Latin Amerika’da esen sol rüzgar, muhalif liderleri iktidara taşıyor…

Latin Amerika’da Meksika’nın ardından Honduras ve Şili’de de solcu liderler iktidara geldi. Peki, Latin Amerika’da sol rüzgar esmeye devam edecek mi? Solcu liderler, iktidarlarını koruyabilecek mi?

Latin Amerika’da, Temmuz 2018’de yapılan Meksika seçimlerinin ardından sol rüzgarı esmeye başladı. Uzun yıllar sonra ilk defa sol görüşlü bir aday, Meksika’da devlet başkanlığı seçimlerini kazandı.

Mexico City’nin eski belediye başkanı olan Andres Manuel Lopez Obrador, “radikal bir değişim” ve “yolsuzlukla mücadele” gibi vaatlerle iktidara geldi.

Tabasco Eyaleti’nde esnaflık yapan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Obrador, siyasi kariyerine Kurumsal Devrimci Parti’ye (PRI) girerek başladı.

Daha sonra PRI’dan ayrılan Obrador, Demokratik Akım hareketine katıldı ve bu hareket sol çizgideki Demokratik Devrim Partisi’ne (PRD) dönüştü. Obrador, 2000 yılında PRD’den Mexico City Belediye Başkanı olduktan sonra kentteki çalışmaları ve faaliyetleriyle dikkatleri üzerinde topladı.

Yaşlılar için sosyal yardım programları ve telekomünikasyon alanında yatırımları olan iş adamı Carlos Slim’in Mexico City’nin merkez çarşısını restorasyonuna destek vermesi gibi projeler; Obrador’a olan desteğin her geçen gün artmasını beraberinde getirdi.

Obrador daha önce 2006 ve 2012 yıllarında da devlet başkanlığı seçimlerinde aday olmuştu. Ancak üçüncü demesinde zafere ulaştı. Obrador’un göreve geliş sürecinde, ülkedeki muhalefet, onun sol görüşlerine yönelik ciddi eleştirilerde bulundu. Bazı muhalifler ise Obrador’un sol görüşleri nedeniyle ülkeyi Venezuela’ya çevirme riskini barındırdığını dile getirdi. Özellikle eski Venezuela lideri Hugo Chavez’in ekonomik modelinin, Obrador tarafından Meksika’ya getireleceği öne sürüldü.

Ancak ekonomik büyüme, istihdam ve sosyal kalkınma gibi programları hayata geçireceğini söyleyen Obrador, halk tarafından aldığı destekle birlikte Meksika’da devlet başkanlığı koltuğuna oturdu.

Bugün gelinen noktada Obrador; politikaları ve eylemleriyle zaman zaman eleştiri ve protestoların hedefi oluyor. Ancak Obrador’a yönelik desteğin 2018 seçimlerine kıyasla azalmadığını söylemek mümkün. Gelecek seçimlerde Obrador'un, yüksek bir ihtimal olarak başkanlık koltuğunu koruması bekleniyor.

HONDURAS’IN YENİ SOLCU DEVLET BAŞKANI: XİOMARA CASTRO

Honduras’ta 28 Kasım’da gerçekleştirilen Devlet Başkanlığı seçimlerini Xiomara Castro kazandı. Ulusal Seçim Konseyi (CNE) Başkanı Kelvin Aguirre tarafından yapılan açıklamada, Castro’nun, 27 Ocak 2022’de başkanlık koltuğuna oturacağı belirtildi.

27 Ocak 2022 ila 27 Ocak 2026 arasında Honduras’ta Devlet Başkanlığı görevini yürütecek olan Castro, ülkenin ilk kadın Devlet Başkanı oldu.

Özgürlük ve Yeniden Kuruluş Partisi’nin adayı olarak seçimlere giren Castro, 1 milyon 716 bin 793 oy ile oyların yüzde 51’ini aldı. İktidardaki Honduras Ulusal Partisi’nin adayı Nasry Asfura ise oyların yüzde 36,93’ünü aldı.

Böylelikle Castro, Honduras’ta sağ partinin 12 yıllık iktidarını sonlandırırken, Latin Amerika’da iktidara gelen sol liderler arasında yer aldı.

ŞİLİ’DE GABRİEL BORİC’İN ZAFERİ

Şili’de geçtiğimiz günlerde yapılan devlet başkanlığı seçimlerini 35 yaşındaki solcu aday Gabriel Boric kazandı. Boric’in en yakın rakiplerinden Jose Antonio Kast, sandıkların kapanmasından ve oyların yarısının sayılmasından bir buçuk saat sonra yenilgiyi kabul etti. Boric oyların yüzde 56’sını alırken, rakibi Kast ise yüzde 44’te kaldı.

Şili’deki seçimlerde Boric’in zaferi, ülkenin son birkaç yıldır içinden geçtiği süreç nedeniyle ayrı bir önem taşıyor. Son yıllarda sürekli protesto gösterilerine tanıklık eden ülkede, halk arasındaki kutuplaşma oldukça tırmanmıştı.

Ülkedeki sol kesimin en uçlarındaki aday olarak görülen Boric, sağ kesimin en uçlarındaki aday Kast karşısında önemli bir zafer elde etti. Söz konusu seçimlere iki aday da bugüne kadar hükümette yer almamış olan siyasi partileri temsil ederek katılım gösterdi.

Şili tarihinin en genç devlet başkanı olan Gabriel Boric, seçim zaferinin ardından önemli açıklamalarda bulundu. Başkent Santiago’daki kutlamalarda destekçilerine hitap eden Boric, “Ülkemizin son yüz yılda yaşadığı en kötü salgının sosyal, ekonomik ve sağlık alanındaki sonuçlarıyla yüzleşmek durumundayız. Zor olacak, ancak tarihimizden ders alarak kısa ama sağlam adımlarla ilerleyeceğiz” dedi.

Yeni dönemdeki politikalarına değinen Boric, “Bu noktaya kadar basit birkaç kelimeyle anlatılabilecek bir hükümet projesiyle geldik; kimseyi geride bırakmadan Şili’nin talep ettiği yeniliklerle sorumlu bir şekilde ilerlemek. Bu ekonomik olarak büyümek, bazılarının tüketim malı olarak gördükleri şeyleri sosyal haklara dönüştürmek, daha huzurlu ve güvenli bir hayatı garanti etmek, herkesin, özellikle de kadınların özgürlüklerini derinleştirmek” ifadelerini kullandı.

Boric ayrıca, “Demokrasiye sahip çıkan, onu tehlikeye atmayan, konuştuğundan çok dinleyen, birlik olmanın yollarını arayan, halkın ihtiyaçlarını gözeten, imtiyazlarla mücadele eden ve her gün ailenizin yaşam kalitesi için çalışan bir başkan olacağım” şeklinde konuştu.

Devlet başkanlığı seçimlerinde Boric’in elde ettiği zafer, Şili halkı için büyük bir değişim umudu taşıyor. Boric’in ilerleyen zamanlarda hangi politikaları izleyeceği ve halka vermiş olduğu vaatleri yerine getirip getiremeyeceği merakla bekleniyor.

Boric’in Şili’de başarılı bir yönetim sergilemesi, ilerleyen dönemde Latin Amerika’daki sol rüzgarın daha derinden esmesine yol açabilir. 35 yaşındaki genç liderin politikaları, Şili ve bölgenin geleceği için belirleyici olabilir.

BREZİLYA’DA YENİDEN SOL İKTİDAR OLABİLİR

Dünyada aşırı sağcı lider denildiğinde akla ilk gelen isimlerden biri olan Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro’nun koltuğu tehlikede. Göreve geldiği günden bu yana politikaları, söylemleri, davranışları, tavırları ve eylemleri ile sürekli eleştirilerin hedefi olan ve hem kendi ülkesinde hem de dünyada tepkileri üzerinde toplayan Bolsonaro’yu zor bir süreç bekliyor.

Amazon Ormanları yangınlarında ve koronavirüs salgınında başarısız politikalar yürüten Bolsonaro, Brezilya’da ve dünyanın birçok yerinde protesto ediliyor. Son zamanlarda sık sık “iç savaş” uyarısında bulunan Bolsonaro, “Benim için üç seçenek var: Ya tutuklarlar, ya öldürürler ya da kazanırım” ifadeleriyle dikkatleri üzerinde topluyor.

Brezilya’da Ekim ayından bu yana ise eski Devlet Başkanlarından Lula Da Silva’nın, yeniden ön plana çıkmaya başladığı görülüyor. Muhalefeti birleştirmeye çalışan sol görüşlü Da Silva, Bolsonaro’nun iktidarına son vermenin hesaplarını yapıyor. İlerleyen dönemde Da Silva’nın yeniden göreve gelme ihtimali her geçen gün artıyor.