Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Riyad ziyareti, Orta Doğu’yu yeniden şekillendirebilir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz El Suud’un davetlisi olarak Suudi Arabistan’ı ziyaret edeceği belirtildi. Peki, Türkiye ile Suudi Arabistan arasında nasıl bir dönem başlıyor? İki ülkenin normalleşmesi Orta Doğu’ya nasıl yansıyacak?

Hüseyin Can Topkaya

[email protected]

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz El Suud’un davetlisi olarak Suudi Arabistan’ı ziyaret edeceği belirtildi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, ziyaret hakkında, “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz El Suud’un davetine icabetle 28-29 Nisan 2022 tarihinde Suudi Arabistan’ı ziyaret edeceklerdir. Ziyaret kapsamında yapılacak görüşmelerde, Türkiye-Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler tüm veçheleriyle gözden geçirilecek; iş birliğinin geliştirilmesi imkanları ele alınacaktır. Görüşmelerde, ikili ilişkilerin yanı sıra bölgesel ve uluslararası meseleler hakkında fikir teatisinde de bulunacaktır” ifadelerine yer verildi.

2011 yılında başlayan Arap Baharı ile sancılı bir döneme giren Ankara-Riyad ilişkileri, 2013 yılında Mısır’da gerçekleşen siyasi darbe sonrası kopma noktasına gelmişti. Türkiye ve Suudi Arabistan, hem Arap Baharı hem de Mısır’daki siyasi darbe konularında birbirinden farklı politikalar izledi.

Suudi Arabistan’ın, Mısır’daki darbenin ardından Abdülfettah es-Sisi yönetimi ile yakın ilişkiler kurması, Türkiye’nin sert tepkisini çekti. Ankara hükümeti, Sisi tarafından devrilen Muhammed Mursi’ye destek verdi. Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkelerinin; Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Türkiye karşıtı bir politika izlemesi, bölgedeki dengelerin tersine çevrilmesine neden oldu.

2017 yılında yaşanan Katar krizi ise Türkiye ile Körfez arasındaki tansiyonu daha da yükseltti. Suudi Arabistan, BAE, Mısır, Bahreyn ve Yemen’in; 5 Haziran 2017’de Katar ile tüm ilişkileri kesmesi üzerine Ankara, Doha hükümetinin yanında yer aldı. Türkiye’nin Katar’a destek amaçlı başkent Doha’ya asker göndermesi, Körfez ülkeleri tarafından tepkiyle karşılandı.

Körfez ülkelerine göre Katar; terör örgütü gruplarına destek veriyor, basın yayın organlarında terör örgütlerinin propagandasını yapıyor ve İran destekli gruplara yardım ediyordu. Körfez ile Katar’ın ilişkilerinin kopuk olduğu dönem içerisinde, Ankara-Katar arasındaki ekonomik, askeri ve siyasi iş birliği oldukça güçlendi.

İki ülke, Doğu Akdeniz ve Libya konularında da birbirinden farklı politikalar izledi. Türkiye, Libya’da savaşın çıktığı ilk günden itibaren Ulusal Birlik Hükümeti’ne destek olurken; Suudi Arabistan ise Ankara’nın darbeci olarak nitelendirdiği General Hafter yönetiminin yanında yer aldı. Türkiye her fırsatta UBH’nin Birleşmiş Milletler tarafından tanınan meşru hükümet olduğunu dile getirdi. Ankara ve Riyad, Libya’nın Sirte ve Cufra gibi kentlerinde birçok kez karşı karşıya geldi.

Doğu Akdeniz konusunda ise Suudi Arabistan; Türkiye karşıtı bir pozisyonda yer alan İsrail, Yunanistan, GKRY, Mısır, İtalya, BAE ve Fransa ile birlikte hareket etti. Her defasında haklarının görmezlikten gelinmesine izin vermeyeceğini söyleyen Ankara hükümeti, Suudi Arabistan’ın bölgedeki faaliyetlerine tepki gösterdi.

2 Eylül 2018 tarihinde yaşanan Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluk binasında öldürülmesi olayı, iki ülke arasındaki bağları tamamen kopmasına neden oldu. Türkiye’nin söz konusu cinayete tepkisi çok sert oldu. Türkiye’nin tepkilerine karşılık olarak Riyad hükümeti, Türk ürünlerine boykot uygulamaya başladı.

ORTA DOĞU’DA DENGELER DEĞİŞTİ, İLİŞKİLER NORMALLEŞTİ

2021 yılının başlamasıyla birlikte Orta Doğu’da değişen dengeler, ülkeler arasındaki ilişkileri de yakından etkiledi. ABD’de Joe Biden’ın göreve gelişi, bölgenin yeniden şekillenmesinde en önemli etkenlerden biri oldu.

Biden, göreve geldikten hemen sonra Yemen savaşında Körfez’e verilen askeri desteği sonlandırdı. Daha sonrasında ise Afganistan’dan tamamen çekilme ve İran ile nükleer müzakerelere yeniden dönme kararları, Biden yönetiminin, Orta Doğu’da farklı senaryolar üzerinde durduğunu gözler önüne serdi.

Trump dönemindeki desteği bulamayan Körfez ülkeleri, Biden sonrası ilişkilerinde sorun yaşadığı İran, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerle normalleşme yoluna gitti. Bu süreç içerisinde Körfez ile Katar arasında diplomatik temaslar yeniden kuruldu. BAE, Ürdün ve Umman gibi ülkeler, Suriye ile ilişkilerinde normalleşme yoluna gitti.

Türkiye ise 2021 yılının başından itibaren ilişkilerinde sorun yaşadığı ülkelerle diplomasi sürecini hızlandırdı. Sorunların çözümü için diplomasiye öncelik veren Ankara hükümeti; Suudi Arabistan, BAE, Mısır, İsrail ve Ermenistan gibi ülkelerle ilişkilerinde yeni bir sayfa açtı.

İlk önce Kahire ile başlayan normalleşme adımlarını daha sonra Abu Dabi, Tel Aviv ve Riyad izledi. ABD’nin Doğu Akdeniz’de Eastmed projesinden çekilmesi, bölge ülkelerinin Türkiye olmadan buradaki enerjiyi Avrupa’ya taşıyamayacaklarını kabullenmeleri ve Rusya-Ukrayna savaşının çıkması, Türkiye’nin bölge ülkeleriyle yeni bir sayfa açmasında önemli bir rol oynadı.

Türkiye ile Suudi Arabistan arasında son zamanlarda karşılıklı normalleşme adımları atıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kral Selman ile telefon görüşmeleri, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Riyad’a gerçekleştirdiği ziyaretler, Riyad’ın Türk ürünlerine uyguladığı boykota son vermesi, normalleşme sürecinin hızlanmasına yol açtı.

Geçtiğimiz haftalarda İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan’a devredilmesi ise iki ülke arasındaki buzların tamamen erimesini beraberinde getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Riyad ziyareti, Orta Doğu’da dengelerin yeniden şekillenmesine yol açabilir. Bu ziyaretin ardından Türkiye ile Körfez arasındaki ekonomik iş birliğinin daha da güçlenmesi bekleniyor. Ayrıca iki liderin görüşmesinin ardından Doğu Akdeniz’de yeni senaryolar gündeme gelebilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Kral Selman arasındaki görüşme; Yemen, Libya, Mısır, Tunus ve Doğu Akdeniz’deki gelişmeler açısından da oldukça kritik önemde. İki ülkenin, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki meselelerde nasıl bir politika izleyeceği ve nasıl hareket edeceği merakla bekleniyor.

Bu görüşmenin ardından Libya, Tunus ve Doğu Akdeniz konularında yaşanan fikir ayrılıklarının sonlanması zor bir ihtimal olarak görülüyor. Ancak her iki ülkenin de bölgesel meselelerde iş birliğini artırması ve Orta Doğu’da sorunların çözümü için diplomasiye öncelik verilmesi öngörülüyor.