Rusya’nın Afrika’da izlediği siyaset ve kıta ülkeleriyle gelişen ilişkileri

Rusya, Afrika’yı önemli bir partner olarak görüyor. Kıta devletleri, dünyadaki meselelerde ağırlıklarını ve rollerini sürekli artırıyor. Afrika’nın yeni oluşan çok kutuplu dünya düzeninde liderlerden biri olacağına inanan Moskova da kıta ülkeleriyle ilişkilerini geliştiriyor. Afrika ülkeleri ise BM Genel Kurulu'nda Rusya aleyhine yapılan oylamalarda ya çekimser oy kullanıyor ya da oylamaya katılmıyor.

Afrika kıtasının önemi her geçen gün artıyor. Rusya da Afrika’nın artan bu jeostratejik öneminin farkında.

Bu bölgelerde faaliyette bulunan Batılı ülkeler, sömürgeci geçmişleri nedeniyle dezavantaja sahipken ve giderek belirgin hale gelen bir zemin kaybı yaşarken, Rusya ise kıta ülkelerine olumlu yaklaşarak ilişkilerini geliştiriyor.

Rusya’nın Afrika coğrafyasında izlediği siyasetin, ikili ve çoklu ilişkilerin temeli ise Sovyetler Birliği dönemine dayanıyor. 

Kriterdergi.com’dan Mehmet Çağatay Güler’in “Rusya’nın Afrika Politikası” başlıklı yazısında yer alan bilgilere göre; Sovyetler Birliği, bölgede özellikle Batı sömürgeciliğine ve emperyalizmine karşı başlatılan her türlü girişimi destekleyerek hem kendi nüfuzunu artırmayı hem de Batı’nın nüfuzunu dengelemeyi hedefliyordu.

Rusya, bu süreçte Afrika’daki birçok ülkeyle ilişkilerini derinleştirerek, muhtelif ülkelerdeki elitleri ve yönetici kadroyu kendi yanına çekti.

Sovyetler Birliği, alt ve üst yapı projeleriyle, askeri ve kültürel alanda attığı adımlarla Angola’dan Güney Afrika’ya, Libya’dan Mozambik’e oradan da Uganda’ya uzanan geniş bir etki alanına sahip oldu.

Bahse konu etki alanı ve tarihi miras, bugünkü Rusya’nın Afrika sahasında elde ettiği stratejik kazanımların ölçeğini ve bölge ülkeleri ile sağladığı askeri ve teknik alandaki iş birliğinin boyutunu belirliyor.

SSCB döneminden beri Afrika ülkeleriyle ilişki kuran Rusya, özellikle 2000’li yıllardan itibaren ikili ilişkilerini yeniden güçlendirmeye başladı.

Rusya, Afrika kıtasındaki ülkelerle yakınlaşma ve iş birliklerini genişletme arayışını sürdürüyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in başlattığı Afrika’ya yeniden açılma siyaseti  doğrultusunda kıtadaki Rus varlığı artıyor.

Rusya’nın öncelikleri, Afrika’daki hidrokarbon ve diğer ham madde kaynaklarının üretimi, enerji üretimi, jeolojik araştırma ve keşiflerin yanı sıra alt yapı projeleri olarak ön plana çıkıyor. 

Afrika'daki üretim varlıklarındaki en büyük yatırımları Rus petrol ve doğal gaz şirketleri Gazprom, Rosneft, Lukoil, Tatneft ve Stroytransgaz gerçekleştiriyor. Rusya Devlet Atom Enerjisi Kuruluşu Rosatom’un alt kuruluşları da Botsvana, Namibya ve Tanzanya’da uranyum madenciliği projeleri yürütüyor. 

Afrika hükümetleriyle askeri alanda da ilişkilerini geliştiren Rusya, Afrika'nın toplam silah ithalatının yüzde 35'ini karşılıyor. Rusya, bu oranla Afrika'ya en fazla silah satışı yapan ülke konumunda bulunuyor. 

Afrika ülkelerinde Wagner gibi Rusya merkezli paralı askerler ve güvenlik şirketleri de faaliyetler yürütüyor.

AA’nın aktardığına göre, Afrikalı liderler; Wagner, Patriot ve RSB paralı askerlerinden yerel orduları eğitmek, önemli isimleri korumak, isyancı veya terörist gruplarla mücadele etmek ve sıcak noktalarda altın, elmas ve uranyum madenlerini korumak gibi konularda destek alıyor.

Rusya’nın ticari ilişkiler, askeri yardımlar, nükleer anlaşmalar, enerji ve maden alışverişi yanında Birleşmiş Milletler’de (BM) Afrika ülkelerinin desteğini almak gibi beklentileri de bulunuyor.

Gectiğimiz yıl BM Genel Kurulu'nda Rusya’nın Ukrayna’daki askeri operasyonuna son vermesini ve askerlerini geri çekmesini talep eden karar tasarısında 17 Afrika ülkesi çekimser oy kullanırken; 8 ülke oylamaya katılmadı, Eritre ise "hayır" oyu kullandı. 

Moskova’nın izlediği Afrika siyaseti, Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu artırma konusundaki kararlılığını ortaya koyarken Ukrayna’da yürütülen işgali de meşrulaştırmayı amaçlıyor.

Bu yıl BRICS ülkeler grubunun dönem başkanlığını yürüten Güney Afrika ise 17-27 Şubat'ta, ülkenin doğu sahillerinde Rus ve Çin ile "Mosi" isimli ortak deniz tatbikatı düzenledi. Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin yıl dönümünde gerçekleştirilen bu tatbikat, Güney Afrika'nın işgale karşı çekimser tavrı da göz önüne alındığında, Batılı hükümetler tarafından tepkiyle karşılandı. 

Güney Afrika Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Bakanı Naledi Pandor ise eleştiriler karşısında diğer tüm ülkeler gibi Güney Afrika'nın müttefikleriyle askeri tatbikatlar yapmakta özgür olduğunu belirterek, "Afrikalılar olarak, direnmemiz gereken şeylerden biri uluslararası çifte standardın bize yöneltilme dürtüsüdür" dedi.

Bu durumun uluslararası uygulamanın kötüye kullanılması olduğunu söyleyen Pandor, "Hiçbir ülkeye, uluslararası ilişkilerini, doğal seyri dışında başka ortaklarla yürütmesi yönünde bir zorlama olmamalıdır" değerlendirmesinde bulundu.

Güney Afrika'yı 1948-1994 yılları arasında yöneten beyaz ırkçı apartheid rejimine karşı mücadeleye önemli katkılara sağlayan Rusların, Güney Afrikalı liderlerle köklü ilişkileri bulunuyor.

Her ikisi de BRICS üyesi olan Güney Afrika ve Rusya arasındaki ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler ise son yıllarda giderek gelişiyor.

Geçen yılın mart ayında BM Genel Kurulu'nda Rusya’nın Ukrayna’daki askeri operasyonuna son vermesini ve askerlerini geri çekmesini talep eden karar tasarısına çekimser oy kullanan ülkeler arasında Güney Afrika da vardı.

GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ UCM’DEN ÇEKİLMEYİ DÜŞÜNÜYOR

BRICS Liderler Zirvesi'ne ağustos ayında ev sahipliği yapacak olan Güney Afrika Cumhuriyeti, zirveye katılması planlanan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında yakalama kararı veren Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden (UCM) ise çekilmeyi düşünüyor. 

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, ülkesini ziyaret eden Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö ile ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, iktidar partisi Afrika Ulusal Kongresinin (ANC), Güney Afrika'nın UCM'den çekilmesine yönelik kararını desteklediğini söyledi. 

Ramaphosa, BRICS Liderler Zirvesi'ne katılması planlanan Vladimir Putin hakkında verilen yakalama emrinin bu kararda etkili olduğunu, ayrıca UCM'nin "haksız muamelelerinin" tartışılması gerektiğini belirtti. 

ANC Genel Sekreteri Fikile Mbalula da basın toplantısı öncesinde yaptığı açıklamada, partisinin Güney Afrika'nın UCM'den çekilmesinin sorumluluğunu üstlenme kararı aldığını duyurmuştu. 

Mbalula, büyük devletlerin taraf olmadıkları bir anlaşma uyarınca Güney Afrika'dan Rusya Devlet Başkanı Putin'i yakalamasını beklemelerinin "iki yüzlülük" olduğunu söyleyerek, Putin'in zirveye katılmasından memnuniyet duyacaklarını kaydetmişti. 

Ana muhalefet partisi Demokratik İttifak (DA) ise Putin'in zirveye katılması durumunda, UCM'nin kararının uygulanmasını istiyor. 

DA'nın Twitter hesabından yapılan paylaşımda, "Rusya'nın Güney Afrika'nın ticari bağlarının sadece yüzde 0,3'ünü oluşturmasına rağmen, ANC ve Cumhurbaşkanı Ramaphosa, sözde bir savaş suçlusunu korumak ve oligarşik himayeyi desteklemek için Güney Afrika'nın çok önemli iç çıkarlarını hiçe saymaya istekli" denildi. 

UCM, PUTİN’İ SAVAŞ SUÇU İŞLEMEKLE SUÇLUYOR 

Geçtiğimiz ay Uluslararası Ceza Mahkemesi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında Ukrayna'daki savaş suçu gerekçesiyle yakalama kararı çıkarıldığını açıklamıştı. 

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Ukrayna'da işlenen suçlara ilişkin yürüttüğü soruşturma kapsamında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rusya'nın Çocuk Hakları Komiseri Maria Alekseyevna Lvova-Belova hakkında savaş suçu gerekçesiyle yakalama kararı çıkarıldığını duyurmuştu. 

UCM'den yapılan yazılı açıklamada Putin ve Lvova-Belova hakkında, Rusya-Ukrayna Savaşı sırasında Ukraynalı çocukların Rusya'ya kaçırılması suçundan yakalama kararı çıkarıldığı bildirilmişti. 

Açıklamada, Ukraynalı çocukların Rusya'ya hukuka aykırı olarak götürülmesi suçuna her iki şüphelinin de iştirak ettikleri belirtilerek Putin'in kontrolü altındaki kişilerin bu suçu işlemesine engel olmadığı gerekçesiyle sorumlu tutulduğu ifade edilmişti. 

Putin ve Lvova-Belova'nın Ukraynalı çocukların sınır dışı edilmesi suretiyle savaş suçu işledikleri yönünde yeterli şüphenin bulunduğu aktarılan açıklamada, yakalama kararının UCM Başsavcılığının 22 Şubat 2023 tarihli talebi üzerine verildiği kaydedilmişti. 

Açıklamada, yakalama kararının mağdurları korumak adına başta gizli tutulmasının düşünüldüğü ancak halihazırda suçların işlenmeye devam etmesini göz önünde bulunduran Mahkemenin yeni suç işlenmesini önlemek amacıyla kararı kamuya açıkladığı belirtilmişti. 

Putin'in Güney Afrika'da düzenlenecek BRICS Zirvesi'ne katılması bekleniyor. Bununla birlikte Roma Anlaşması'na taraf ülkeler arasında yer alan Güney Afrika, UCM'nin aldığı karar gereği Putin'i tutuklayıp Lahey'e göndermekle yükümlü bulunuyor. 

Ancak, BRICS ülkeleri grubunda yer alan ve bu yıl BRICS dönem liderliğini üstlenen Güney Afrika'nın UCM'nin Putin kararını da uygulamaması bekleniyor.