Yemen’de taraflar ortak bir çözüm noktası bulamıyor!

2015 yılında başlayan Yemen’deki savaş, günümüzde de devam ediyor. Peki, Yemen’de taraflar neden ortak bir çözüm noktası bulamıyor? Yemen savaşının dış aktörleri hangi ülkeler? Ülkede son durum ne?

Körfez’in en yoksul ülkelerinden biri olan Yemen, istikrarsız bir siyasi yapıya sahip. Aşiret bağları, ideoloji ve mezheplerin iç içe geçmiş olması ise ülkedeki karışıklığı daha da artırıyor. Yemen, coğrafi konum olarak oldukça önemli bir yerde bulunuyor. Kızıldeniz’in girişini kontrol eden Yemen, bölge ülkelerinin ilgisini çekiyor.

2011 yılında başlayan Arap Baharı rüzgarı, zaman içerisinde Yemen’e de sıçradı. 33 yıl boyunca iktidarda kalan Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih, geniş çaplı protesto gösterileri ile karşı karşıya kaldı. Bu gösteriler sonucu Salih birtakım imtiyazlar göstermek zorunda kalsa da; görevinden istifa etmeyi reddetti. Ancak Salih’in verdiği imtiyazlar, halkın kendisine karşı göstermiş olduğu tepkileri, eleştirileri ve gösterileri dindiremedi. Bir saldırı sonrası yaralanan Salih, ülkeyi terk ederek Suudi Arabistan’a kaçtı.

Üç ay boyunca burada kalan Salih, Yemen’e geri döndüğünde koltuğunu bırakacağını açıkladı. Şubat 2012’de Yemen’in yeni Devlet Başkanı Mansur Hadi oldu. Ancak Hadi’nin göreve gelmesinin ardından Husiler’in iktidara yönelik tepkisi devam etti.

Husiler, ülkede varlık gösteren ve Zeydi Şii olmasıyla bilinen Ensarullah grubunun diğer adı olarak ön plana çıkıyor. Ülkede önemli bir çoğunluğu temsil eden Husiler’in kurucusu Hüseyin Bedrettin El Husi, askeri bir operasyonda öldürülünce yerine kardeşi geçti. Husiler, 1990’lı yılların başında Güney ile Kuzey Yemen’in birleşmesinden bu yana ülkede etkili bir şekilde faaliyetlerde bulunuyor. 2011 yılında Abdullah Salih aleyhine yapılan gösterilerde ön saflarda yer alan Husiler, Hadi’nin göreve gelmesinden sonra ise ülkede etkisini daha çok artırdı.

Husiler, Hadi’nin Devlet Başkanı olmasının ardından başkent Sana’nın kuzeyindeki bazı yerleşim alanlarını kontrol altına aldı.

2015 yılının başlarına gelindiğinde; Husiler ile eski Devlet Başkanı Salih’i destekleyenler Sana’daki başkanlık sarayını kuşattı. İki taraf da Devlet Başkanı Mansur Hadi’yi istifa etmeye zorladı. Bu gösteriler sonrasında ülkeden kaçan Hadi, ilk önce memleketi Aden’e daha sonra ise Suudi Arabistan’a gitti. Bir müddet sonra ülkeye geri dönen Hadi, yaşananları bir “darbe” olarak nitelendirirken, görevinden istifa etmediğini duyurdu.

Yaşanan bu olayların ardından Yemen’in komşusu Suudi Arabistan devreye girdi. Mansur Hadi’nin görevde kalmasını ve Husiler’in yönetimi ele geçirmemesini isteyen Suudi Arabistan; İngiltere, ABD, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler ile birlikte bir savaş koalisyonu kurdu. Koalisyon güçleri kısa süre içerisinde Yemen’e saldırılar düzenlemeye başladı.

Yemen’e karşı savaşta Kuveyt, Bahreyn, Katar, Fas, Sudan, Ürdün ve Mısır gibi ülkeler de koalisyon içerisinde yer alırken; ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler ise lojistik ve istihbarat desteğinde bulundu. Yemen’in Körfez ve Arap Denizi’ne açılan kıyısı olması, stratejik açından bu ülkelerin bölgeye ilgisini artıran unsur oldu.

YEMEN’DEKİ SAVAŞTA İRAN FAKTÖRÜ

Yemen’deki Husiler, uzun yıllardır İran tarafından destekleniyor. Husiler’in neredeyse tamamının Zeydi Şiilerden oluşması, İran’ın bu grup içerisinde etkili olmasında önemli bir rol oynuyor. İran, Husiler’in Yemen’de çoğunluğu oluşturduğunu ve Körfez ülkelerinin buradaki yönetimi olumsuz bir şekilde etkilediğini düşünüyor.

İran, Husiler’in Yemen’in asıl sahibi olduklarını ve bu nedenle ülke yönetiminde de söz sahibi olması gerektiğini savunuyor. Ayrıca ABD ile olan yakın ilişkilerinden dolayı Suudi Arabistan’ı bir tehdit olarak gören İran, komşusu Yemen’de nüfuzunu artırmak ve bölgedeki etkinliğini genişletmek istiyor.

İran, savaşın başladığı 2015 yılından bu yana her ne kadar dile getirmekten kaçınsa da; Husiler’e askeri, lojistik, ekonomik olarak her türlü desteği veriyor. Koalisyon güçlerinin Husiler’e yönelik saldırılarına ise sert tepki gösteriyor.

Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçlerinin ise bölgedeki en büyük endişesi Husiler’in Yemen’de yönetimi ele geçirmesi. Suudi Arabistan, Yemen’de Husiler’in iktidara gelmesini İran ile komşu olmak olarak görüyor. Bu nedenle 2015 yılından bu yana Husiler’e karşı saldırılarına ara vermeksizin devam ediyor. Stratejik açıdan oldukça önemli bir konumda bulunan ve aynı zamanda Suudi Arabistan’a komşu olan Yemen, Körfez ülkeleri tarafından İran’a terk edilmek istenmiyor.

ABD de İran’ı Orta Doğu’da en büyük tehdit olarak görüyor. Bu nedenle İran’ın Yemen’deki etkisini artırmasını, Husiler’in yönetimi ele geçirmesini ve Orta Doğu’da İsrail’in güvenliğinin zora girmesini istemiyor.

YEMEN’DEKİ SAVAŞTA NELER YAŞANDI?

Yemen’de koalisyon güçleri ile Husiler arasındaki savaşta on binlerce insan hayatını kaybetti. Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçlerinin hastane, havalimanı, pazar yeri, okul, kent meydanı gibi alanları bombalaması sonucu ağır insanlık krizleri yaşandı.

Ülkede on binlerce insan bulundukları yerleri terk ederek farklı bölgelere göç etmek zorunda kaldı. Kolera, difteri ve koronavirüs gibi salgın hastalıklar, ülkenin birçok bölgesine yayıldı ve can kayıplarına neden oldu. Yemen halkı ulaşım, altyapı, eğitim ve sağlık hizmetlerinden faydalanamaz duruma geldi. Ülke ekonomik olarak iflasa sürüklenirken, dış ülkelerden gelen tıbbi ve ekonomik yardımlar koalisyon güçleri tarafından engellendi.

Yemen’deki savaşta Husiler özellikle balistik füzeleriyle etkili oldu. Savaşın başladığı günden bugüne dek Husiler tarafından onlarca kez Suudi Arabistan topraklarına yönelik balistik füze saldırısı gerçekleşti. Bu füzelerin birçoğu Suudi Arabistan topraklarına girmeyi başardı. Ayrıca Husiler’in, dünyanın en büyük şirketlerinden Aramco’nun petrol tesislerini vurması, tüm dünyada geniş yankı buldu. Bu saldırı sonrası dünyadaki petrol fiyatlarında büyük bir değişim yaşandı.

Tüm bunlarla birlikte, Yemen’deki savaşta bir diğer önemli nokta ise koalisyon güçleri arasında birtakım anlaşmazlıkların yaşanması oldu. Suudi Arabistan ve BAE, Yemen’de kontrol ettikleri bölgeler üzerinde bazı tartışmalar yaşadı. İki ülke de bölgedeki nüfuzunu artırmaya çalışırken, bazı gerginlikler yaşamak zorunda kaldı.

YEMEN’DEKİ SAVAŞTA SON DURUM NE?

20 Ocak’ta Joe Biden’ın ABD’de başkanlık koltuğuna oturması sonrasında Orta Doğu siyaseti yeniden şekillendi. Biden, Trump’ın aksine Yemen’deki savaşta koalisyon güçlerine verdiği desteği kesme kararı aldı. Biden’ın göreve geldikten hemen sonra böyle bir karar vermesi, koalisyon güçlerinin de Yemen’deki krizi yeniden gözden geçirmesini beraberinde getirdi. Bu süreç içerisinde İran ve Suudi Arabistan’ın ilişkilerini normalleştirmek için karşılıklı adımlar atması oldukça dikkat çekti.

Yemen’de Husiler ile koalisyon güçleri arasındaki çatışmalar devam etse de; Biden’ın kararı sonrası iki taraf arasındaki şiddetin azaldığını söylemek mümkün. Ancak iki tarafın kısa bir süre içerisinde ortak bir çözüm bulması zor bir ihtimal olarak görülüyor. Husiler, koalisyon güçlerinin ülkeyi tamamen terk etmesini ve ülkede adil bir seçim yapılmasını istiyor. Ayrıca Husiler, Devlet Başkanı olacak kişinin Körfez ülkelerine bağımlı olmaması gerektiğini savunuyor.

Suudi Arabistan ise Yemen’den çekilmesi ve savaşı sonlandırması halinde Husiler’in yönetimi ele geçireceğini düşünüyor. İran’ın Orta Doğu’daki faaliyetlerinden rahatsız olan Suudi Arabistan, Yemen’de İran destekli Husiler’in iktidara gelmesini istemiyor. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda; iki taraf arasında kısa vadede bir barış beklenmediğini söylemek mümkün.