Ege Denizi'nde deniz parkı anlaşmazlığı: Türkiye ve Yunanistan arasında müzakereler başlayacak mı?

Yunanistan’ın Ege Denizi’nde iki deniz parkı girişimi başlatacağını duyurmasının ardından Türkiye, bölgede bulunan benzer parkları haritalandırmak için kendi girişimlerini başlatıyor.

İsmi açıklanmayan bir Türk yetkili, Türkiye Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın bölgedeki kendi deniz parklarının haritasını çıkarmayı planladığını söyledi. Türkiye Çevre ve Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, Nisan ayında yaptığı açıklamada, Yunanistan'ın parkları bu yılın sonuna kadar tamamlayacağını belirtmişti. Atina'nın açıklaması, jeopolitik bir gündem oluşturmak için çevre sorunlarını istismar etmekle suçlayan komşu Türkiye tarafından sert bir şekilde eleştirildi.

Ege'de kurulması planlanan parkın merkezinde 8.000 kilometrekareden (3.088 mil kare) fazla alanı ve Yunanistan'ın karasularının %6,6'sından biraz fazlasını kaplayan bir dizi kayalık adacık yer alacak. Yunanistan'ın batısındaki İyonya Denizi'ndeki ikinci park ise Kefalonya adasının kuzeyinden güneydeki Antikythira'ya kadar 14.000 kilometrekarelik (5.400 mil kareden fazla) bir alanı kaplayacak ve Yunan karasularının %11'ini kapsayacak. 

Parklar, 2026 yılından sonra drone, uydu ve yapay zeka kullanılarak izlenecek. Gemi trafiğinin kontrol edildiği, inşaat faaliyetinin bulunmadığı alanlar ise bilimsel araştırmalara ayrılacak.

Deniz parkı olayından dolayı yaşanan gerilimler, iki ülkenin kritik konularda işbirliği yapma konusundaki yetersizliğinin veya isteksizliğinin bir başka örneğini ortaya koyuyor ve ikili ilişkilerdeki mevcut olumlu atmosferi bozma tehditi taşıyor. Türkiye ve Yunanistan, Ege kıta sahanlığı konusundaki anlaşmazlıkların yanı sıra küçük adacıklar üzerindeki çatışan iddialar da dahil olmak üzere, Ege Denizi'ndeki meşru haklar ve çıkarlar konusunda onlarca yıldır süren anlaşmazlıklar yaşıyor.

DENİZ PARKLARININ KULLANIMI

Ekolojik sürdürülebilirliği sağlamak ve denizdeki faaliyetlere olanak sağlamak için belirli bir alanı ayıran belirlenmiş parklar olan deniz parkları, bir işbirliği, çekişme ve hatta bölgesel çatışma alanı oluşturabilir. Uluslararası hukukun sınır ötesi denizlerin korunmasına yönelik açık bir rehberlik sağlamaması nedeniyle deniz parkları, uluslararası alanda hassas bir konu olarak öne çıkıyor.

Devletlerin tartışmalı deniz kaynakları üzerinde hak elde etmek, başkalarının özgürlüğünü kısıtlamak ve deniz alanı üzerinde egemenlik kurmak için deniz parklarını kullandığı durumlar vardır.

Ancak işbirliği açısından başarılı örnekler de mevcut. Bunun bir örneği, 1996 yılında Asya'daki ilk deniz sınır ötesi koruma alanı olan Sulu Denizi'ndeki Kaplumbağa Adası Mirası Koruma Alanı konusunda Malezya ile Filipinler arasında yapılan işbirliğidir. Bu kapsamda iki hükümet arasında bir mutabakat zaptı imzalandı.

Koruma alanları için ortak yönetim formülüne istişare ve bilgi alışverişi sürecinden sonra ulaşılabilir, bunun ardından ortak yönetim ve izleme komiteleri oluşturulabilir. İkili anlaşmaların veya mutabakat zaptı taslaklarının hazırlanması gibi yasal araçlar süreci güçlendirebilir.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, "Türkiye'nin Ege Denizi'nde Yunanistan ile işbirliği yapmaya her zaman hazır olduğunu" her fırsatta dile getiriyor. İki ülkenin, tek taraflı deniz parkları ilanlarının yarattığı bu zorluğu aşmak için karşılıklı suçlamalar yerine bir konsensüs oluşturması gerekiyor. Atina'nın, Ankara'nın işbirliği teklifini kabul etmesi ve ilgili kurumlar arasında resmi düzeyde koordinasyon sağlanana kadar parkların yapımını durdurması gerekiyor. Deniz parkları ve sınır ötesi koruma çabaları genel olarak doğayı korumanın ve aynı zamanda devletler ve halklar arasındaki işbirliğini beslemenin en gerçekçi yoludur.