Polonya'da seçim sonuçları belli oldu: Muhalefetin koalisyon hükümeti kurması bekleniyor

Genel seçimlerin yapıldığı Polonya'da ilk sonuçlara göre yüzde 36,8 oy alan iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi (Prawo i Sprawiedliwosc-PiS) 8 yıl sonra hükümeti kurmak için parlamentoda yeterli sayıya ulaşamadı.

Kübra Sonkaya
[email protected]

Seçim barajını aşarak parlamentoya girmeye hak kazanan partilerden hiçbirinin Jaroslaw Kaczynski'nin lideri olduğu PiS ile koalisyon kurma fikrine olumlu bakmayacağı düşünülürken, Donald Tusk'un başbakanlığında yeni bir koalisyon hükümeti kurulması bekleniyor.

Polonya'da halk önümüzdeki 4 yıl boyunca görev yapacak parlamentonun 460 üyeli alt kanadı Sejm ile 100 üyeli üst kanadı Senato üyelerini belirlemek için 15 Ekim Pazar günü sandık başındaydı.

Yüzde 73 ile komünizmin yıkıldığı 1989 yılından bu yana en yüksek katılımın gerçekleştiği seçimlerde sandıktan yüzde 36,8'lik oy ile 8 yıldır iktidarda olan milliyetçi ve muhafazakar Hukuk ve Adalet Partisi (Prawo i Sprawiedliwosc - PiS) birinci çıktı. 

Ana muhalefet bloğu Vatandaş Koalisyonu (Koalicja Obywatelska) yüzde 31,6 ile ikinci sıraya yerleşirken Polonya Halk Cephesi PSL ile Polonya 2050 partilerinin oluşturduğu Üçüncü Yol (Trzecia Droga) koalisyonu ise yüzde 13 oranında oya sahip oldu.

Yüzde 8,6 oy oranı ile Yeni Sol (Nowa Lewica) ve yüzde 6,2'lik oy oranı ile aşırı sağcı Konfederacja Partisi seçim barajını aşarak parlamentoya girmeye hak kazandı.

İlk sonuçlara göre PiS yüzde 36,8'lik oy ile seçimin galibi olmasına karşın 460 üyeli Sejm'de hükümet kurabilmek için yeterli sayıya ulaşamadı.

Henüz kesin olmayan sonuçlara göre PiS 200 parlamenter çıkarırken, Vatandaş Koalisyonu 163, Üçüncü Yol Koalisyonu 55, Yeni Sol Koalisyonu 30, Konfederacja Partisi ise 12 parlamenter sayısına ulaştı.

TUSK BAŞBAKANLIĞINDA KOALİSYON HÜKÜMETİ İHTİMALİ

Polonya seçimlerinde resmi sonuçların 17 Ekim Salı günü açıklanması bekleniyor. Anayasa gereği 30 gün içerisinde parlamentoyu toplantıya çağırması gereken Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, sonraki 14 gün içinde parlamentoya giren partilerden birine hükümeti kurma görevi verecek. 

Andrzej Duda'nın en çok oyu alan, kendisinin de eski üyesi olduğu PiS'in lideri Jaroslaw Kaczynski'nin işaret edeceği kişiye hükümeti kurma görevi vermesine kesin gözüyle bakılıyor.

Duda'nın görevlendireceği kişi ve kabinesinin parlamentodan güvenoyu alması gerekecek. 460 kişilik parlamentoda 200 parlamenter çıkaran PiS'in güvenoyu alabilmesi için gerekli 231 oya ulaşması ilk seçim sonuçlarına göre mümkün değil.

Seçim öncesi muhalefet partileri PiS ile hiçbir şekilde koalisyon yapmayacaklarını söylerken, aşırı sağcı muhafazakar Konfederacja Partisi'nin bile PiS ile anlaşması durumunda dahi güven oylamasına evet diyecek toplam parlamenter sayısı 212'de çıkabiliyor.

Cumhurbaşkanı Duda'nın görevlendireceği kişi ve kabinesinin güvenoyu alamaması durumunda ise yeni başbakan ve bakanlar kurulu Sejm'de yapılacak oylamada salt çoğunlukla seçiliyor.

Vatandaş Koalisyonu (163 parlamenter), Üçüncü Yol Koalisyonu (55 parlamenter) ve Yeni Sol partilerinin (30 parlamenter) toplamda 248 parlamenter ile 460 üyeli Sejm'de güvenoyu için gerekli olan 231 oyu aşıyor olmasından ötürü önümüzdeki haftalarda ülkede Vatandaş Koalisyonu lideri Donald Tusk başbakanlığında bir koalisyon hükümetinin kurulmasına kesin gözüyle bakılıyor.

Nitekim söz konusu partilerin liderleri seçim öncesi çok defa PiS hariç birbirleriyle koalisyona hazır olduklarını defalarca dile getirmişti. PiS'e en yakın çizgideki Konfederacja ise PiS ile koalisyon kurmayacaklarını net bir şekilde ifade etmişti.

İlk seçim sonuçlarının ardından parti genel merkezinde konuşan Vatandaş Koalisyonu'nun lideri Donald Tusk, "Buna gerçekten sahibiz. Partnerlerimizle en kısa sürede yeni, iyi, demokratik bir hükümet kuracağız" derken an itibarıyla dünyadaki en mutlu kişinin kendisi olduğunu belirtti.

PiS lideri Jaroslaw Kaczynski ise parti binasında kameraların karşısına geçerek, "İlk sonuçlar partimizin tarihinde dördüncü zaferini sunmakta. Parlamento seçimlerinde dördüncü zafer ve bunların üçü ise ardı sıra zaferler. Bu, oluşumumuz ve Polonya için yüce projemizin gerçekten büyük başarısı. Ancak önümüzde bu başarıyı bir sonraki iktidarımız dönemine dönüştürüp dönüştüremeyeceğimiz sorusu durmakta. An itibarıyla henüz bilmiyoruz, ancak umutlu olmak zorundayız. Ve bilmeliyiz ki iktidarda da olsak, muhalefette de yer alsak Polonya için hazırladığımız projeyi farklı şekillerde de olsa hayata geçireceğiz" değerlendirmesini yaptı.

GÖÇMEN REFERANDUMU GEÇERSİZ SAYILACAK

Ülkede genel seçimlerle eş zamanlı olarak 4 sorudan oluşan referandum yapıldı. Vatandaşlara, "Avrupa bürokrasinin dayattığı zorunlu yeniden yerleştirme mekanizmasıyla Ortadoğu ve Afrikalı binlerce yasadışı göçmen alınmasını destekliyor musun, Polonya'nın Belarus sınırına yerleştirdiği bariyerlerin kaldırılmasını destekliyor musun, emeklilik yaşının yeniden 67'ye çıkarılmasını destekliyor musun, Polonyalıların ekonominin stratejik sektörleri üzerindeki kontrolü kaybetmesine yol açacak şekilde devlete ait varlıkların yabancılara satılmasını destekliyor musun?" sorularının yöneltildiği referandumu manipülasyon olarak değerlendiren muhalefet partileri, seçmenlere referanduma katılmama çağrısı yapmıştı.

Resmi olmayan ilk verilere göre katılımın yüzde 40 düzeyinde kaldığı, bağlayıcı olması için gerekli yüzde 50 katılım oranına ulaşılamaması nedeniyle referandum geçersiz kabul edilecek.

İKTİDAR, AB’NİN HEDEFİNDEYDİ

Polonya’da hükümetin gerileyen AB ilişkileri seçim sonuçlarına da etki etti. Ana muhalefet partisi Sivil Platform (PO) lideri ve eski Başbakan Donald Tusk'ın seçime günler kala yaptığı çağrıyla yüzbinlerce kişi başkent Varşova’da hükümeti protesto etmişti.

Tusk tarafından yapılan çağrı, halkta büyük karşılık bulurken, vatandaşlar, hükümet karşıtı gösteriyi "son yılların en büyük siyasi protestosu" olarak adlandırdı.

AB tarafından sıkça eleştiri okuna tutulan iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi, hukukun üstünlüğü ilkesini sürekli ihlalle itham edilmişti.

2021 yılında Polonya hükümetinin yargıçların bağımsızlığına darbe vurduğu gerekçesiyle AB, Polonya'ya her gün yarım milyon euro para cezasına çarptırmıştı.

PiS ayrıca, çoğunlukla hükümetin görüşlerini desteklemesini sağlamak için devlet medyasına da müdahale etmekle suçlanmıştı.

İktidar, kürtajı yasaklamak ve mültecilere yardım edilmesine de şiddetle karşı çıkmak gibi popülist politikaları desteklediği gerekçesiyle AB’nin hedefindeydi.

Rusya-Ukrayna savaşının başlangıcından beri Ukrayna’nın en sadık müttefiklerinden olan Polonya, artık bu ülkeye silah yardımı yapmayacağını açıklamış, bunun yerine kendi ordularını geliştirmeye odaklandıklarını aktarmıştı. Ukrayna’ya desteğin geri çekilmesi AB yanlısı muhalefetin söylemlerini yönlendirerek seçim sürecinde izledikleri politikaya da yön verdi.