Suudi Arabistan Asya'da yeni bir ittifak arayışı peşinde

ABD ile ilişkilerinin temeli cephane ticareti, petrol ve askerî korumaya dayanan Suudi Arabistan’ın yüzünü Asya’ya dönmesiyle Washington ile ilişkilerin kötüye gidebileceği ihtimalleri gündemde. ABD’nin tedbirle yaklaştığı Çin ve Rusya gibi ülkelerle iş birliğini artırması, ikili arasındaki ilişkileri nasıl etkileyecek?

Suudi Arabistan Krallığı bağımsız bir devlet olarak kurulduğundan beri ABD ile ilişkileri üst düzeyde oldu.

Hem diplomatik hem ticari olarak Riyad–Washington arasındaki bağın vazgeçilmez olduğu biliniyor. Suudi Arabistan; ABD’nin Orta Doğu’daki en büyük ticaret partnerlerinden biri, genel olarak en büyük askerî teçhizat partneri ve üçüncü en büyük petrol sağlayıcısı konumunda. ABD ise Suudi Arabistan’ın en büyük ikinci ticaret ortağı.

İkili ilişkilerin temelinde petrol ve güvenlik yatıyor. Karşılıklı çıkarlar temelinde işleyen bu ortaklık, petrol veya askerî güvenlik konularından birine halel gelmesi durumunda bozulabiliyor.

İlişkilerin yakın dönemde zedelenmesinin ilk adımı, Joe Biden’ın Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ı Cemal Kaşıkçı’nın cinayetinden sorumlu tutarak “katil” addetmesi ve Suudi Arabistan’ı “parya (dışlanmış)" devlet hâline getirmeye söz vermesiyle gerçekleşti.

2022 yılında yaşanan OPEC’in petrol üretimini azaltması da ABD ile Suudi Arabistan arasında bir gerilime sebep olmuş, ABD Başkanı Joe Biden, Suudi Arabistan’ı ve petrol şirketlerini “Rusya’ya kanlı savaşında destek vermek” ile suçlamıştı.

Biden’ın konuşmasında takındığı tavır üzerine, Muhammed bin Selman’ın kuzeni Saud el-Şaalan, Batı’ya “cihad” ile tehdit etmişti.

Her ne kadar ilişkilerin temeli bu olsa da; Suudi Arabistan’ın ABD Büyükelçisi Rima Bender el-Suud, Politico’daki yazısında Amerika-Arabistan ilişkilerinin değişen dünya ile yeni bir boyuta evrildiğini, geleneksel konular olan petrol ve anti-terörizmin yanı sıra yenilenebilir enerji, çevreci politikalar, uzay keşfi gibi yeni dönemin konularını da kapsadığını belirtiyor. 

Böyle bir ortamda Suudi Arabistan’ın ABD’nin “doğal rakip” olarak gördüğü Çin ve Rusya gibi ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi, ABD’den bir uzaklaşma olarak yorumlanıyor.

ÇİN İLE YAKINLAŞMA DÖNEMİ

Çin ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin temeli de petrol ve silah ticaretine dayanıyor. Bunun yanı sıra iki ülkenin birbirlerine yaptıkları yatırımlarla da son dönemde iş birliğinin arttığı ve Pekin ile Riyad’ın yakınlaştığı görülüyor.

Krallık, Çin’in petrol ithalatının altıda biri kadarını tek başına üstlenerek Çin’in en büyük ithal petrol kaynağı konumuna oturuyor. Ticari olarak Çin, ABD’yi de geçerek Suudi Arabistan’ın en büyük ticari ortağı konumuna yerleşti.

Çin’in Kemer-Yol Projesi ve Suudi Arabistan içindeki altyapı yatırımları, ikili ilişkilerin kapasitesini artırmakla birlikte ABD’nin azalan etkinliğini doldurması için Çin’e bir fırsat veriyor.

Geçtiğimiz ekim ayında düzenlenen Çin-Suudi Arabistan Yüksek Seviye Ortak Komitesi’nde bir araya gelen Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Farhan el-Suud, yaptıkları açıklamalarda ülkelerinin birbirlerine karşı izledikleri politikalara duydukları memnuniyetlerini dile getirdiler.

Dışişleri Bakanları ikili ve çoklu ortamlarda ilişkilerin ve iş birliğinin geliştirilmesine ilişkin çalışmaların devam etmesine olan isteklerini belirtirken, Wang bölgesel güvenlik de dâhil bazı konularda Çin’in iş birliğine kademe atlatmaya hazır olduğunu vurguladı.

Alarabiya News’teki yazısında Prof. Bernard Haykel, Suudilerin ABD iç politikasına meze olmaktan sıkıldığını, bundan dolayı dış politikada çeşitlenmeye gittiğini belirtiyor.

RUSYA: YENİ DÖNEM, YENİ MÜTTEFİK

Sovyetler döneminden beri Rusya ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler çok ileri müttefiklik veya düşmanlık düzeyinde seyretmeyen, durağan ve olağan ilişkilerdi.

Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve Rusya Federasyonu’nun kurulmasıyla da çok şey değişmedi. İki ülke arasında ziyaretler ve iş birlikleri yine olağan düzeydeydi.

Moskova–Riyad ilişkilerinin derinlik kazanması önce Suriye İç Savaşı’nda tarafların farklı kampları desteklemesiyle, sonra da 2017’de Kral Selman bin Abdülaziz’in Rusya’ya ziyaretiyle başlamıştı.

Son birkaç yılda diğer ülkelerle olduğu gibi petrol üzerinden gelişmeye başlayan ilişkiler, 2022 yılında gelişen petrol arzı kararıyla daha da sıkılaştı. Bu sürece gelirken de iki ülke arasında petrol üzerinden birkaç kez daha yakınlaşmanın yaşandığı görüldü.

2021 yılında Suudi Arabistan, Rus silah şirketlerinden Rosteh ile kalaşnikof (AK-47) tipi silah üretimi için anlaşmışlardı.

2018 yılında yaşanan Kaşıkçı’nın ölümü olayına Kremlin’in tepkisi de Riyad tarafından olumlu bir tepkiyle karşılanmıştı.

Moskova, yaptığı açıklamada “Suud Krallığının yaptığı açıklamayı makul bulmakta bir beis görmediğini” ifade ederek resmî açıklamalara inandığını belirtmişti.

EPİLOG

Stratejik açıdan bir ülkeye bağımlı olmanın zararları yararlarını aşmaktadır. Geçtiğimiz yüzyılda petrolün getirdiği zenginlikle bölgede son derece önemli bir aktör konumuna evrilen Suudi Arabistan, güvenlik için Washington’a bağlı kalmanın zararlarını görmüş olmakla birlikte ticarî açıdan ABD’ye eskisi kadar bağımlı kalmak zorunda olmadığının da farkında. 

Yakın zamanda hızla sanayileşen ve dünyanın en büyük ikinci ekonomik gücü olan Çin ve dünyanın yüz ölçümü olarak en büyük ülkesi Rusya ile ABD’nin yerini doldurabilecek olması, ABD ile Suudi Arabistan’ın aralarının açılmasına sebebiyet verebilir.

Bu durum, ABD için bölgedeki en önemli Arap müttefikini ve en büyük askerî teçhizat müşterisini kaybetmek ihtimali anlamına geldiğinden çok önemli bir sorun. Suudi Arabistan, ABD’nin bölgedeki etkinliği anlamına gelirken; silah ticaretinin azalması veya tümden kesilmesi ABD içindeki iş kollarının ve dolayısıyla istihdamın kesilmesi manasına geliyor.