Fransa’da Macron seçimleri kazanabilecek mi?
Fransa’da 10-14 Nisan’da Cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleştirilecek. Seçimlere çok az bir süre kala Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iç ve dış politikada sorunlar yaşıyor. Peki, Macron, seçimler öncesinde hangi adımları atıyor?
Fransa’da seçimlere çok az bir süre kala, Cumhurbaşkanı Macron’un politikalarına yönelik eleştiriler her geçen gün artıyor. Özellikle geçtiğimiz günlerde Ulusal Meclis'te onaylanan aşı kartı tasarısı, Macron üzerindeki baskıyı artırmış durumda.
Söz konusu tasarıya göre; koronavirüs sağlık kartı, aşı kartına dönüştürülüyor. Yeni düzenlemeye göre; kafe, restoran, müze, tiyatro ve sinema salonları gibi belirli mekanlara girişlerde belge göstermek zorunlu hale geliyor. Ayrıca söz konusu tasarı, test geçerliliğini ortadan kaldırıyor.
Ulusal Meclis'te onaylanan tasarı ile birlikte, aşı kartının geçerli olabilmesi için üçüncü dozun da yaptırılması zorunlu hale geldi. Aşı kartının, 16 yaş ve üzerindeki kişiler için uygulanması kararlaştırıldı.
Tasarı kapsamında, sahte aşı kartı yapanlara beş yıl hapis ve 75 bin euro para cezası verilecek. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 14 Ocak gecesi Senato’da, “Koronavirüs aşısını yaptırmayanların canını çok sıkmak istiyorum. Bunu sonuna kadar yapmaya devam edeceğiz” şeklinde konuşmuştu.
Macron’un koronavirüsle mücadelede aldığı kararlar, ülkedeki birçok kesim tarafından tepkiyle karşılanıyor. Ülkedeki aşı karşıtları başta olmak üzere birçok kişi Macron’un vermiş olduğu kararları şiddetle eleştiriyor. Ayrıca muhalefet partileri de söz konusu tasarının Ulusal Mecliste onaylanmasına ve önümüzdeki günlerde yürürlüğe girecek olmasına tepkili. Muhalefet partilerinden 60 milletvekili, önümüzdeki günlerde tasarıya karşı Anayasa Mahkemesi’ne başvuracak.
Macron’un; ülkede yukarılara fırlayan enflasyonun önüne geçememesi, işsizlik ve pahalılık konusunda gerekli adımları atamaması, Fransa’yı AB içerisinde lider bir ülke konumuna taşıyamaması ve dış politikadaki kararları halkın büyük bir çoğunluğu tarafından sıklıkla eleştiriliyor. Macron, Cumhurbaşkanlığı döneminde birden çok defa Sarı Yeleklilerin protesto gösterilerinin hedefli oldu.
DIŞ POLİTİKA’DA FRANSA’YI YALNIZLAŞTIRDI
İç politikada attığı adımlar nedeniyle tepkilerin hedefi olan Macron, dış politikada da kararları ve sözleri nedeniyle birçok kesim tarafından eleştiriliyor. Macron’un, Kasım 2019’da İngiltere merkezli Economist dergisine verdiği röportajda NATO hakkındaki sözleri, uzun süre dünya kamuoyunda yankı yaratmıştı.
Söz konusu açıklamada ABD’nin NATO’ya danışmadan aldığı kararlara tepki gösteren Macron, “Şu anda yaşadığımız NATO’nun beyin ölümüdür” ifadelerini kullanmıştı. Macron, ABD’nin Orta Doğu’ya yönelik ilgisinin sonlandığını belirtirken, tüm ilginin Asya’ya yöneldiğini vurgulamıştı. NATO’nun yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen Macron, ABD’nin Orta Doğu’da aldığı kararların ittifakı zayıflattığını ifade etmişti.
Söz konusu röportajda Avrupa’nın, NATO’yu savunmak için ABD’ye güvenemeyeceğini belirten Macron, Batı’nın askeri özerkliğini kazanması gerektiğini dile getirmişti. Macron’un bu açıklamaları sonrasında Fransa’nın dış politikası pozisyonu yeniden şekillendi.
Macron’un açıklamaları; kısa süre içesinde ABD-Fransa ilişkilerine olumsuz olarak yansıdı. ABD, Orta Doğu’da tek başına adımlar atmaya başlarken, Fransa’ya danışmadan önemli kararlar aldı. Fransa’yı sürecin dışında tutan ABD; Afganistan’dan tamamen çekilme, İran ile nükleer müzakerelere geri dönme, Yemen’deki savaşta Körfez’e verilen askeri desteği sonlandırma gibi kararları tek başına aldı.
Joe Biden’ın göreve gelmesinin ardından ABD; Avrupa’dan daha çok Asya ülkeleri ile yakınlaştı. Avustralya, Hindistan, Güney Kore ve Japonya gibi müttefikleriyle ilişkilerini güçlendiren Washington; Asya’da Fransa’nın bulunmadığı ittifaklar kurma arayışına girdi.
Eylül 2021’de imzalanan AUKUS Anlaşması, Fransa’nın dış politikadaki yalnızlığını bir kez daha gözler önüne serdi. ABD, İngiltere ve Avustralya arasında imzalanan AUKUS anlaşması, Fransa’dan çok sert tepki gördü. Anlaşmaya göre ABD ve İngiltere, sahip olduğu nükleer denizaltı teknolojilerini Avustralya ile paylaşacak. Bu anlaşma, Çin’in Hint-Pasifik’teki faaliyetlerinin önüne geçmeyi hedefliyor.
Ancak AUKUS’un imzalanmasıyla birlikte, Fransa ile Avustralya arasında 2015 yılında imzalanan Taarruz Denizaltı Programı yürürlükten kalkmış oldu. Bu programın değeri yaklaşık 90 milyar dolara ulaşmıştı. AUKUS’u, “Sırtımızdan bıçaklandık” şeklinde nitelendiren Paris hükümeti, Washington’daki Büyükelçisini geri çekme kararı almıştı. İki ülke arasındaki siyasi kriz, uzun bir müddet gündemi meşgul etmiş, daha sonrasında ise Biden ile Macron’un bir araya gelmesiyle birlikte sorun çözülmüştü.
Ancak her ne kadar ilişkiler yumuşamış gözükse de; ABD’nin Orta Asya’daki ittifak arayışları devam ediyor ve bu sürece Fransa dahil edilmiyor. Paris hükümetinin de Washington’a yönelik güvensizliği sürüyor.
ABD ile ilişkilerinde sorun yaşayan Macron; Cumhurbaşkanlığı döneminde Fransa’yı AB’nin lider ülkesi pozisyonuna getiremedi. Dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel’in, yaşanan krizler karşısındaki yapıcı tutumu, Berlin’i birliğin lideri pozisyonuna getirdi. Macron bu süreç içerinde Almanya’nın gerisinde kaldı.
İç ve dış politikada attığı adımlarla eleştirilerin hedefi olan Macron’u, Nisan ayında zor bir süreç bekliyor. Güvenlik ve göç konularındaki çıkışlarıyla bilinen Marine Le Pen, sol popülist lider Jean-Luc Melenchon, Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo, Yeşiller Partisi’nden Yannick Jadot ve aşırı sağcı Eric Zemmour; Macron’un iddialı rakipleri arasında bulunuyor.