'Küresel ısınma' tabiri yerini 'küresel kaynamaya' bıraktı: Tüm dünya alarma geçti

Dünya iklim değişikliği nedeniyle doğan krizlerle başa çıkmaya çalışıyor. Türkiye dahil birçok ülkede orman yangınlarıyla mücadele veriliyor. Tarım ve turizm başta olmak üzere birçok sektör sıcaklıklardan etkilenirken olası gıda sorunu gündeme geliyor.

Hızlı nüfus artışı, sanayileşme, fosil yakıt kullanımı gibi birçok insani faaliyetin yol açtığı sera gazı emisyonlarındaki aşırı artış küresel ısınma etkisini artırarak tehlikeli bir boyuta getirdi. Kuzey Kutbu ve Antarktika’daki erimelerin rekor seviyeye çıkması bilim insanlarını da harekete geçirdi.

CNN'de yer alan habere göre, ABD Ulusal Kar ve Buz Veri Merkezi (NSIDC) Antarktika'daki deniz buzlarında bu yıl erimenin son 45 yılın "en yüksek seviyesine" ulaştığını bildirdi.

NSIDC'in verilerine göre buz, 2022'deki erime rekorunu kırarak geçen yıla göre yaklaşık 1,6 milyon kilometrekare azaldı.

Temmuz ortasında, Antarktika'daki deniz buzunun 1981-2010 ortalamasının 2,6 milyon kilometrekare altında kaldığı, bunun da yaklaşık Arjantin büyüklüğünde olduğu, Texas, California, New Mexico, Arizona, Nevada, Utah ve Colorado'nun tüm topraklarına yakın bir alanın eridiği belirtildi.

Deniz buzu, beyaz rengiyle gelen güneş enerjisini uzaya geri yansıtıyor. Yaşadığı erimeyle  güneş enerjisini emerek sıcaklığın artmasına neden olan koyu okyanus suları açığa çıkıyor.

Bilim insanları, Antarktika deniz buzunun Dünya'nın sıcaklığının düzenlenmesine katkıda bulunduğunu, yokluğunun kıtanın çok ötesinde diğer kıtalarda da "domino taşı" etkisi yapabileceğini aktarıyor.

Sıcaklık artışları, beklenmeyen hava olayları ve orman yangınlarını da beraberinde getiriyor. 44 dereceye varan sıcaklığın etkisindeki Yunanistanın Rodos Adası günlerce yangınla mücadele verdi. Yerleşim birimlerine ulaşan yangın sebebiyle birçok otel, ev ve köy tahliye edildi. 

Yunanistan orman yangınıyla mücadele ederken İtalya’nın kuzeyinde yer alan Veneto bölgesinde ise tenis topu büyüklüğünde dolu yağışları meydana geldi.

Evlerin camlarını kıran ve ağaçların sökülmesine sebep olan dolu yağışlarında 1 kişinin hayatını kaybettiği, yaralıların ise 100’ün üzerinde olduğu bildirildi.

İklim değişikliği tüm dünya üzerinde hissedilirken Karadeniz bölgesi de fazlasıyla etkileniyor.

Son yıllarda artan yağış miktarı ve buna bağlı olarak gelişen sel ve heyelan afetleri bölgede canlı yaşamını önemli ölçüde etkisi altına alıyor. Küresel ısınma sonucu deniz sıcaklığının artması, yağışın çoğalmasına sebep olurken, Karadeniz'de yaşayan balıkların popülasyonunun da gittikçe azalmasına sebep oluyor.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Mühendisliği'nden Doç.Dr. Coşkun Erüz, Karadeniz Bölgesi'nin küresel iklim değişikliğinden en çok pay alan bölgelerden biri olduğunu ifade etti.

Bölgede mevsimlerin kaydığını belirten Doç. Dr. Erüz, aralık ayında havanın yeterince soğumadığını, nisan ayında ise kış soğuklarının devam ettiğini dile getirdi.

"Bölgede 10 yılda bir görülen afetler artık her yıl yaşanıyor" diyen Doç. Dr. Erüz, "Yakın bölgelerde art arda seller meydana geldi. Trabzon'da damla yağış düşmezken 20 kilometre ötede Arsin'i sel basabiliyor. Daha lokal daha ani daha şiddetli yağışlar ortaya çıkıyor. İklim değişikliğini bu bölgede daha çok daha sık yağış ve bunun sonucu daha sık heyelan ve daha sık sel olarak görüyoruz" dedi.

Karadeniz’de yaşayan ve soğuk suya alışkın, hamsi, palamut ve istavrit türlerinin de tehdit altında olduğu belirtildi.

“KÜRESEL KAYNAMA ÇAĞINA GİRDİK”

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, aşırı sıcak havalar için “Küresel ısınma çağı sona erdi, küresel kaynama dönemi geldi” ifadelerini kullandı.

Guterres, sıcaklık artışını sınırlamak ve iklim değişikliğinin zararlı sonuçlarından kaçınmak için tüm dünyaya acil önlem alınması uyarısı yaptı.

Temmuz ayının insanlık tarihinin en sıcak ayı olduğunun altını çizen Guterres, "Liderler önderlik etmeli, artık mazeret yok, diğerlerinin önce hareket etmesini beklemek yok. Bunun için daha fazla zaman yok" dedi.

BM Genel Sekreteri, acil iklim eylem planlarıyla küresel sıcaklık artışını 1,5 santigrat derece ile sınırlamak ve iklim değişikliğinin en kötüsünden kaçınmak için bir araya gelmenin hala mümkün olduğunu savunarak çağrıda bulundu.

Guterres, küresel emisyonun yüzde 80'inden G20 ülkelerini sorumlu tuttu ve "iklim değişikliği ve adaleti" için adım atmak zorunda olduklarını, her ülkenin fosil yakıttan yenilenebilir enerjiye geçmesi ve ulusal emisyon azaltma hedeflerine ulaşması gerektiğini öne sürdü.

Gelişmiş ülkelerin gelişen ülkelere vadettiği yıllık 100 milyar dolar iklim değişikliği desteğini hatırlatan Guterres bu sözü şu ana kadar yalnızca Kanada ve Almanya’nın tuttuğunu belirtti.

GIDA ENFLASYONU ARTABİLİR

Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü'nün iklim değişikliğinin makroekonomik etkilerindeki hızlı değişimi incelediği araştırması, küresel ısınma ve enflasyon arasındaki ilişkiyi ortaya çıkardı.

Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü Araştırmacısı Maximilian Kotz, küresel ısınmanın enflasyon üzerindeki etkilerinin geçen yıl Avrupa'daki sıcak hava dalgalarının ardından ekonomistlerin daha çok dikkatini çekmeye başladığını bildirdi.

Kotz, Avrupa'da 2022'deki aşırı sıcak hava dalgaları ve kuraklık nedeniyle tarımsal üretimde düşüş görüldüğünü ve bunun gıda fiyatlarını yükselttiğini ifade ederek şöyle konuştu:

"121 farklı ülkede son 30 yılda iklim ve enflasyonda görülen değişimleri inceledik ve iklim değişikliğinin artan etkilerinin enflasyonu ve özellikle gıda enflasyonunu da artırdığını gördük. Örneğin, Avrupa'da geçen yılki aşırı sıcak hava dalgaları gıda enflasyonundaki artışa 0,7 puanlık katkı yaptı. Yüzde 10 seviyesindeki gıda enflasyonunun hepsi iklim değişikliğinden kaynaklanmadı elbette. Salgın ve Ukrayna'daki savaş gibi faktörler daha yüksek enflasyona yol açtı ancak küresel ısınma şiddetlendikçe enflasyondaki etkisi de artıyor."

Kotz, şiddetlenen küresel ısınmanın, dünyada 2035'e kadar özellikle gıda enflasyonunu artıracağını öngördü.

Küresel ısınmanın, 2035'e kadar her yıl yüzde 1 ila 3 arasında daha yüksek gıda enflasyonuna yol açabileceği, bu oranların iklim değişikliğinin gıda enflasyonu üzerindeki etkisini ısrarcı hale getireceği bildirildi.

Bilim insanları tarım arazilerinin ve su kaynaklarının zarar görmesiyle öngörülen gıda krizine yönelik öneri ve araştırmalarına devam ediyor. Tarım sektörünün, daha dayanıklı ürün çeşitleri ile güçlendirilmesi ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması gerektiği öne sürülüyor. Bu, gelecekteki gıda güvenliği için daha dirençli ve sürdürülebilir bir tarım sisteminin oluşturulabilmesi adına insanlık için büyük önem arz ediyor.