Körfez ile Husiler arasında barış sağlanabilir mi?

Körfez ülkelerinin, Yemen’deki Husiler ile olan savaşı sekiz yılı aşkın bir süredir devam ediyor. Ancak bölgede yaşanan son gelişmeler, iki taraf arasında bir barışın sağlanabileceği yönünde işaret veriyor. Peki, Körfez ile Husiler arasında hangi adımlar atılıyor? İki taraf arasında barış sağlanabilir mi?

Yemen, Körfez’in en yoksul ülkelerinden biri. Ancak Kızıldeniz’in girişini kontrol etmesi ve bulunduğu coğrafi konum nedeniyle tüm Körfez ülkelerinin ilgisini çekiyor. Ülke, uzun yıllardır istikrarsız bir siyasi yapıya sahip. 2011 yılında başlayan Arap Baharı ise ülkenin daha da istikrarsızlaşmasını beraberinde getirdi.

Şubat 2012’de göreve gelen Yemen’in yeni Devlet Başkanı Mansur Hadi, başta ülkedeki önemli bir kesimi oluşturan Husiler olmak üzere birçok grup tarafından tepki çekti. 2011 yılında Abdullah Salih aleyhinde yapılan gösterilere öncülük eden Husiler, 2012 yılından sonra Hadi’nin de karşısında yer aldı. Husiler, Hadi’nin göreve gelmesinin ardından başkent Sana’nın kuzeyindeki bazı yerleşim yerlerinde kontrolü ele geçirdi.

2015 yılında ise Husiler başkent Sana’daki başkanlık sarayını kuşattı ve Mansur Hadi’yi istifa etmeye çağırdı. Yaşanan gösterilerin ardından Hadi, ilk önce memleketi Aden’e, daha sonrasında ise Suudi Arabistan’a kaçtı. Yaşananları bir “darbe” olarak nitelendiren Hadi, görevinden istifa etmediğini duyurdu ve Yemen’e geri döndü.

Husilerin Mansur Hadi’ye karşı başlattığı gösteriler ve ülkenin bazı noktalarında kontrolü ele geçirmesi üzerine Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleri devreye girdi. İngiltere, ABD, Fransa ve BAE gibi ülkelerle savaş koalisyonu kuran Riyad; Yemen’e girerek Husilerin etkili olduğu yerlere saldırılar düzenlemeye başladı.

ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler lojistik ve istihbarat desteğinde bulunurken; Kuveyt, Bahreyn, Katar, Fas, Sudan, Ürdün ve Mısır gibi ülkeler de Husilere karşı savaşan ülkeler arasında yer aldı. Husiler ise siyasi, askeri ve ekonomik olarak yalnızca İran ve Lübnan Hizbullah’ı tarafından desteklendi.

İran, ülkenin büyük bir çoğunluğunun Husilerden oluştuğunu ve yönetimde Zeydi Şiilerin söz sahibi olması gerektiğini savunuyor. Husilerin Yemen’in asıl sahibi olduğunu düşünen Tahran, ABD ve İsrail ile ilişkileri nedeniyle Körfez ülkelerini kendisi için bir tehdit olarak görüyor. İran bu nedenle savaşın başladığı 2015 yılından bu yana Yemen’deki Husileri her açıdan desteklemeyi sürdürdü. İran’ın bölgedeki deniz ticareti için de Yemen’in konumu oldukça kritik.

Körfez ülkeleri ise bölgede kendileri için en büyük tehdidin İran olduğunu düşünüyor. Bu nedenle kendi bölgelerinde İran destekli bir hükümetin başa gelmesini istemiyor. Husilerin Yemen’de iktidarı ele geçirmesi durumunda İran’ın komşuları olacağını düşünen Körfez, bu durumun önüne geçmek için sekiz yılı aşkın bir süredir bölgeye askeri saldırılar düzenliyor.

Sekiz yılı aşkın bir süredir savaşın devam ettiği Yemen’de; binlerce insan hayatını kaybederken, on binlerce kişi ise bulundukları yerleri terk etmek zorunda kaldı. Ülkede kolera, difteri ve koronavirüs gibi salgın hastalıklar yayılırken; açlık ve kıtlık nedeniyle milyonlarca insan mağdur oldu.

Bu süre içerisinde iki taraf da birbirine karşı net bir üstünlük sağlayamadı. Husiler karşısında önemli bir başarı sağlayamayan Körfez; birçok kez Yemen’den gelen füzelerin hedefi oldu. Yemen topraklarından düzenlenen balistik füzeli saldırılar, Suudi Arabistan’ın önemli petrol tesislerini hedef almayı başardı. Özellikle Yemenli Husilerin dünyanın en büyük şirketlerinden Aramco’nun petrol tesislerine yönelik saldırısı, uzun süre dünyanın gündeminden düşmedi. Bu saldırı sonrası dünyadaki petrol fiyatlarında büyük bir değişim görüldü.

Yemen’deki savaş, Körfez ülkelerinin kendi aralarında da birçok anlaşmazlığa neden oldu. Suudi Arabistan ve BAE, Yemen’deki bölgelerin kontrolü sağlama konusunda zaman zaman sorunlar yaşadı. Ayrıca Ocak 2021’de göreve gelen ABD Başkanı Joe Biden’ın, Yemen savaşında Körfez ülkelerine verdiği desteği kesmesi de; savaşın seyrini değiştiren önemli gelişmelerden biri oldu.

İKİ TARAF ARASINDA BARIŞ SAĞLANABİLİR Mİ?

Suudi Arabistan, Yemen’e yönelik saldırılarına günümüzde de devam ediyor. Aynı zamanda kendi içinde de kritik kararlar alıyor. Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan’da 81 kişi hakkında idam kararı verildi.

Devlet ajansı SPA, yedisi Yemenli ve biri Suriyeli olan bu kişilerin terörizm başta olmak üzere birden fazla suç işlediğini öne sürdü. SPA ayrıca idam edilen kişilerin 13 yargıç tarafından yargılandığını ve üç aşamalı bir yargı sürecinden geçtiğini aktardı.

İdam edilenlerin bir kısmının IŞİD ve el Kaide üyesi olduğu belirtildi. Bir kısmının ise Yemen’deki Husilerden olduğu dile getirildi. İnsan hakları örgütleri ise Suudi Arabistan’daki yargılamaların adil olmadığını belirtiyor.

Suudi Arabistan’ın, Husiler hakkında aldığı bu kararla, önümüzdeki dönemde Yemen’e yönelik saldırılarını artıracağı yönünde yorumlar yapılmıştı. Ancak geçtiğimiz günlerde Reuters tarafından yapılan bir haber, iki taraf arasında barışın sağlanabileceği yönünde önemli işaretler verdi.

Körfez ülkeleri yetkililerinin Reuters’a verdiği bilgiye göre, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK), Yemen’deki Husileri görüşmeler yapmak için gelecek ay Riyad’a çağırmayı planlıyor. Ayrıca yetkililer, resmi davetiyenin önümüzdeki günlerde gönderileceğini söyledi.

Görüşmelerin 29 Mart- 7 Nisan tarihleri arasında yapılmasının planlandığı ve Husilerin, daveti kabul etmesi durumunda KİK Genel Sekreteri Nayef al Hajraf’ın özel konuğu olacağı belirtildi. Ayrıca Husilere kendilerine özel güvenlik garantisi verileceği ifade edildi.

Husiler ise Körfez’in bu davetine sıcak bakmıyor. Husi bir yetkilinin, “Riyad bir aracı değil, savaşın tarafı” şeklinde söz konusu davete tepki gösterdiği belirtiliyor. Mansur Hadi’nin de görüşmelere katılmayı kabul ettiği dile getirilirken, Husilerin, Umman ya da Kuveyt gibi daha tarafsız ülkelere sıcak baktığı bildiriliyor.

Suudi Arabistan-İran ilişkilerinin normalleştiği, Tahran ile Körfez ülkeleri arasında yeni bir sayfa açıldığı, ABD’nin Yemen savaşına verdiği askeri desteği sonlandırdığı ve tüm dünyanın Doğu Avrupa’daki gelişmelere yoğunlaştığı bir dönemde; Husilerin söz konusu daveti kabul etmesi ve görüşmelere katılması durumunda Yemen’deki çatışmalar sonlanabilir.

ABD ile nükleer anlaşmaya geri dönmeye hazırlanan ve Körfez ile normalleşme adımlarını hızlandırmak isteyen İran’ın da, iki taraf arasında barış sağlanmasına olumlu yaklaşacağını söylemek mümkün.

Ancak Husilerin, görüşmeler için Suudi Arabistan’a gitmesi düşük bir ihtimal olarak görülüyor. Körfez’in Umman ya da Kuveyt’te görüşmeyi kabul etmesi durumunda, iki taraf arasında olumlu adımların hızlanması bekleniyor.