Z kuşağı hükümetlerin Covid-19 mücadelesini beğenmedi

Modern toplumun yapı taşını oluşturan Y kuşağından bayrağı devralmaya hazırlanan ve sürekli olarak apolitik olmakla eleştirilen Z kuşağı, Covid-19 sürecinde özellikle sosyal ağlar üzerinden en fazla takibi gerçekleştiren ve en hızlı biçimde aradığı bilgiye ulaşan jenerasyon oldu. Dünyanın birçok ülkesinde 2023 - 2030 yılları arasında yapılacak seçimlerde oy kullanacak olan Z kuşağı siyaset ve hükümetler hakkında ne düşünüyor?

İlk kez Auguste Comte tarafından 1830-1840 yılları arasında ele alınan çoklu kuşak kavramı, belirli bir zaman aralığı içerisinde doğmuş kişilerin benzer hayat tarzı, davranış ve değer yargılarının olmasını ‘aynı çağ’ içerisinde yaşamakla ilişkilendirmişti.

Kuşak sınıflandırılması ise 1920’li yıllarda sosyologlar tarafından ortaya atıldı ve sözlüklere “yaklaşık aynı senelerde doğmuş, aynı dönemin koşullarını, benzeri kader ve sıkıntıları paylaşmış, benzeri görevlerle sorumlu olmuş bireyler topluluğu” anlamı ile girdi.

Aslında Comte’un çoklu kuşak kavramından çok da uzaklaşmayan bugünkü anlamı ile kuşakların arasındaki farklılıklar uzun zaman diliminde gözlemlenmiş olsa da ‘milenyum’ ile birlikte hızlanan metodlar davranış bilimlerinin analiz edilmesine de ivme kazandırdı.

KUŞAK SIRALAMASININ YILLARA DAĞILIMI

1925 - 1945 : Sessiz Kuşak
1946 - 1964 : Bebek Patlaması Kuşağı (Baby Boomers)
1965 - 1982 : X Kuşağı
1983 - 1999 : Y Kuşağı
2000 - ? : Z Kuşağı

Günümüzün en fazla tartışılan kuşağı ise, Z. X ve Y kuşağı ile birlikte iş hayatına başlayan Z kuşağı, yönetimden sosyolojiye, teknolojiden üretim kaynaklarına kadar birçok farklı alanda modern ve öngörülemez fikirlere sahip olarak anılıyorlar.

Dünya zevklerine öncelik veren, dijital okur - yazarlıkları üst seviyede olan motor beceri senkronizasyonu yüksek olması nedeniyle karasız, tatminsiz ve doğuştan tüketici olarak anılan Z kuşağı, üzerine bina edilecek yeni toplumsal normların temel taşını oluşturabilecek mi?

Sürekli değişen ve gelişen dünyada iş gücü ihtiyacını karşılaması beklenen bu modern zihinler, ekonomik düzen, sosyal ve politik normlar, yönetim tarzına bakış açıları, demokrasi anlayışları, ahlaki değerler açısından da en fazla tartışılan jenerasyonu oluşturuyor.

İnsanoğlunun toplu yaşamının sosyal ve idari boyutunun kurallarının belirleyicisi ve uygulayıcısı olarak anılan yönetim; en evrensel tanımı ile ne yapacağı kestirilemeyen insan gruplarının işlevlerini yerine getirebilmesi ve ortak bir değer üretmesi için gerekli görülürken; Z kuşağından tereddüt de bu noktada başlıyor.

Çünkü X ve Y kuşağı ile birlikte büyüyen ve aynı toplum içerisinde yaşayan Z kuşağı geçmişten gelen değer ve normlarla hareket etmiyor.

İçerisinde Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülke ise 2023 - 2030 yılları arasında seçime hazırlanırken ‘mobil yakalılar’ da denilen Z kuşağının ülke yönetimlerine etkisi ne olacak? Yalnızca Türkiye’de Z kuşağından 7 milyon genç 2023 yılında ilk kez oy kullanacak.

Z KUŞAĞI COVİD-19 SALGININI NASIL DEĞERLENDİRDİ?

London School of Economics (LSE) tarafından, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 142 ülkeden 750 bin katılımcı ile yürütülen kapsamlı araştırma, dünya çapında gençlerin hükümetlere karşı güvenlerinin pandamı sürecinde uzun vadeli hasar gördüğünü gün yüzüne çıkardı.

euronews Türkçe’de yer alan habere göre, salgına en yüksek düzeyde maruz kalan bireylerin, seçimlerin dürüstlüğüne olan güvenleri yaşıtlarına oranla yüzde 7,2 puan daha düşükken, hükümetlerine olan güvenleri yüzde 5,1 puan daha az, yaşamlarının geri kalanında siyasi liderlerinin performansını onaylama düzeyleri ise yüzde 6,2 puan daha düşük seyrediyor. Salgın sırasında "zayıf" addedilen hükümetlere olan güven de gençler arasında düşüş gösteriyor.

Araştırma sonuçlarını değerlendiren London School of Economics (LSE) misafir araştırmacısı ve projenin eş yürütücülerinden Dr. Orkun Saka, "hükümetlere olan güvenin, bir toplumun salgın sırasında etkin ve kolektif bir yanıt oluşturma kapasitesinde önemli bir etmen olduğunu" belirterek, "Hükümet istikrarının yüksek olduğu yerlerde salgın durumlarına daha hızlı ve daha etkin çözümler bulunduğunu görüyoruz ve bu nihayetinde duyarlı dönemlerinde -yani 18-25 yas aralığında- olan gençlerin politik sisteme olan güven kayıplarının önüne geçebiliyor" diyor.

Covid-19 sürecinde güven kaybeden hükümetlerin sonraki dönemlere yaşanabilecek olası salgınlara vereceği yanıtın etkinliğinin de bu süreçte azaldığının altını çizen Dr. Saka, sürecin seçimlere etkisini ise "Türkiye’ye de bu mercek üzerinden baktığımızda uzun zamandır aynı ve güçlü bir iktidar tarafından yönetilmesi hasebiyle hükümet istikrar skorunun yüksek olduğunu ve Covid-19 özelinde görece etkin bir politika izlendiğini görüyoruz. Gençler üzerinde mutlaka negatif etkileri olacaktır bu sağlik krizinin; ancak durumu daha kötü yöneten Amerika ve İngiltere gibi ülkelere nazaran politik sistem üzerindeki güven hasarının daha az olacağını söyleyebiliriz” sözleri ile değerlendiriyor.