve gelmesinin ardından Biden’ın ilk hamlelerinden biri Yemen savaşı hakkında açıklamalarda bulunmak oldu. Yemen’deki savaşın artık sonlanması gerektiğini söyleyen Biden, Suudi Arabistan başta olmak üzere koalisyon ülkelerine verilen askeri desteğin sonlanacağını duyurdu. Biden’ın bu kararı İsrail tarafından olumsuz karşılandı. Yemen’de İran destekli Husiler’in kontrolü sağlayıp yönetimi ele geçirmesinden endişe duyan İsrail, koalisyon güçlerine destek veriyordu.

Biden’ın göreve başlaması ile birlikte en çok merak edilen konulardan biri de İran ile nükleer anlaşmaya geri dönüp dönmeyeceği konusu oldu. Biden, Trump’ın aldığı kararın aksine İran ile yeniden masaya oturmak istediği yönünde açıklamalarda bulundu. ABD ile İran tarafından yapılan nükleer anlaşmaya geri dönme yönündeki açıklamalar, İsrail’in şiddetli bir şekilde tepkisini çekti. İran’ın İsfahan şehrinde gerçekleştirilen ve arkasında İsrail’in olduğu iddia edilen nükleer tesise yönelik saldırı, İsrail’in nükleer anlaşma sürecini baltalamak için gerçekleştirdiği bir faaliyet olarak değerlendirildi.

Viyana’da devam eden AB-İran müzakerelerinde, ABD’nin anlaşmaya geri dönmesi konusundaki görüşmeler devam ediyor. ABD ve İran taraflarından süreç hakkında olumlu açıklamalar gelse de; İsrail bu anlaşmanın karşısında yer almayı sürdürüyor.

Ramazan Bayramı’nda başlayan Filistin-İsrail çatışmalarında ABD’nin tutumu merakla bekleniyordu. Biden, İsrail’den yana oldukları ve İsrail’i destekledikleri yönünde açıklamalarda bulunsa da; ABD’nin eskisi gibi İsrail’in arkasında durmadığı birtakım çevreler tarafından dile getirildi. Trump döneminde İsrail’e verilen desteğin yeni ABD hükümeti ile birlikte azaldığı gözlemlenirken, Biden’ın sürekli olarak İsrail’e ateşkes çağrısı yapması dikkat çekti.

İsrail'in geliştirdiği askeri teknoloji, Filistinlilerin saldırılarına karşılık veren hava savunma sistemleri, yeni ülkeler ile geliştirdiği ilişkileri ve Biden'ın İsrail aleyhindeki bu politikaları "ABD’den bağımsız bir İsrail" iddia ve söylemlerini beraberinde getiriyor.

İsrail’in, ABD tarafından en büyük rakip görülen Çin ve Rusya gibi ülkeler ile askeri ve siyasi anlamda iyi ilişkileri bulunuyor. Bahreyn, BAE, Mısır, Ürdün, Fas gibi ülkeler ile ilişkilerini normalleştiren İsrail’in, yeni dönemde Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt gibi ülkeler ile de anlaşmalar imzalaması bekleniyor. Bu gelişmeler, İsrail’in yeni dönemde ABD’den bağımsız bir ülke haline geleceği değerlendirmelerine neden oluyor.

HAMAS’IN İÇİNDE İSRAİL İZLERİ

Gelişmiş hava savunma sistemlerine ve aynı zamanda nükleer silahlara sahip İsrail, bölgedeki istihbarat faaliyetleri ile ön plana çıkıyor. Filistin’in yanı sıra Lübnan ve Suriye gibi ülkelerde de güçlü istihbarat ağına sahip İsrail, terör örgütü olarak nitelendirdiği grupların içerisinde ajanlarını barındırıyor.

İstihbarat faaliyetleri ile bölgedeki çatışma ve savaşlarda birtakım başarılar kazanan İsrail, ABD’den de aldığı destekle düşmanları üzerinde siyasi ve askeri olarak büyük baskı kuruyor. Hamas, El Fetih, İslami Cihad gibi grupların, İsrail’in istihbarat faaliyetlerine yeterli karşılığı verememesi, yaşanan çatışmalarda söz konusu gruplara büyük bir dezavantaj sağlıyor.

Hamas’ın yedi kurucusundan Şeyh Hasan Yusuf’un oğlu Mosab Hasan Yusuf’u bir ajan olarak kullanması, İsrail’in istihbarat faaliyetlerine örnek olarak gösterilebilir. Babasının yanında Hamas’a katılan, Hamas adına faaliyetlerde bulunan Mosab, 17 yaşındayken İsrail polisi tarafından yakalanarak tutuklandı.

İsrail Güvenlik Servisi Shin Bet, sorgulama esnasında Mosab’a özgürlüğü karşılığında işbirliği teklifinde bulundu. Mosab ilk başlarda İsrail aleyhine çalışmak için bu teklifi kabul ettiğini söyledi. Ancak daha sonra 10 yıl süre ile İsrail istihbaratı için çalıştığı ortaya çıktı.

Hamas Mosab’ın birtakım tutumlarından şüphelense de babasının Şeyh Hasan Yusuf olması, kendisine belli bir dokunulmazlık sağladı. İsrail’e istihbarat sağlayan Mosab, İsrail hedeflerine intihar eylemleri planlama aşamasında olan üst düzey Filistinlilerin tutuklanmasına sebep oldu.

Shin Bet tarafından kod adı “Yeşil Prens” olarak belirlenen Mosab, 10 yıl İsrail istihbaratı için çalıştıktan sonra 2007 yılında Batı Şeria’dan kaçarak California’ya yerleşti. İsrail’e karşı savaşan Hamas, İslami Cihad gibi grupların içerisinde, günümüzde de birçok İsrail ajanı bulunmaya devam ediyor.