ABD, Rusya’ya karşı AB’yi yanına çekmeyi başardı mı?

Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken, AB ülkeleri, Moskova’ya yönelik yeni yaptırım kararları alıyor. Peki, Rusya-Ukrayna savaşının çıkmasında önemli bir rol oynayan ABD, hangi amacına ulaştı? ABD, Rusya karşısında AB ile yeni bir ittifak kurabilecek mi?

ABD uzun zamandır Avrupa Birliği ile ilişkilerinde sorunlar yaşıyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde, iki taraf arasındaki anlaşmazlıklar daha da arttı. Görevde kaldığı müddet boyunca Trump, AB’nin Rusya ve Çin ile ilişkilerini sıklıkla eleştirdi. Trump ayrıca, Almanya ve Fransa gibi AB’nin önde gelen ülkelerini, doğalgaz ve enerji alanında Rusya’ya bağımlı olmakla suçladı.

Trump’a göre ABD, Rusya karşısında AB’yi askeri olarak koruyor ancak buna rağmen Berlin ve Paris hükümetleri Moskova ile iş birliğini güçlendirmeye devam ediyordu. Trump’ın söylemleri, eleştirileri, davranışları ve AB karşısında sergilediği tutumu Washington-Brüksel ilişkilerinin de yıpranmasına yol açtı.

Son yıllarda başta Fransa olmak üzere AB ülkeleri “Avrupa Ordusu” kavramını gündeme getirmeye başladı. Askeri olarak ABD’ye bağımlı olmak istemeyen Batı, yeni bir ordu inşa etme hedefini dile getirerek, küresel bir güç olma yolunda önemli bir adım attı.

ABD’nin başta Orta Doğu ve Kuzey Afrika olmak üzere dünyanın birçok noktasında tek başına adımlar atması, Batı’ya danışmadan kararlar alması ve süreçleri iyi bir şekilde yönetememesi de AB ülkeleri tarafından sık sık eleştirildi.

Ocak 2021’de ABD’de Başkanlık koltuğuna oturan Joe Biden, Trump döneminde hasar gören ABD-AB ilişkilerini yeniden ele alacağını söyledi. ABD’nin Rusya ve Çin ile daha sıkı bir rekabete gireceğini belirten Biden, AB ve NATO ile de müttefiklik ilişkilerini güçlendireceklerini ifade etti.

Ancak ABD Başkanı, bu süre içerisinde istediği hedeflere bir türlü ulaşamadı. Biden, ilk olarak Afganistan’dan tamamen çekilme kararı nedeniyle Avrupa ülkeleri tarafından sert bir şekilde eleştirildi. ABD’nin çekilme sürecini iyi bir şekilde organize edememesi, ülkede 20 yıl sonra Taliban’ın yeniden iktidara gelmesi, Washington tarafından kurulan ve desteklenen 300 bin kişilik Afganistan ordusunun kısa bir süre içerisinde dağılması ve Biden’ın Avrupa’ya danışmadan tek başına kararlar alması, Batı ülkeleri tarafından tepki çekti.

Biden, görevde bulunduğu süre içerisinde Batı ülkeleriyle çeşitli sorunlar ve krizler yaşadı. Bu krizlerden biri de Fransa ile yaşadığı AUKUS krizi oldu. ABD, Avustralya ve İngiltere arasında imzalanan AUKUS Anlaşması, Paris hükümeti tarafından ‘sırtımızdan bıçaklandık’ şeklinde değerlendirildi. Bu anlaşmaya göre ABD ve İngiltere, sahip olduğu nükleer denizaltı teknolojilerini Avustralya ile paylaşacak ve Çin karşısında bölgedeki pozisyonunu güçlendirecek.

Ancak AUKUS’un imzalanması ile birlikte Fransa’nın Avustralya ile imzaladığı ve değeri 90 milyar dolara kadar ulaşan anlaşma yürürlükten kalkmış oldu. ABD ve İngiltere’ye çok sert tepki gösteren Fransa, Washington Büyükelçisi’ni geri çağırma kararı aldı. İki ülke arasındaki ilişkiler bir süre sert ve gergin seyretti.

Biden, geçtiğimiz seneden bu yana Almanya ile Rusya arasında yürütülen Kuzey Akım 2 projesine de engel olamamıştı. ABD’nin bu projeye olumsuz baktığının bilinmesine rağmen Berlin hükümeti, Moskova ile enerji ve doğalgaz alanında iş birliğini sürdürdü. Biden’a göre bu proje, Avrupa’nın enerji alanında Rusya’ya olan bağımlılığını daha da artıracaktı.

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞININ BRÜKSEL-MOSKOVA HATTINA YANSIMALARI

Biden, AB ve NATO ile güçlü bir ittifak kurmayı başaramamışken, 2021 yılının sonlarına doğru Ukrayna’nın doğusunda Rus yanlısı ayrılıkçılar ile Kiev güçleri arasında çatışmalar çıkmaya başladı. Aralık 2021’de ise ABD tarafından yayımlanan istihbarat raporunda, Rusya’nın 2022’nin başlarında Ukrayna’yı işgal edeceği öne sürüldü. Biden, söz konusu raporun yayımlanmasının ardından Rusya’ya yönelik siyasi baskısını artırmaya başladı.

Rusya-Ukrayna gerilimin artmasının ardından Avrupa ülkeleri, ABD ile birlikte Kiev hükümetine yönelik desteklerini açıkladı. Bu süre içerisinde başta Almanya ve Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkesinden, Moskova’ya yönelik tehdit mesajları geldi. ABD ise her fırsatta Ukrayna’ya destek olacaklarını açıklarken, Rusya ile doğrudan bir savaşa girmeyeceklerini belirtti.

24 Şubat tarihinde ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’ya yönelik askeri operasyon başlattıklarını duyurdu. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarının başlamasının ardından başta ABD olmak üzere birçok Batı ülkesinden Moskova’ya tepki yağdı.

İngiltere, Almanya, Fransa, İsveç, Estonya, Litvanya, Letonya, Polonya gibi Avrupa ülkeleri; Rusya karşısında Ukrayna’ya yönelik desteklerini açıkladı ve Moskova’ya yönelik yeni yaptırım kararları aldı.

Rusya-Ukrayna savaşının çıkmasının ardından Berlin ile Moskova hükümetleri arasında yürütülen Kuzey Akım 2 projesinin de durdurulduğu açıklandı. Bu durum, ABD tarafından memnuniyetle karşılandı.

ABD, Ukrayna krizinin ardından Avrupa ülkelerini yeniden yanına çekmeyi başardı. Son dönemde önemli bir gelişme kaydeden AB-Rusya ilişkileri neredeyse kopma noktasına geldi. Batı ülkelerinde alınan yaptırım kararlarının ardından Rusya ekonomisi büyük zarar gördü. ABD, Ukrayna krizi sonrası AB ve NATO ülkeleri ile müttefiklik ilişkilerini güçlendirirdi. Brüksel-Moskova ilişkilerinin kopma noktasına gelmesi ise ABD'nin bu savaşta amacına ulaştığını gözler önüne serdi.