Mao öğretisi ve Taliban'ın Afganistan'ı ele geçirme stratejisi

Komünist lider Mao Zedong’un gerilla savaşları ve örgütlerin daha büyük oluşumlarla yaptığı mücadeleler üzerine öğretileri, Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesinde yol gösterici oldu. Analistlere göre, ABD’nin Afganistan’daki stratejisi, Taliban ile karşılaştırıldığında oldukça yetersizdi ve kazanamayacağı bir savaşa girdiği belliydi. Peki, Taliban’ın stratejileri ile Mao’nun öğretileri arasında hangi benzerlikler var?

"Devrim, bir akşam yemeği vermek, makale yazmak, resim yapmak ya da nakış işlemek gibi zarif, yavaşça yapılan, ılımlı ve asil bir iş değildir. Devrim, bir sınıfın diğerini devirdiği bir şiddet eylemidir, bir başkaldırıdır."

Mao Zedong

 

Afganistan’ın Taliban tarafından ele geçirilmesindeki stratejilerde Çin Komünist lideri Mao Zedong’un izlerinin görüldüğü belirtildi.

ABC News’ten Stan Grant, Mao’nun öğretilerinin El Kaide ve FARC gibi birçok örgüte ilham verdiğini ve Taliban’ın da Afganistan’da güçlenirken Mao’nun stratejilerini takip ettiğini ifade etti.

Grant, stratejist Ebu Bekir Naji’nin 2004’te yayınladığı “Vahşiliğin Yönetimi” adlı belgenin İslamcılar için bir başvuru kaynağı haline geldiğini, ancak Mao’dan alındığını öne sürdü.

Irak’ta görev yapan ve El Kaide ideolojisi üzerine eğitim almış ABD’li bir ordu görevlisi Guillaume Beaurpere de İslamcı strateji ile Maoist öğreti arasında benzerlik olduğunu iddia edenlerden. Beaurpere, Çin Komünist Devrimi’nin “koşulları ve güdüleri” İslamcı örgütlerden farklı olsa da stratejinin Mao’nunki ile büyük benzerlik taşıdığını söyledi.

Grant, Mao öğretisinin Saygon’dan Kabil’in düşüşüne kadar Amerikan yenilgisinin senaryosunu yazdığının altını çizdi. Vietnam’da Ho Chi Minh, Çin’de bulunduğu uzun yıllar boyunca Mao öğretisinden yararlanarak Komünist Parti’ye danışmanlık yaptı. Kore Savaşı’nda da benzer bir senaryo yaşayan ABD, tarihindeki en büyük geri çekilmelerden birini gerçekleştirdi.

TALİBAN MAO’DAN NE ÖĞRENDİ?

Mao, Japon işgaline karşı savaşlarda ve Amerikan destekli güçlere karşı bulunduğu cephelerde askeri yeteneklerini ve içgüdülerini geliştirdi.

Gerilla savaşı ve daha sonra “halk savaşı” hakkındaki fikirlerini ortaya koydu.

Maoist uzman Dr. Thomas Marks, “Napolyon ve Clausewitz düzenli savaş için ne ise Mao da düzensiz savaş için odur” şeklinde Mao’nun askeri yeteneğini yorumladı. Marks ayrıca Mao öğretilerinin Irak ve Afganistan’daki başarıyı sürdürmek için esas olduğunu vurguladı.

Mao öğretisi, Taliban’a daha küçük bir gücün daha büyük bir gücü nasıl yenebileceğini gösterdi. “Gerilla Savaşı Üzerine” adlı kitabında Mao, isyanların çevik olması gerektiğini, yerel bilgi ve nüfusları kendi lehlerine uyarlamaları ve kullanmaları gerektiğini aktardı.

“Gerilla stratejisi öncelikle uyanıklık, hareketlilik ve saldırıya dayanmalıdır. Düşmanın durumuna, araziye, mevcut iletişim hatlarına, göreceli güçlere, hava durumuna ve halkın durumuna göre ayarlanmalıdır.”

Mao, “Siyasi bir hedef olmadan, gerilla savaşı başarısız olur” şeklinde açık bir hedefin olması gerektiğinin altını çizer.

Onun için bu bir halk savaşıydı ve bugün çiftçi olan yarın asker olabilirdi.

En önemli stratejilerden biri ise “uzatılmış savaş” denilen ve düşmanı yıpratmak için kullanılan uzun ve zorlu savaştı.

Grant’e göre Taliban, Mao’nun üç aşamalı stratejisini harfi harfine izledi. İlk aşama, istila ve düşman saldırısı. İkinci aşama, düşmanın konsolidasyonu. Üçüncü aşama ise karşı saldırı ve düşmanın geri çekilmesi.

Mao, Japonlarla savaşırken, “Çin ile Japonya arasındaki savaş, herhangi bir savaş değil. Yarı sömürge ve yarı feodal Çin ile emperyalist Japonya arasındaki bir kalım savaşıdır” demişti.

Taliban da Amerikan işgali için aynı sözleri kullandı.

ABD, TALİBAN’IN İŞİNİ KOLAYLAŞTIRDI

Carnegie Enstitüsü’nde siyaset bilimci ve Afganistan uzmanı Gilles Dorronsoro tarafından yayınlanan bir makalede, ABD’nin neyi yanlış yaptığı ve Taliban’ın neden galip geleceği üzerinde duruldu. On yıl önce yayınlanan makalede, “Taliban’ın bir stratejisi ve tutarlı bir örgütü var. Bazı ABD’li analistlerin yaptığı gibi aksini düşünmek, düşmanı tehlikeli bir şekilde küçümsemektir” ifadeleri kullanıldı.

Dorronsoro, Taliban’ın yeniden iktidara dönüşündeki yol haritasının dayanıklılık ve taktiksel hatalardan sonra yeniden bir araya gelme yeteneğine bağlı olduğunu belirtti. En önemlisi ise Taliban’ın hükümetin zayıflığını ve yolsuzluğunu Afganların hükümet yetkililerine güven ve inanç eksikliğini istismar ettiğinin altını çizdi.

Mao’nun dediği gibi, insanlar silahlardan daha önemliydi ve Taliban, geleneksel etnik Peştun üssünün ötesinde bağlantılar kurmak için yıllarını harcadı.

Dorronsoro da Taliban’ın “geleneksel yapıları ve özellikle de aşiret yapılarını yıkmak için tutarlı bir stratejiye sahip olduğunu” vurguladı. ABD’yi ise Taliban’ı yenmek için bir neden ve stratejiden yoksun olduğu konusunda uyardı. Zayıf, yozlaşmış Afgan hükümeti, Taliban’ın bir dayanak noktası bulmasını ve destek tabanını genişletmesini kolaylaştırdı.

Grant’e göre, Taliban’ın iktidara dönüşü, süreci izleyen hiç kimse için sürpriz olmadı. Kabil’in düşüşü, tarihin tekrarı ve ABD’nin tarihten ders almadığının göstergesi olarak yorumlandı.

Dünyanın en güçlü ordusu, 20 yıl, trilyonlar dolar ve binlerce cana rağmen Taliban’ı yenemedi. Kore’den, Vietnam’dan ve Irak’tan çekildiği gibi Afganistan’da da ABD’nin stratejik hatası gözler önüne serildi.

Çin ise olanları izleyerek Amerika’nın geride bıraktığı Afganistan ile daha yakın ilişkiler kurmak istiyor. Tarihsel olarak Taliban’ın en büyük destekçisi olan Pakistan ile de yakın bir ilişkisi var.

Öte yandan, ABD ile Çin arasındaki gerilimli ilişki Tayvan ve Güney Çin Denizi’nde de kendini gösteriyor.

Grant ise sözlerini şu şekilde noktalıyor:

“Xi Jinping’in ABD için düşündüğünü hayal edebilirsiniz: Mao’dan ilham alan Taliban’ı yenemediniz, Mao’nun kurduğu ulusu nasıl yeneceksiniz?”