Ayn el-Helva'daki şiddet olayları ve Beyrut patlaması: Lübnan, cezasızlık kültürünün kırılması için çabalıyor...

Lübnan'ın geçici başbakanı Necip Mikati, Almanya ve Körfez ülkelerinin şiddet olaylarının ardından yeni seyahat uyarıları yayınlamasının ardından cumartesi günü yaptığı açıklamada, ülkesinin güvenlik durumuyla ilgili, "endişe ya da paniğe" gerek olmadığını söyledi.

Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Almanya ve İngiltere; Lübnan'ın güneyindeki Filistin kampı Ayn el-Hilve'de rakip silahlı gruplar arasında çıkan çatışmalar üzerine seyahat uyarılarını güncelledi.

Lübnan Başbakanı Mikati, yaptığı açıklamada, güvenlik şefleriyle konuştuğunu ve durumun "endişe ya da panik gerektirmediğini" söyledi. Mikati, çatışmalarda en az 13 kişinin öldüğü Ayn el-Hilve'deki şiddet olaylarının çözümünde "önemli ilerleme" kaydedildiğini belirtti.

Cuma günü Suudi Büyükelçiliği vatandaşlarına Lübnan'ı hızla terk etmeleri ve silahlı çatışmaların yaşandığı bölgelerden uzak durmaları çağrısında bulundu.

Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre; Bahreyn de bir gün sonra aynı çağrıyı yaptı ve vatandaşlarına ülkeyi terk etmeleri çağrısında bulundu.

Suuidi Arabistan tarafından yapılan açıklamada, "Suudi Arabistan'ın Lübnan'a seyahat yasağına uyulmasının önemi" vurgulandı.

Kuveyt ve Katar da cumartesi günü Lübnan'daki vatandaşlarını tetikte olmaya ve "güvenlik sorunlarının yaşandığı bölgelerden" uzak durmaya çağırdı. Ancak ülkeyi terk etmelerini istemekten kaçındı. 

Geçtiğimiz hafta Almanya, vatandaşlarını diğer bölgelerin yanı sıra Lübnan'daki Filistin kamplarına seyahat etmemeleri konusunda uyardı. İngiltere de Lübnan'ın güneyinde Ayn el-Hilve'nin de aralarında bulunduğu bölgelere "zaruri seyahatler dışında" seyahat edilmemesini tavsiye etti.

Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı'na (UNRWA) göre; Ain el-Hilweh, Lübnan'da 250 bin Filistinli mülteciye ev sahipliği yapan 12 Filistin kampının en büyüğü.

AIN EL-HILWEH ÇATIŞMALARI

Save the Children yaptığı açıklamada; Lübnan'ın güneyindeki Filistin kampı Ain el-Hilweh'de rakip gruplar arasında çıkan çatışmaların, aralarında yaklaşık 12 bin çocuğun da bulunduğu 20 bin kişiyi yerinden ettiğini söyledi.

Kamptaki güvenlik kaynaklarının Reuters'e verdiği bilgiye göre; ana akım grup El Fetih ile İslamcılar arasında çıkan çatışmalarda çoğu militan en az 13 kişi öldürüldü.

Güvenlik kaynakları, çarşamba gecesi geç saatlerde iki militanın öldürülmesinin ardından zayıf bir ateşkesin sağlandığını söyledi.

Mültecilere destek veren Lübnanlı bir grup olan Nabaa'ya göre, yeni yerinden edilen Filistinlilerin bir kısmı kampın hemen dışındaki okullara kaçtı.

Nabaa; "Devam eden çatışmalar nedeniyle sıkıntı ve belirsizlik yaşayan çok sayıda çocuk ve aile görüyoruz. Save the Children'ın bölge müdürü George Jreij, birçok aile şiddetten kaçarken toparlanmaya ya da yer değiştirmeye hazırlanmaya vakit bulamadı" dedi.

Nabaa, bazı çocukların ebeveynlerinden ve bakıcılarından ayrı düştüğünü de sözlerine ekledi.

Diğer aileler ise yiyecek ve su kaynakları sınırlı olmasına rağmen evlerini terk edemeyecek kadar korkuyorlardı.

Çatışmalar günlerce sürerken bazıları çatışmaların büyük bir liman kenti olan komşu Sayda'ya sıçramasından korkuluyordu.

Lübnan'ın güneyinin büyük bölümünü kontrol eden Hizbullah'ın lideri Seyyid Hasan Nasrallah bu hafta başında kalıcı bir ateşkes çağrısında bulundu.

Nasrallah, perşembe günü yaptığı açıklamada, grubunun çatışmalarda yer almadığını söyledi.

BEYRUT LİMANI'NDAKI PATLAMANIN ÜZERİNDEN 3 YIL GEÇTİ

Lübnan geçtiğimiz cuma günü, Beyrut Limanı'nda meydana gelen ve dünyanın nükleer olmayan en büyük patlamalarından biri olan yıkıcı patlamanın üçüncü yıl dönümünü andı.

Hayatını kaybedenlerin aileleri, soruşturmayı askıya alan adli ve siyasi müdahaleler nedeniyle durmuş bir adalet sistemiyle karşı karşıya kalırken bu felaketin sorumlularının hesap vermesi talebiyle yürüyüşler düzenlendi.

Bu durum, soruşturmaların ilerlemesini engelleyen siyasi anlaşmazlıkların devam ettiği bir ortamda gerçekleşti.

Yüzlerce Lübnanlı, liman patlamasının üçüncü yıl dönümü vesilesiyle patlamada hayatını kaybedenlerin ailelerinin davetiyle başkent Beyrut'ta düzenlenen bir yürüyüşe katıldı.

Başkentin kuzeyindeki itfaiye merkezinin önünden başlayan yürüyüş limanın karşısındaki ana yola ulaştı.

Katılımcılar, ellerinde patlamada hayatını kaybedenlerin resimlerini ve soruşturmaların yeniden başlatılması, olaya karışanlardan ve sorumlulardan hesap sorulması ve adaletin sağlanması çağrısında bulunan pankartlar taşıdı.

Göstericiler, siyasi otoriteyi eleştiren ve soruşturmaları engellemek ve yargıya müdahale etmekle suçlayan sloganlar attı. 

Lübnan'daki geçici hükümetin Başbakanı Necip Mikati, Beyrut limanındaki patlamayla ilgili davada adaletin bir an önce tecelli etmesini umduğunu ifade etti.

Başbakan Mikati, sadece gerçeğin yaraları iyileştirebileceğini ve liman patlaması davasında adalet güneşinin parlayacağını umduğunu belirtti.

Aynı bağlamda ABD Dışişleri Bakanlığı da ABD'nin Lübnan halkının yanında olmaya devam ettiğini açıkladı. Bakanlık, hayatını kaybedenlerin ve ailelerinin adaleti hak ettiğini ve bu felaketin sorumlularının hesap vermesi ve arkasındaki nedenlerin ortaya çıkarılması gerektiğini de bildirdi.

Hesap verebilirlik yönünde ilerleme kaydedilmemesi kabul edilemez olarak değerlendirilirken, Lübnan'da yargıda reform yapılması ve hukukun üstünlüğüne saygı gösterilmesi gerektiği vurgulandı.

4 Ağustos 2020 tarihinde, saat 06.07'de Beyrut'ta meydana gelen büyük patlamada 220'den fazla kişi hayatını kaybetmiş ve 6 bin 500'den fazla kişi yaralanmıştı.

Patlama, limanda ve başkentin çeşitli mahallelerinde büyük hasara yol açtı. Yetkililer patlamayı başlangıçta nedeni bilinmeyen bir yangının ardından limanda uygun güvenlik önlemleri alınmadan büyük miktarlarda amonyum nitrat depolanmasına bağladı.

Daha sonra çeşitli kademelerdeki yetkililerin bu maddenin depolanmasının yarattığı risklerin farkında olduğu ancak hiçbir önlem almadığı ortaya çıktı.

Soruşturmalar başlatıldı, ancak siyasi ve adli engeller soruşturmaların ilerlemesini engelledi. Soruşturmayı yürütmekle görevlendirilen yargıçlar Fadi Sawan ve Tarık Bitar, haklarındaki yasal suçlamalar da dahil olmak üzere çok sayıda zorluk ve dirençle karşılaştı.

Bu zorluklara rağmen Tarık Bitar, 13 aylık bir aradan sonra soruşturmalarına yeniden başladı ve bazı kişilere sorgulanmak üzere celpler gönderdi.

Ancak Başsavcı Ghassan Oueidat'ın Bitar'ı "yargıya karşı isyan ve yetkiyi kötüye kullanmakla" suçlaması üzerine tüm tutuklular serbest bırakıldı ve Bitar kararlarını geri aldı.

Aljazeera, Bitar'ın hakkındaki davalara ve resmi olarak görevden uzaklaştırılmasına rağmen dava soruşturmasına devam ettiğini vurguladı.

Aljazeera'ya göre; Bitar, adalet bekleyen mağdur ailelerine söz verdiği gibi görevini tamamlamaya ve iddianamesini hazırlamaya kararlı.

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah bir kez daha soruşturmaların siyasileştirilmesini eleştirdi. Hasan Nasrallah, ihmalden ya da trajediden sorumlu olanların cezalandırılması gerektiğini ancak siyasallaşmanın hakikatle birlikte adaleti de baltaladığını söyledi.

Patlamadan sonra Lübnan'ı iki kez ziyaret eden Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Lübnan halkına Lübnan'ın yalnız olmadığı ve hiçbir zaman da olmayacağı konusunda güvence verdi. Lübnan'ın Fransa'nın dayanışmasına ve dostluğuna güvenebileceğini vurguladı.

Hayatını kaybedenlerin aileleri, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü gibi insan hakları örgütleriyle birlikte, gerçekleri araştırmak üzere bağımsız ve tarafsız bir uluslararası misyon kurulması çağrısını yineledi.

Lübnan'daki cezasızlık kültürünün kırılması için uluslararası eyleme geçilmesi gerektiğini vurguladılar.

Patlama, Lübnan'ın 2019 yılında başlayan ekonomik kriz ve koronavirüs salgınıyla boğuştuğu bir dönemde meydana geldi. O tarihten bu yana ekonomik kriz daha da kötüleşti, Lübnan lirası değerinin yüzde 98'ini kaybetti ve yoksulluk oranları dramatik bir şekilde arttı.